Haber: Neslişah Bozkurt
Milli Savunma Bakanlığı, İdlib'de Suriye ordusunun topçu ateşinde beş askerin şehit olduğunu beş askerin de yaralandığını açıkladı.
İdlib'de geçen hafta düzenlenen saldırıda da yedisi asker sekiz kişi şehit olmuştu.
Rusya uzmanı ve Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer, İdlib'de yaşanan son gelişmeler ve taraflar arasında imzalanan 'Soçi mutabakatı' ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Sezer, 2018 yılında imzalanan Soçi mutakabakatının artık geçerliliğini yitirdiğini, taraflar arasındaki müzakere pozisyonunda dengesizlik ve koordinasyonsuzluk olduğunu belirtti. Sezer, ayrıca Türkiye'ye yeni bir göç dalgası açıklamaları üzerine sınırın ötesinde güvenli bölge oluşturularak bu göçün geçici iskanının ve güvenli bölgede muhafaza edilebileceğinin mümkün olduğunu söyledi.
Sezer'in açıklamaları şöyle:
Süreç nasıl gelişti?
Geçtiğimiz hafta İdlib'de 8 şehit olayından sonra Erdoğan-Putin görüşmesi gerçekleşti, hemen akabinde Ankara'da müzakereler yapılacağı söylendi, nitekim cumartesi günü Türk ve Rus heyetleri bir araya geldi. Medyaya düşen fotoğrafta ağırlıklı olarak Rusya'nın dışişleri yetkililerinden oluştuğu görüldü.
Yani Ruslar halen cumartesi günü itibariyle diplomatik müzakere yapma görüntüsü veriyorlardı. Cumartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir sonuç çıkmayınca bugüne ertelendi. Yine aynı heyetle bugün görüşülürken de İdlib'den 5 şehit haberi geldi.
Bu gelişme şunu gösteriyor ki, gerek Ömer Çelik'in açıklamalarının içerisinde de yer alan gerekse Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının açıklamasında yer alan biz konuyu İdlib'de tamamen askeri perspektifte götürürken, "gözetleme kulelerini terk etmeyeceğiz, gözetleme kulelerine tahkimat yapıyoruz, 2500 civarında vasıta geçti", biz bunları söylerken diğer tarafta Rusya ile askeri bazda bir görüşme olmadığı ortaya çıktı. Yani ne Savunma Bakanlıkları arasında, ne de Genelkurmay Başkanlıkları arasında. Bu da diplomatik ya da siyasi görüşmeleri bitirmiş olmalıyız ki sahaya ilişkin olarak spesifik askeri boyutlarından bahsediyoruz, oysa Rusya hala işin siyasi-diplomatik yollarla çözülmesi konumunda. Bu da şu anlama geliyor, taraflar arasındaki müzakere pozisyonunda hem bir dengesizlik var hem de bir koordinasyonsuzluk var.
Dolayısıyla ben cumartesi gün gerçekleşen görüşmelerden sonra Rus siyasi heyeti ile görüşme yapılmasını yadırgıyorum. Bunun yerine hemen askerler devreye girmeliydi. Bugün tekrar aynı Rus heyetiyle görüşülmesi bir hataydı.
"Rusya, Soçi Mutabakatı'na artık bitmiş gözüyle bakıyor"
Son bir haftadır Rus medyasında Türkiye aleyhine çok yoğun bir kampanya yürütülüyor. Konu artık İdlib çatışmasızlık bölgelerinden çıktı, Türkiye'nin özellikle Ukrayna ile ilgili olarak, Rusya'ya ve Rus kamuoyuna verdiği mesajlarla da ilgili bir hal almaya başladı.
Rusya açısından konu başka bir sahaya kaydı. Şimdi durum böyle olunca bizim İdlib'deki hala sivil göç, sivil can kayıpları bu nedenle gözlem noktalarıyla ilgili hassasiyetlerimizin bir karşılığı yok, çünkü Rusya Soçi Mutabakatı'na artık bitmiş gözüyle bakıyor.
Aradan bir yıl iki ay geçtikten sonra bizim hala Soçi Mutabakatı'na atıfta bulunuyor olmamızın Rusya açısından da bir anlamı ve karşılığı yok. Biz hala oradaki gözetleme noktalarının görevde kalacağını söylüyoruz. Oysa etrafta çatışmasızlık sağlayacağımız taraflar yok.
