Yumruk atanın hiç suçu yok mu?

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan saldırgan yargıç tarafından adli denetim şartıyla serbest bırakıldı. Yargı, olayın soruşturması bitmeden,...

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan saldırgan yargıç tarafından adli denetim şartıyla serbest bırakıldı. Yargı, olayın soruşturması bitmeden, bu saldırganın elini kolunu sallayarak gezmesinde bir sakınca görmemiş!

Bu karar kamu vicdanına sığmayacak bir karardır.
Anamuhalefet Lideri’ne yumrukla, tekmeyle, taşla saldıran, onu linç etmeye çalışan organize gruptan hiç kimse gözaltında veya tutuklu değil. Milli Savunma Bakanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın Kuvvet Komutanı’nın, Emniyet Genel Müdürü’nün, Vali’nin, Kaymakam’ın gözü önünde gerçekleşen linç girişimine takılanların hepsi serbest.
Üstüne üstlük, ağır eleştirilere muhatap olan da yine saldırıya uğraşan Kılıçdaroğlu…
“Şehit cenazesine niye gittin?” , “Gitmeden önce o köyden kaç oy aldığını sordun mu ?” , “Geleyim mi diye aradın mı?” , “Şehit cenazesine giderken düşünmek gerektiğini bilmiyor musun” , “Ben bu yumruğu yemek için ne yaptım diye düşündün mü” gibi akla ziyan sorularla, suçlamalarla karşılaştı.
Kılıçdaroğlu, neredeyse canına kastedilen bu linç saldırısının mağduru değil de “suçlu”su ilân edildi.
Peki yumruk atanın hiç mi suçu yok ?
Devletin en üst makamlarından gelen yorum ve yanıtlara bakılırsa, saldırganın hiç suçu yok!  Serbest bıraktığına göre, yargı da olayda bir vahamet görmüyor.
Oysa olay vahim boyuttadır.
Her üç kişiden birinin oyunu almış anamuhalefet liderine, tekme-tokat girişmek, arabasına insan kafası büyüklüğünde taşlar atmak, sığındığı evi kuşatıp, “yakın bu evi” diye tahriklerde bulunmak, vahim değil mi ? Suç değil mi ?
“Hayır değil, suçlu Kılıçdaroğlu’dur” derseniz, saldırıyı meşrulaştırır, saldırganları cesaretlendirirsisiniz.
Benzeri saldırılara davetiye çıkarırsınız, çanak tutmuş olursunuz.
Bu tutum linç girişimi kadar vahimdir.
Büyük bir hatadır.


MAĞDURLARI DİNLESEYİNİZ

Linç girişimine katılarları serbest bırakmadan önce, saldırıya uğrayanları dinlemek gerekirdi. Yargıdan böyle bir davet alsalardı, saldırıya uğrayan, canını zor kurtaran CHP’li milletvekilleri olayı anlatabilirlerdi. Nitekim görüntüler ortada. Saldırıya uğrayan ve Kılıçdaroğlu’nu korumaya çalışan CHP milletvekilleri dehşet anlarını bütün çıplaklığıyla anlattılar.
TBMM Başkan Vekili CHP’li Levent Gök, CHP Milletvekili Murat Demir, Kılıçdaroğlu’na kendini siper eden danışmanı Deniz Demir, neler yaşandığını, görüntülerle kanıtlayarak kamuoyuna aktardılar. Nasıl yaralandıklarını, nasıl ölümüne bir saldırıyla karşılaştıklarını, Kılıçdaroğlu’nun eve yürüyünceye kadar saldırı altında kaldığını, güvenlik güçlerinin bir çember dahi oluşturmadıklarını dinledik.
Linç girişimi açık bir şekilde ortadayken, Kılıçdaroğlu’nu arayıp geçmiş olsun demeye bile gerek görmeyen bir anlayış, vahim saldırıyı hafife almaktır.

SALDIRGANI KORUMAK  HATADIR
 
Saldırganın şehit yakını olmadığı biliniyor.
Buna rağmen saldırıyı, “şehit yakını tepkisi”ne sokarak “haklılık” kazandırmaya çalışmak, planlı bir linç girişimini yok saymaktır. Saldırganların sırtını sıvazlamak anlamına gelir.
Nitekim, saldırganların serbest bırakılması, arabayı taşlayıp “yakın bu evi” diye halkı galeyana getirmeye çalışan provokatörlerin serbestçe dolaşmaları, televizyonlarda “olur böyle şeyler” diye, tarihten örnekler verip, saldırıyı ve saldırganları mahçup şekilde savunmaya kalkmak, kamu vicdanını yaralayan bir durumdur.
Sandıktan istediği sonuç çıkmayınca, Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı “haklı bir cezalandırma” diye görüp içten içe sevinmek, iktidarın yanında durabilmek adına bu bir linç girişimine dahi gerekçeler uydurmaya çalışmak, çok düşündürücü ve o kadar da üzüntü verici bir zaaftır.

Türkiye Haberleri