Dün iki önemli istatistik açıklandı. Konut satış verileri ve “İstatistiklerle Gençlik.” Konut satışları Nisan’da da rekor kırdı. Geçen ay Türkiye genelinde 133 bin 58 adet konut satılmış. Bu, Nisan ayında gerçekleşen en yüksek konut satışı. Mart ayında da aynı şey olmuş, aylık bazda rekor kırılmıştı...
Konut satışlarında rekor üzerine rekor kırılmasına bağlı olarak fiyatlar uçuyor. Merkez Bankası Konut Fiyat Endeksi’ne göre konut fiyatları son bir yılda Türkiye genelinde yüzde 94 arttı. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’ne (BETAM) göre ise tablo çok daha kötü: Türkiye genelindeki artış oranı yüzde 134, İstanbul’da yüzde 159!
İstanbul’da 2 milyon liranın altında konut neredeyse kalmadı, diğer kentlerde de durum çok farklı değil. Eğer kenarda biraz birikiminiz yoksa çalışarak, krediyle ev almanız bu koşullarda imkansız.
İşçi, memur emeklisi veya çiftçi bir ailenin çocuğusunuz, diyelim. Şansınız yaver gitti, üniversiteyi bitirir bitirmez iş buldunuz. Evlilik hazırlığı yaptığınız nişanlınız da yeni işe girmiş olsun. Günde 10 saat, haftada 50 saat çalışıyorsunuz. İkinizin eline ayda 15 bin lira para geçiyor, diyelim. (İmkansız ya, haydi öyle olsun.) “Daha genciz, çalışır, öderiz” diye düşünerek konut kredisi almaya niyetlendiniz, banka şubesinin yolunu tuttunuz...
1.5 milyon liralık konut kredisi almaya kalksanız özel bankalarda ayda en az 32 bin lira, kamu bankalarında 25 bin lira taksit ödeyeceğinizi öğrendiniz. Ve… boynu bükük geri döndünüz.
İktidar değiştiğinde bu durum düzelmeyecek, acı ama daha da bozulacak. Çünkü şu anda kamu bankaları enflasyonun çok altında faizle kredi veriyor. İktidar değişince (Eğer muhalefet liderleri sözlerinde samimiyse) Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanacak. Banka da ister istemez (Enflasyondaki korkunç yükselişi durdurabilmek için) faizi yükseltecek. Buna bağlı olarak bankalar kredi faizlerini ciddi oranda artıracaklar. Şu anda 25 bin lira olan konut kredisinin aylık taksidi belki 50 bin liraya, belki daha yukarılara çıkacak.
Böyle bir şey Türkiye’de ilk kez oluyor, ilk kez bir kuşak hayata bu kadar ümitsiz başlıyor. Geçmişte böyle değildi. Benim kuşağımda, benden önceki ve bir-iki sonraki kuşaklarda bir karı-kocanın çalışarak, krediyle ev alması mümkündü. Bankalar altından kalkılabilir rakamlarla kredi veriyorlardı. Ev fiyatları ise İstanbul’da bile bugünkü astronomik seviyelerine çıkmamıştı. Bir semtten ev almaya gücünüz yetmiyorsa komşu semtten, bilemediniz komşusunun komşusundan krediyle ev alabiliyordunuz.
Z Kuşağının çalışarak ev alma umudu sıfıra yakın. Sadece ev mi? En ucuz otomobiller 350 bin liraya gelmiş durumda, çalışarak araba almaları da kolay değil.
Halkın yüzde 58’inin bir evi var. Yüzde 42’sinin ise yok. Evi olanlar oldukları yerde, konut fiyatlarına gelen zamlarla gün be gün zenginleşirken, olmayanların ev sahibi umudu gün be gün azalıyor.
Şimdi yazının başında söz ettiğim “İstatistiklerle Gençlik” araştırmasına gelebiliriz. Bu araştırmaya göre gençlerin mutsuzluk seviyesinde büyük bir artış var. 15-24 yaş arasındakilerin yüzde 38.6’sı mutsuz. Bir yıl önce (2020’de) mutsuz olanlar yüzde 35’miş. Bu ülke Z Kuşağı’na mutsuzluktan başka bir şey vermiyor…
“Ne yapalım, dünya böyle” deyip geçenlerden misiniz bilmiyorum ama ben eşitlik, özgürlük, kardeşlik idealleriyle, nam-ı diğer aydınlanma düşüncesiyle büyüdüm. Z Kuşağı’na yapılan haksızlığı belleğim, vicdanım kabullenmiyor.
Kuşaklar arası adaleti bir nebze olsun sağlayacak, gençlerin hayata umutla sağlayabilecek sosyal politikalar şart. Ve galiba eski kuşaklardan alıp gençlere verecek bir “Z Kuşağı vergisi”nden başka çare de yok.