Basın tarihinin en garip davalarından biri: Şeri mahkemede gibi ifade verdiler

Erdoğan'ın avukatlarından Mustafa Doğan İnal'ın soL Haber'e karşı açtığı 'garip' dava, müşteki tarafın süre istemesi üzerine 4 Mayıs 2020'ye ertelendi.

Haber: Ali Isıyel

Türkiye basın tarihine geçecek bir davanın ilk duruşması bugün İstanbul Kartal'da Anadolu Adalet Sarayı'nda görüldü. Cumhuriyet gazetesi yazarı Işıl Özgentürk'ün 13 Ocak 2019'da yazdığı "Yeni kuşak türbanlılar" başlıklı yazısı hakkında suç duyurusunda bulunan Avukat Mustafa Doğan İnal, bu davanın bir duruşmasında "Bu yazı iğrenç bir paçavradır, faşist, kindar ve iğrenç iftiraların mahkeme nezdinden cezalandırılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullanmış ve Özgentürk'ün bu davada hapis cezası alması üzerine soL haber "Mahkeme küfürbaz avukatın istediğini yaptı: Işıl Özgentürk'e hapis cezası" başlığıyla haberleştirmişti.

Ne hakaret var ne kamu görevi

İnal bunun üzerine "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" suçlamasıyla soL haber'e dava açtı. Davanın gariplikleri de bu gerekçeyle beraber başladı. Çünkü ortada ne hakaret vardı ne de kamu görevlisi. Zira Avukat Mustafa Doğan İnal, sözkonusu davanın duruşmasında bu sarf ettiği sözleri sırada avukat kimliğiyle değil katılan kimliğiyle bulunuyordu. Yani o esnada bir kamu görevi ifa etmiyordu. Küfürbaz ise Türk Dil Kurumunun sözlüğünde "Kaba sövgüleri çok kullanan, ağzı bozuk" olarak tanımlanıyor.

Geniş güvenlik önlemleri alındı; basın, 'taraf' olmaya yönlendirildi

Bugün duruşma öncesi, duruşmanın gerçekleşeceği salonun önünde ve adliyede geniş güvenlik önlemleri alınmıştı. Adliye güvenliğinin çevrelediği duruşma salonuna her iki taraftan yalnızca 10'ar kişi alınacağı bildirildi. Basın olarak girmek istediğimizde ise "10 kişinin içinde sayılacaksınız" yanıtını aldık. Oysa basın mensubu olarak bir taraf olmamız mümkün değildi. Adliye bizi adeta bir 'taraf' olmaya yönlendirdi.

Davacı tarafın avukat ordusu geç kaldı, duruşma rötarlı başladı

Müşteki tarafın gecikmesi dolayısıyla duruşma rötarlı başladı. Avukat Mustafa Doğan İnal duruşmaya adeta bir avukat ordusuyla katıldı. Küçücük salonunun içerisinde müşteki taraftan İnal hariç 16 avukat bulunuyordu. Salona giren 20'ye yakın polis de zaten kalabalık olan duruşma salonunu iyice kalabalık hâle getirdi. İnal'ın avukatları arasında tanıdık bir isim de göze çarpıyordu, kamuoyunun sürekli televizyonlarda gördüğü Avukat Mehmet Sarı.

Nihayet duruşma başladığında ilk söz hakkı soL'a verildi. soL'un Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Uğur Güç, savunmasında 'küfürbaz' kelimesini hakaret etmek amaçlı sarf etmediklerini, dahası bu ifadenin hakaret içerdiğini düşünmediğini söyledi.

"Küfürbaz tanımlaması eleştiri niteliğinde"

Avukat Özge Demir, savunmasında Işıl Özgentürk'ün duruşmasında sarf edilen sözlerin ve başka sebeplerle daha önce sarf ettiği sözlerin göz önüne alınıp 'küfürbaz' tanımlamasının kullanıldığını ve haberin eleştiri mahiyetinde olduğunu ifade etti.

Şeri mahkemedeymişçesine savunma

Müştekiye söz hakkı verildiğinde, bu sözleri Işıl Özgentürk'ün 'başörtülülere fahişe dediği' için kullandığını ve küfürbaz kelimesinin 'farklı kaynaklara bakıldığında' "terbiyesiz" anlamına da geldiğini savundu. Daha sonra söz alan müşteki avukatı, müvekkilinin 'Müslüman olduğu ve İslâm dininin küfrü yasakladığını' savunarak küfürbazın kendileri için hakaret niteliğinde olduğunu ileri sürdü.

