Haber: Ali Isıyel
24 Ocak'ta Elazığ Sivrice'de meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde 41 yurttaş yaşamını yitirmişti. Hâlen devam eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının incelemesine göre; şu ana dek 8 bin 396 bina ağır hasarlı, bin 492 bina orta hasarlı ve 17 bin 21 bina az hasarlı olarak tespit edildi. İnceleme tamamlandıktan sonra depremin net bilançosu ortaya çıkacak. Ancak şu an ortaya çıkan rakamlar bile korkutucu boyutlarda.
İhmâl ve denetimsizliğin yol açtığı felâket
THBB'nin raporu ise ihmâl ve denetimsizliği gözler önüne serdi. Raporda, hasar gören binalarda; zemin etüdüne dayanan doğru temel seçimi, deprem hesabını içeren statik proje, projenin doğru ve özenle uygulanması, beton ve çelik donatıların standartlar ile projede belirtilen boyutlara uygunluğu gibi kriterlerin bazı yapılarda bir kısmına, bazı yapılarda ise hiçbirine uymadığı ortaya konuldu.
Yıkıma sebep olan usulsüzlükler
Elazığ depreminde yıkılan ve ağır hasar gören binalarda 'elle üretilmiş beton' olarak isimlendirilen, şantiye ortamında ilkel yöntemlerle imâl edilen düşük dayanıklılık seviyesine sahip beton kullanımı en önemli hasar sebeplerinden biri olarak göze çarpıyor. Alınan numunelerin incelenmesi sonucu, bu binalarda kullanılan betonların C6 ila C12 arasında değişmekte olan beton sınıflarına ait olduğu ortaya çıkarken; 1975'te yayımlanan deprem yönetmeliğinde Elazığ'daki yapıların beton sınıfı en az C18 olması gerektiği belirtilmiş, 1998 yılında bu C20 sınıfına yükseltilmiş, son olarak 2018 yılında ise en az C25 sınıfı beton kullanılması zorunluluğu getirilmişti. Çıkan yönetmelikler ve yasalara aykırı inşa edilen bu yapıların denetiminin yapılmaması, yaşanan depremin bilançosunun bu kadar ağır olmasına yol açıyor.
Yine bu betonların o dönemde yıkanıp elenmemiş dere agregasıyla yapıldığının ortaya konduğu rapordaki şu ifadeler çok çarpıcı:
Şantiye ortamında ilkel yöntemlerle üretilen bu betonların o dönemde yıkanıp elenmemiş dere agregasıyla yapıldığı, agrega tane dağılımının hiç uygun olmadığı (numune alınan birçok yapının betonunda 40-50 mm’lik çok iri malzeme ve ince kumun olduğu, ara boyutların olmadığı) görülmüştür. Hatta bazı binalardan karot alımı esnasında karotlar yapıdan çıkarılamadan parçalanmıştır. Bu durum, betonun neredeyse elle kırılacak kadar zayıf olduğunu göstermektedir. Karot sonuçlarına ilişkin bir başka önemli ayrıntı ise aynı yapının farklı noktalarındaki sonuçların çok değişken olmasıdır.
Yıkılan yapılarda hiçbir mühendislik hizmeti alınmamış
Yine raporda yıkılan binaların tasarım ve yapımında hiçbir mühendislik hizmeti alınmadığı da vurgulanan bir başka çarpıcı konu. Akıl ve bilimden uzak bir biçimde tasarlanan ve inşa edilen binaların, özellikle Elazığ gibi yüksek deprem tehdidinin olduğu bölgelerde denetlenmemesi adeta ölüme davetiye çıkartıyor.
Elazığ gibi nem oranının düşük olduğu bir kentte dahi demir donatılarda başlayan korozyona dikkat çekilen raporda, pas payı olarak adlandırılan beton örtüsü kalınlığının yeterli olmadığı ve bu yüzden de donatıların korozyona uğradığı vurgulanıyor. Depreme dayanıklılık için hayati öneme sahip olan etriyelerin miktarının ve aralıklarının da yetersiz olduğu belirtilen raporda, etriye sıklaştırmalarının yapılmadığı ve uçlarının da doğru kıvrılmadığı yine yıkımın sebepleri arasında gösterilen bir başka husus.
Yıkımın boyutunu artıran bir başka unsur ise yapışık binalar. Kent merkezinde bulunan bitişik nizam binaların çokluğu dikkat çekerken, binaların arasında bırakılması gereken yapı arası boşluğun olmaması yapıların birbirini etkileyerek hasarın artmasına neden oldu.
Deprem değil, denetimsizlik öldürüyor
Raporda da görüleceği üzere; akla ve bilime aykırı yapılaşma, ihmâl ve denetimsizlik, bilim insanlarının uyarılarını kulak arkası etme gibi etkenler nedeniyle önlenebilecek bir felâketin boyutu arttı. Yıkım sonrası müdahale kadar yıkım öncesi önlemlerin de kritik olduğu ve depremlerin artacağı yönünde uyarılarda bulunan birçok bilim insanının dikkate alınıp alınmayacağı da önümüzdeki günlerde halktv.com.tr olarak takip edeceğimiz konular arasında yer alıyor.