YSK kararının hukuki ve siyasi analizi

  Yüksek Seçim Kurulu (YSK), İstanbul seçiminin yenilenmesine karar verdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını iptal...

 

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), İstanbul seçiminin yenilenmesine karar verdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını iptal etti.

YSK, kararını “sandık kurullarının oluşumunda usulsüzlük yapıldığı” gerekçesine dayandırdı. Bazı sandık başkanları ile kurulda bir üyenin kamu görevlisi olması hükmüne uyulmadığı ve bu durumun seçimin sonucuna etki ettiği gerekçesiyle İstanbul seçimini iptal etti.

Bu kararın hukuki ve siyasi boyutuna yakından bakalım.

HUKUKİ BOYUT

YSK’nin kararı hukuki açıdan birçok çelişki taşıyor.

Birincisi, YSK’nın, sandık kurulunun usulsüz oluşturduğu gerekçesiyle yapılan tam kanunsuzluk itirazının 2 Mart 2019 tarihinden sonra kabul edilmeyeceği yönünde kararı var. YSK, söz konusu kararında şöyle diyor :

“Sandık Kurulları’nın teşkiline dair itirazlar 2 Mart tarihinde kesin olarak karara bağlanmış olması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine.” (Karar n. 3469)

YSK, iptal kararıyla, kendi kararını yok saymıştır.

Bu karar değişikliği, YSK açısında izahı çok zor bir çelişkidir.

Bu çelişki nedeniyle, YSK’nın İstanbul seçimini iptal ederken hukuki değil siyasi bir karar verdiği yargısı güçlenecektir.

İkinci büyük çelişki, YSK’nın aynı zarftan çıkan 4 pusuladan 3’ünde sorun görmeyip, sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı pusulasını geçersiz saymasıdır. Bu da ağır bir ve izahı çok zor bir çelişkidir. Seçim sonuçlarını etkiledi dediği aynı sandık kurulunun 3 pusulada doğru davranıp, İmamoğlu’na verilen oylarda usulsüzlük yapması gibi akla, mantığa ve hukuka uymayan bir durum söz konusudur

Keza, YSK’nın aynı gerekçeyle Maltepe ve Büyükçekmece seçimlerinin iptal edilmesi talebini, yine aynı kurullar söz konusu olduğu halde reddedip sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal etmesi de büyük bir çelişkidir.

SANDIK SONUCU NASIL ETKİLENDİ ?

Şunu anımsatmakta fayda var.

AK Parti ve MHP’nin, oy kullanmaması gerekenlerin oy kullandığı iddiasıyla yaptığı itirazlar sonucunda yeniden sayılan sandıklarda sonuç değişmedi. İmamoğlu’nun kazandığı anlaşıldı. Bunun anlamı, sandıklarda İmamoğlu lehine sahte oy kullanılması, AK Parti adayı Binali Yıldırım lehine atılan oyların İmamoğlu’nun hanesine yazılması ve bu nedenle sandık sonucunun değişmesi gibi bir durum yok. Bu itirazlar nedeniyle yapılan yeniden sayım ve düzeltmeler sonucunda da İmamoğlu, seçimi önde tamamladı.

Durum böyle olduğuna göre, sandık sonucunun, İmamoğlu lehine seçmenin iradesini yansıttığı tescil edilmiş oldu.

Bu tabloda, YSK’nın, söz konusu başkan ve kamu görevlisi olmayan bir üyenin, seçim sonucunu nasıl etkilediklerini kanıtlarıyla ortaya koyması gerekir. Bu başkan ve üyeler sahte oy mu kullandırmışlardır, İmamoğlu lehine fazla oy mu yazmışlardır ? Bu sorularının yanıtlarının belgeli biçimde verilmesi gerekir.

SİYASİ BOYUT

YSK’nın iptal kararının siyasi yansıması, başta kuvvetler ayrılığı ilkesi olmak üzere demokrasinin denge-denetim kurumlarının etkisizleştirilmesinden sonra, seçmenin elinde kalan tek demokratik araç konumunda sandığın da ciddi şekilde hırpalanmış olmasıdır. İptal kararı sandığa gerilemiş olan demokrasi alanını daha da daraltmıştır ve sandığa güveni sarsmıştır.

Nitekim, iç ve dış kamuoyundan (özellikle Avrupa Birliği’nden) gelen ilk siyasi tepki, “Türkiye’de seçimle iktidarın değişebileceğine olan güvenin sarsıldığı” yönünde olmuştur. Bu değerlendirme, bundan sonra sandıktan çıkan sonuca nasıl güvenileceği sorusunu gündeme getirmiştir ve önemlidir. Bu yönlü tepki ve yorumların artması, uluslararası boyutta da Türkiye demokrasi üzerinde tartışmaları da yoğunlaştıracaktır.

Bir siyasi sonuç da, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak Ekrem İmamoğlu’nda ısrar etmesinin muhalefet açısından ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuş olmasıdır. Bu süreçteki performansı Ekrem İmamoğlu’nun Türk siyasetinde önemli bir aktör olarak yer alacağını da göstermiştir.

YSK’nın bu kararı, Türk siyasi tarihinde “6 Mayıs 2019’dan  öncesi ve sonrası” tanımına yol açacak kadar önemlidir.

Türkiye Haberleri