Tekrar söz alan İnal, soL'un duruşma çağrısında kamuoyuna kendisinin basın özgürlüğünü bastırır nitelikte beyan verildiğini ve bunun da suç olduğunu iddia etti.

Ayetleri de çarpıttılar

Müştekinin ifadesinin ardından soL'un avukatı Özge Demir, İnal'ın kaba söz içeren diğer tweetlerini de okuyarak ve çıktılarını göstererek "Bu paylaşımlar size mi ait?" diye sordu. İnal, paylaşımların kendisine ait olduğunu ve Elazığ depremi sonrası paylaştığı bir tweette geçen "Yarabbi içimizdeki bu beyinsizler yüzünden bizi de helak etme" sözünün 'ayet' olduğunu savundu ve bunlardan dolayı gurur duyduğunu belirtti. İnal, sözkonusu ayetleri için Araf suresi 155 ve 156'ncı ayetleri işaret etti. Ayetin 4 farklı çevirisi kontrol edildiğinde 3'ünde 'beyinsiz' sözcüğünün geçtiğini gördük. Ancak bunun sözkonusu tweetle bağdaştırılmasının nasıl yapıldığı konusunda bir bağlantı kuramadık.

Mahkemeyi yönlendirmek isteyen Mehmet Sarı'ya ret

Bunun üzerine önce salonda itiraz sesleri yükseldi, müştekinin şeri mahkemede ifade verirmişçesine konuşması katılanlar tarafından tepki çekti. Daha sonra bir önceki Baro seçimlerinde aday olan ve iktidara yakınlığıyla bilinen avukat Mehmet Sarı söz aldı. Sarı, mahkemeyi yönlendirmek istercesine yorumlar yaparak "Uğur Güç toplumu kutuplaştırıcı bu haberi sebebiyle pişman mıdır?" sorusunu sormak istedi. Ancak mahkeme başkanı Hakim Mahmut Erdemli bu talebi 'alakasız' olduğu gerekçesiyle soruya yer olmadığını belirterek reddetti.

Mahkeme başkanı, müşteki avukatın söylediklerini anlayamadı

Mehmet Sarı'nın ardından, İnal'ın avukatlar ordusundan genç bir avukat söz alarak Uğur Güç'ün avukatlarının CMK'yi çalışmadan geldiklerini iddia etti. Anlaşılmaz bir konuşma yapan genç avukat, hakim tarafından da anlaşılamayınca hakim, "Söylediklerinden hiçbir şey anlamadım, istersen zapta doğrudan yazdırabilirsin" dedi. Genç avukatın da zapta geçirmekten vazgeçmesi sonrası ifade zapta geçirilmedi.

Duruşma mayısa ertelendi

Hem soL'un avukatlarının esasa ilişkin savunma için hem de müştekilerin "soL'da yer alan ancak İnal'la alakası olmayan haberlerden örnekler sunmak için' süre istemesi üzerine mahkeme başkanı "Aslında bugün karar verilebilirdi bu davada ancak madem iki tarafta süre istiyor öyleyse duruşmayı ileri bir tarihe erteliyorum" diyerek duruşmayı 4 Mayıs 2020 saat 11.00'a ertelediğini duyurdu.

soL heyetinden adliye önünde basın açıklaması

Mahkeme çıkışı soL heyetinden aynı zamanda davanın sanığı olan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Uğur Güç, soL Genel Koordinatörü Mehmet Kuzugil, Avukat Özge Demir ve tiyatro sanatçısı/soL yazarı Orhan Aydın basın açıklamasında bulundu.

Uğur Güç açıklamasında, "Bir basın davasının ilk duruşmasını gördük. Her ne kadar karşı taraf farklı yerlere çekmeye çalışsa da bu bir basın davasıdır. Gazeteciler ceza verilerek susturulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Bunun davasıydı. Hakaret dedikleri şey, tek bir kelime ve hakaret de değil. Söylenecek başka bir şey yok." ifadelerini kullandı.

"Basın özgürlüğü kapsamındadır"

Daha sonra konuşan Avukat Özge Demir, "soL Haber'in yaptığı haberin biz ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu düşünüyoruz. Biz kendisinin duruşmada kullandığı ifadenin kaba sözler olduğu yönünde bir savunma yaptık. Bir sonraki celsede savunmamıza yönelik yazılı beyanımızı sunacağız. Biz soL haberin yaptığı haberin basın özgürlüğü kapsamında olduğunu söylüyoruz. Bir sonraki duruşma 4 Mayıs'ta. O gün de gelip aynı şeyleri aynı şekilde ifade edeceğiz. Sözkonusu haber basın özgürlüğü kapsamındadır." diye konuştu.

