Haber: İrem Yıldırım
Sosyal medya hesabı üzerinden yaşadığı korkunç olayı anlatan ve hayatta kalma mücadelesi veren Öznur Sazlar, sözlerine şöyle başlıyor:
"İçinde bulunduğum sürecin hafızalardan silinip gitmemesi ve hayatta kalma mücadelemi sizlerle paylaşmak üzere bunları kaleme alıyorum."
Olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan Öznur Sazlar "İnatlaşmak ne demek göreceksin deyip bıçağı kalbime sapladı" dedi.
Ayrılmak üzere olduğum eşim olay günü çocuğumuzu görme bahanesiyle ikamet ettiğim Eskişehir'e gelmişti. Gün içinde vakit geçirdikten sonra oğlumun babasını bırakmaması sebebiyle yaşadığım eve girmek durumunda kaldı. Aklımda çocuğu babasının yanında uyutup beraber bırakmak ve kendimin de ablamda kalması vardı. O sırada eşimin tuhaf halleri beni korkutuyordu. Ablamı aramaya çalıştım ama kontörüm bittiği için arayamadım. Eşim benden ara dedi, bu sırada şart koşarak barışmak istediğini, hata yaptığını söyleyip özür diliyordu. Cevap versem de vermesem de kavgaya dönüşeceğini bildiğim için mutfaktan çıktım. Çeketimi alıp dış kapının yanındaki banyonun kapısına geldiğimde eşimin elleri arkada mutfaktan bana baktığını gördüğümde bir şeylerin ters gittiğini anladım. Adımımı hızlandırmak istememler bir anda üzerime yürüyüp saçımdan tuttu ve banyoya soktu. İnatlaşmak ne demek göreceksin deyip bıçağı kalbime sapladı.
Sazlar boşanmakta olduğu eşinin, tüm delilleri karartığını, planlı bir şekilde bunu yaptığını açıkladı.
Ellerimle göğsümü korumaya çalıştım, bağırıp yalvardımi kimseye duyuramadım sesimi. Rastgele saplamaya devam ediyordu. Ağzımı kapattı sesimi duyamasınlar diye, oğazımı kesecekti. Bir anda mutfağa fırladı. Ben de son gücümle kendimi dışarı attım. Açık olan bir dükkandan yardım istedim. Ambulansı aradılar. Ambulans geldiğinde eşim de aşağı inmiş, hala beni tehdit ediyordu. Ben hastanede tedavi altındayken eşim o sırda bıçakları yıkamış, telefonumdaki yazışmaları silmiş, polisler gelene kadar delilleri karartımış. Oğlumu da hastaneye zehirlenme şüphesiyle yatırmışlar. Meğer eşim de beni şikayet etmiş. Oğlumla konuştuğumda bana ettiği tehditleri (seni bıçaklayacağım), küfürleri babasının ona tembihlediğini söyledi. Bütün bunları planlı yaptığı apaçık ortada. Aslında barışmak değil, benden kurtulmak istiyordu. Olay gerçekleştikten sonra hastaneye telaşla bir memur gelip kağıt verdi. Zamanında onaylamadıkları uzaklaştırma kararını onayladıkları yazıyordu. Bir hafta sonra taburcu oldum ama bu süreçte ciğerlerim sönmüş, nefes almam çok zorlaşmış, el kaslarımı doğru düzgün kullanamaz olmuştum.
Savcı bıçağı incelemeye almamış, davayı 'kasten adam yaralama' olarak açmış
Eve döndüğümde kimse evimi temizlemeye cesaret edememiş. Her yer dağıtılmıştı ama banyodaki kanın bir kısmı temizlenmiş, mutfakta masanın üzerinde yıkanmış bir bıçak duruyordu. Savcı neden o bıçağı da incelemeye almadı bir soru işareti. Eskişehir Kadın Meclisi Emine Bulut cinayeti için eylem yapıyordu, eyleme ben de katıldım ve kendi durumumu anlattım, mahkemeye geleceklerini söylediler. Mahkeme günü hakimin kadın olduğunu öğrendiğimde bir nebze sevinmiştim, halden anlayacağını düşünmüştüm ama tamamen yanılmışım. Eşim yalan ifadeler kullandı, bir anda şuurunu kaybettiğini söyledi. Eğer öyleyse neden beni elleri arkasında mutfaktan gözledi? Avukatım ölümcül yerlerime darbe aldığımı, kendimi korumaya çalışırken ellerimden yara aldığımı, hayati tehlikemin olduğunu söyledi ve ağır cezada yargılanmayı talep etti. Ne eşimin daha önce attığı tehdit mesajları incelendi, ne tanıklar dinlendi ne de uzaklaştırma kararını ihlal ettiği göz önünde bulunduruldu.
Olay medyada ses getirince tahliye edilen eş tekrar tutuklandı
Hakim, beni kasten öldürmeye teşebbüs eden eşimin tahliyesine karar verdi. Yıkıldım. Sesimi basına ve medyaya duyurmaya karar verdim. Medyada ses getirince eşimi tekrar aldılar. Bu süreçte adli tıpa gönderildim, tedavimin eksik yapıldığını söylediler. İki defa itiraz dilekçesi verdik ama ne dilekçe ne de oğlumun velayet davası sonuçlandı. 14 Kasımda Eskişehir'de Asliye Mahkemesinde dava olacak ama hiçbir avukat umut verici konuşmuyor, sebebi de savcının kasten adam yaralama diye tuttuğu tutanak.
"Ben bundan sonra oturup ölümümü mü bekleyeceğim?"
Tahliye olur diyorlar, ben bundan sonra oturup ölümümü mü bekleyeceğim? Eğer o serbest kalırsa o zaman kimlik ve şehir değiştir diyorlar. Neden caydırıcı cezalar uygulanmıyor da ben sevdiklerimi bırakmak zorunda kalıyorum? Eğer serbest kalır da bana bir şey olursa ve benim yavrum annesiz kalırsa bunun sorumlusu devlettir, savcıdır, hakimdir. Umarım adalet yerini bulur.