Ankara’nın siyasi kulislerini en iyi takip eden ve de bilen gazetecisi Sebahattin Önkibar, aklı başında bütün partililerin içini karartacak bir haber yayınladı. Haberde Kemal Kılıçdaroğlu ile Abdullah Gül’ün geçtiğimiz günlerde bir teknede GİZLİCE buluşarak, görüştüklerini, batılı finans çevrelerinin Cumhurbaşkanı olarak görmek istedikleri Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adaylığında anlaştıklarını söyledi.
Yani batılı sermaye çevrelerinin istediği kolay yönetilebilecek Bonapartist Başkanlığa benzer, “Türk Tipi (!) Başkanlık sisteminin devamı. Yoksa o çevrelerin derdi Türkiye’ye demokrasi gelmesi falan değil.
Zaten incelenirse, batılıların en büyük yalanı, sömürmeye, yönetmeye karar verdikleri ülkelere, demokrasi getireceğiz yalandır.
Maalesef Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasından sonra partinin dış telkinlere açık olduğunu yaşayarak gördük.
CİA’nın Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Kemalizm Türkiye’den silinmelidir, telkinine uygun olarak ilk etapta Atatürkçüler partiden tasfiye edildi.
Birgün ansızın kimseye danışmadan, Türk toplumunun hiç tanımadığı 20 li yaşlara kadar Mısır’da yaşamış, babası Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Ekmelettin İhsanoğlu hiçbir yetkili kurul kararı olmadan, tahmin ediyorum, bir otelin arka kapısından girilerek gizlice buluşulan ABD büyük elçisinin telkini üzerine Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmişti.
Onun için Kemal bey’in Abdullah Gül ile gizlice bir tekne de buluşmaları bana hiç şaşırtıcı gelmedi.
ABD Büyükelçisi ile bir otelin mutfak kapısından girerek buluşmuş, Kılıçdaroğlu’nun aynı gizlilik içinde Abdullah Gül ile buluşması bana hiç şaşırtıcı gelmedi.
Türkiye’nin Güneyinde İskenderun’u da içine alacak bir Kürt Koridorunun tesisi, CHP’nin de içinde bulunduğu bir yapı ile mümkün olabileceğinden, hatası ile sevabı ile ulusalcılığı hiç tartışılamayacak, Deniz Baykal’ın tasfiyesi gerekiyordu, tasfiye edildi, ulusalcıların tasfiyesi gerekiyordu, tasfiye edildiler, dış mihrakların kot numaralı adamları, Sözde Ermeni katliamı yapıldığını utanmadan söyleye bilen kişiler parti yönetimine alındılar.
Bütün bu nedenlerle böyle bir pazarlığın yapılabilirliği bana mümkün göründü.
Siyasette zaman zaman uzlaşmalar olabilir ama bu eğer dış mihrakların kendi çıkarları için yapılıyorsa tehlikeli ve üzücü olan budur.
Kılıçdaroğlu Gül buluşması bu nedenle CHP’liler için üzücü ve kabul edilemezdir.
Abdullah Gül’den bu ülkenin ulusalcıları, demokratları hiçbir şey beklemezler.
Cumhurbaşkanlığı süresince hangi anti demokratik yasayı, bir daha görüşülmek üzere meclise gönderdi, ya da Anayasa mahkemesinde dava açtı ki; ondan şimdi medet umacağız.
Yani dün ne yaptıysa bugünde onu yapar. Hani Cevdet Sunay’ın süresi uzatılmak istendiğinde İsmet Paşa’nın dediği gibi.
Emperyalistler ne isterse dün olduğu gibi, bugünde onu yapacaktır. Bu tip bir yapılanma ile Türkiye ne bölge de lider konumuna gelir ne de dünya da bir saygınlığı olur.
Şimdi eleştirince kendisini CHP’li zanneden bir takım aymazlar şimdi zamanı mı diyorlar.
Elbette şimdi tam da zamanı, büyük kentlerde belediyelerin büyük çoğunluğu kazanılmış, halk iktidara yüründüğüne tam inanmışken böyle bir hamle yapılması ben iktidar olmak istemiyorum, iktidara payanda olmak istiyorum demektir.
Ha Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan’a payanda olması ha da CHP’nin Abdullah Gül’e payanda olması ne fark eder ki.
Bir ılımlı İslamcıya Atatürk’ün partisinin payanda olması akıllara ziyandır. Tam anlamıyla bir reddi mirastır. Kemal Bey yapmayın bu yanlışı; yok deyin.
Hakikaten bir uzlaşma olduysa da, yanlıştan dönmek erdemdir deyin ve vaz geçin.