Gazetecilerden gelen "Bugünkü salon içinde ve dışındaki güvenlik önlemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna ise şöyle cevap verdi:

Siz gazetecisiniz ve bizden çok daha iyi biliyorsunuz ki Türkiye'de basın özgürlüğü giderek kısıtlanıyor. Hem gazetecilerden hem de gazetecilerin dile getireceklerinden korkuyorlar. Bu yüzden basın özgürlüğüne yönelik çok ciddi baskılar var. Tüm raporlar da bunu gösteriyor. Siz gazeteci olarak da aynı şeyleri yaşıyorsunuz, biz avukat olarak da aynı şeyleri yaşıyoruz. Biz bunların genel olarak basın özgürlüğünü kısıtlayıcı uygulamalar olduğunu düşünüyoruz. O yüzden her yerde basın özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz.

"Basın tarihinin en 'garip' davalarından biri"

Avukat Özge Demir'den sonra söz alan soL Haber Genel Koordinatörü Mehmet Kuzugil ise bu davanın Türkiye basın tarihinin en garip davalarından biri olduğunu ifade etti.

Kuzugil şöyle konuştu:

Hep birlikte neden garip olduğunu gördük. Birinci garabet; kendisi hem sosyal medyada hem başka mecralarda sıklıkla hakaret eden, gerçekten küfürbaz olan bir şahıs. Küfürbaz sözcüğünün hakaret olduğunu iddia ederek suç duyurusunda bulundu. Bu dava sırasında eklenen garabetler; bu kişi 'Bu sözler size ait mi?' sorusuna kendisi 'Bana ait, gururla, bunlar Kuran'dan' dedi. İlk defa birisinin Türkiye'de 'beyinsiz' sözünü bir ayet aracılığıyla somut olarak hedef aldığı kişilere yöneltmesi meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bir diğer boyutu, bu kişi bir mahkemeye katıldı; bu mahkemeye bir avukat olarak katılmadı, yurttaş olarak suç duyurusunda bulundu. Mahkemeye 'katılan' olarak katıldı. Işıl Özgentürk'ün yargılandığı davaydı. Yurttaş olarak katıldığı bu davada birtakım sözler söyledi. Bu sözler haberleştirildi. Bu haberleştirmenin kendisinin hakaret olduğunu söylemekle yetinmediler, kamu görevlisine görevi başında hakaret edildiği suçlamasında bulundular. Avukatlar, birinin vekili olarak savunma yaparken kamu görevlisidirler. Ancak bir kişi kendi adına bir mahkemeye katıldığında, orada örneğin küfrettiğinde kamu görevlisi olarak değil bir vatandaş olarak yargılanıyor. Keza kendisine bir şey yapıldığında da kamu görevlisine yapılmış sayılmıyor.

 

Bu arkadaşlar, birçok devlet kurumunun avukatlıklarını aldıkları, bizzat Erdoğan'ın avukatları oldukları için kendilerini bir 'kendinde kamu görevlisi' olarak görüyorlar. Sanıyorum bu arkadaş adliyenin tuvaletine gitse, duvarda 'bunu yazan tosun' diye bir yazı görse alelacele polisi çağırıp zabıt tutturacak, kamu görevlisine görevi başında hakaret diye suç duyurusunda bulunacak. Faşizm dediğimizde, baskı dediğimizde trajik şeyler yanında komik şeyleri de hatırlarız. Burada biz faşizan iktidarın komik tarafını gördük. soL'a sanıyorum bugünkü davadan sonra yeni küfürleri haber yapmak için olanak doğdu. Şahsın onurla, gururla kabul ettiği küfürleri biz yine haber yapacağız.

"Faşizmin kendi kendini, kendi ayaklarının altına aldığını gördük"

Daha sonra konuşmaya başlayan tiyatro sanatçısı ve soL yazarı Orhan Aydın, usta tiyatrocu Levent Kırca'yı hatırlatarak "Levent yaşasaydı sanıyorum ki buradan muhteşem bir skeç çıkartırdı" sözleriyle davanın komikliğine vurgu yaptı.

Aydın, "Az önce içerde faşizmin kendi kendini, kendi ayaklarının altına aldığını gördük birlikte. Levent Kırca yaşasaydı buradan muhteşem bir skeç çıkartırdı. İnsanlar güler miydi, kızar mıydı, küfreder miydi bunu bilmiyorum ama herkesin şunu bilmesi gerekiyor; Küfürbaz diye filmler var, oyunlar var, romanlar var, öyküler var... Küfürbaza küfürbaz denir dünyanın her yerinde, az önce içeride söylendiği gibi" diyerek sözlerini noktaladı.

Özel Haber Haberleri