"Gözetleme kulelerinin herhangi bir işlevi kalmadı"
Bölge tamamen Suriye ordusunun kontrolüne geçmiş ki arkada sponsoru Rusya ve Rusya Hava Kuvvetleri. Dolayısıyla mantıksal açıdan gözetleme kulelerinin işlevli olup olmadığı tartışma konusudur. Benim görüşüm gözetleme kulelerinin herhangi bir işlevinin kalmadığı yönünde.
Türkiye, askeri pozisyonunu sürdürme konusunda ne kadar kararlıysa Rusya da Esad ve Suriye ordusunu kullanarak sahadaki terörizmle mücadelesini yürütme konusunda o kadar kararlı. Tarafların ikisi de pozisyonlarını koruyor ve tırmandırıyor.
Her iki tarafta mesela Türkiye, Rusya'nın Türk-Rus ilişkilerini 'İdlib' üzerinden ateşe atmayacağını varsayıyor. Rusya da Türkiye'nin 'İdlib' üzerinden ilişkilerini ateşe atmayacağını düşünüyor. Dolayısıyla bu konu artık teknik heyetler arasındaki görüşme boyutunu geçti.
Acilen Erdoğan-Putin görüşmesinin olması gerektiği bir noktadayız. Başka bir konu bugün Türkiye'nin yaralıları ve şehit cenazelerinin ülkeye getirilmesi konusunda helikopter uçuşuna izin vermediği konusunda haberler vardı. Eğer bu doğruysa bunun Türkiye tarafından acilen şiddetle kınanması gereken bir olay olduğunu söyleyebilirim.
"Suriye'nin Türkiye'nin desteklediği güçlerin Serakib'e yönelik harekat yürüttükleri gerekçesiyle topçu ateşi uyguladığı doğruysa kritik ve tehlikeli bir sürece evriliyoruz"
Bir başka başlık, Esad ordusunun saldırısının temel nedeninin Türkiye'nin desteklediği güçlerin Serakib'e yönelik harekat yürüttükleri ve Türkiye'nin bu güçlere topçu desteği verdiği yönünde. Dolayısıyla Rus medyasına göre, bu nedenle Suriye'nin topçu ateşi uyguladığı söyleniyor.
Eğer bu da doğruysa sahada bir koordinasyon eksikliği olduğu anlamına geliyor. Bu da başlı başına kritik ve tehlikeli bir sürece doğru evrildiğimizi gösteriyor.
Suriye ordusunun terörist gruplara ilişkin planı ne?
Suriye ordusu Rusya desteğiyle teröristleri adeta Harim dağına doğru topluyor. Burada benim görüşüme göre Çeçenistan benzeri bir operasyonla her türlü silah kullanımıyla bir temizliğe yöneldiğini düşünüyorum.
Türkiye'ye yeni göç dalgası
Bizim sivil göç sayımız ile Rusya arasında bir örtüşme yok. Sayılar birbirini tutmuyor. Rus medyasına göre, sivillerin ağırlıklı olarak teröristlerin ve terörist destekçilerinin eş ve çocuklarından oluştuğu söyleniyor.
Türkiye'ye yönelik göç tehdidi bizim söylediğimiz boyutta olsa dahi sınırın ötesinde güvenli bölge oluşturularak bu göçün orada geçici iskanı, güvenli bölgede muhafaza edilmeleri mümkün. Ama bunun için Rusya ile anlaşmak gerekiyor.
Belki de ikinci daha küçük daha odaklanmış bir Soçi Mutabakatı'na gitmemiz gerekiyor. Eğer Türkiye ve Rusya arasında ciddi bir karşı karşıya gelişten kaçınmak ve bu konuyu gerçekten çözmek istiyorsak.
"Rusya ve Türkiye'nin arasının özellikle bozulmasını isteyen çok sayıda unsur var"
Rusya ve Türkiye'nin arasının özellikle bozulmasını isteyen çok sayıda unsur olduğunu düşünüyorum. HTŞ ( Heyet Tahrir el-Şam ) ve Türkiye tarafındaki ÖSO, Esad ordusunun içindeki bazı unsurlar. Üçüncüsü İran destekli Hizbullah ordusu dördüncüsü başta ABD olmak üzere istihbarat örgütlerinin yoğun bir çaba içerisinde olduğunu düşünüyorum. Beni asıl endişelendiren konu, Türkiye'yi ve Rusya'yı bir provakasyonla karşı karşıya getirecek eylemler. Bunun dışında eğer bugünkü gibi eylemler meydana geliyorsa bu Rusya'nın bilgisi dışında değildir. Türkiye'nin temel dış politikasının gerçeklik temelinde ele alınması gerekiyor."