Yeniden selamlar

Çok uzun bir ara verdim. Son köşe yazımı 2014 yılında yazmıştım. Aradan 3 yıl geçmiş.Araya 3 yıllık bir milletvekilliği serüveni girdi. Malumunuz,...

Çok uzun bir ara verdim. 
Son köşe yazımı 2014 yılında yazmıştım. Aradan 3 yıl geçmiş.
Araya 3 yıllık bir milletvekilliği serüveni girdi. 
Malumunuz, kısa sürdüğü gibi; hakikat avcılığım neticesinde bugün yaşadığım tutukluluk sürecine de vesile oldu.
Gazeteci, hakikat avcısıdır. Hakikatlerin ardında koşarken canını, özgürlüğünü düşünmez.
Ben de o duyguyla burada bulunuyorum. Yaşadığım çile umrumda bile değil.
Tüm yaşamım boyunca demokrasiyi, adaleti ve hukuku savunmuş olmanın; bir gün dahi "kandırılmamış" olmanın huzuru içindeyim.
Ve bana bu köşeyi vererek, beni tekrar mesleğimle buluşturan Halk TV'ye müteşekkirim.
Halk TV benim için bir TV kanalı değildir. Bir oksijen tüpüdür. Oğlumu özlediğimde Halk TV'de yapılan sürprizlerle oğul haretini giderdim. Ve elbette dahası...

***

Her sabah (haftaiçi) Ayşenur Arslan'ın karşısına geçerim. Yalnız, Ayşenur Arslan sadece benim izlediğim bir program yapmıyor. İstisnasız; her sabah 11:00-12:44 arasında cezaevine ölüm sessizliği çöküyor.
Tüm tutuklular, herkes; Ayşenur Arslan'ı izliyor. Ve program sonunda avlulardan yükselen sesler; "Mahmuuut! İzledin mi, Edip Akbayram'la bitirdi..." Ve cevap gecikmez; "izlemem mi, güzel program oldu..."

***

Osman Kavala ile aramızda bir pencere var. Yüksek sesle konuşunca birbirimizi duyuyoruz. 
O da sıkı bir Ayşenur Arslan müdavimi.
ÇHD'li avukatlar; Selçuk Kozağaçlı, müdavimlerden.
Genelde muhabbet şu; "Ayşenur abla o konuda bahsetti.."

Çünkü biz mutlaka bir hukuksuzluğu konuşuyoruzdur ve Ayşenur abla mutlaka o hukuksuzluktan bahsetmiştir. Kalp kalbe karşı derler ya...

***

Fatih Ertürk, Rahmi Aygün her gün müdavimiyim. 
Bu arada Semra'cım saç kesimin çok yakışmış...
Lale; hep formundadır.
Can Coşkun, gazetecilikte çekirdekten yetişmenin bedenleşmiş hali.

***

Gürkan Hacır'ın Pazartesi programları izleniyor. Ama haftasonu yaptığı programlar daha yoğun ilgi görüyor burada. Programda verilen pratik bilgiler; cezaevi koşullarında çok işlevsel.
Serhan Asker'i her izleyişimde içimde anlamlandıramadığım bir Marques hayranlığı beliriyor. :)
Şaban Sevinç için özel bir söz söyleyeyim; "vefa kelimesinin dört harften ibaret bir semt adı olmadığının alenileşmesinin nedenidir."
Hele ki, "vefa" kavramını yaşamımın bütününden daha fazla sorguladığım bir dönemde.

***

Bir büyüğüm; "gerçek dostunu bulmak için zor zamanlarda etrafına bak" derdi. Ben bu aralar etrafıma her baktığımda Barış Yarkadaş'ı görüyorum. Değerli okur, "bu Barış var ya, göründüğü gibi biridir." Ekranlarda "adaletten bahsedip" hanesinde adaletsizlik timsali davranan biri değildir. 
Ve Uğur Dündar, Cuma günlerinin yegane eksikliği. Bir an önce kavuşmayı diliyorum...
Özetle, Halk TV milyonlarca fertten oluşan bir aile. Ve ben, kendimi bu ailenin bir parçası olarak hissettikçe çok daha güçlü ve dirayetli duruyorum.
Şaban Sevinç bu köşeyi bana verdi. 
Bana hem "mesleğimi" hem de "bu ailenin bir parçası olma mutluluğunu" verdi.
Elimden geldiğince, bu köşeden yazmaya, analiz ve değerlendirmelerimi paylaşmaya çalışacağım. 
Şöyle ki; imkanlar dahilinde; haftada 2 gün (pazartesi ya da salı ve perşembe) sizlerle bu köşede buluşmaya çalışacağım.
Bana bu olanağı verdiği için, Halk TV ailesine teşekkür ederim.

YAVAŞ YAVAŞ SAKİN! 

*Mansur Yavaş'a yönelik iftira kumpanyasının sonucu; en az %4'lük artış olacaktır. 
*Ama AKP oylarında değil, Mansur Yavaş'ın oylarında.
*Mansur Yavaş, doğal tabanını konsolide etti. AKP'liler, Mansur Yavaş'a oy vermek noktasında tereddüt duyan Kürt seçmeni ikna etti. Yavaş istese bu kadar olurdu.
*Mansur Yavaş için Özhaseki'nin söylemleri Allah'ın lütfudur. 
*Eğer AKP bu kadar yırtınmasaydı, Mansur Yavaş Kürt seçmeden oy alamazdı.
*Çünkü kim ne derse desin, Yavaş; geçmişi belli olan bir siyasetçidir. Ülkücü-sağ siyasetin önemli bir yüzüdür. 
*Mansur bey seçimi kazanırsa(ki %7-8 farkla kazanacak), Mehmet Özhaseki'yi "reklam ve tanıtım müdürü" olarak işe almalı.
*Ha, bir de; şu saçmalıklara kafasını takmamalı. Sürekli TV'lere çıkıp "savunma pozisyonundaymış" algısı yaratmamalı. Eminim ki, kimsenin umrunda değildir söylenenler.

YENİ ZELANDA KATLİAMINI MİLLET İTTİFAKI MI YAPTI?

*Evvela şunu söyleyelim; Yeni Zelanda katliamı İslamofobik ve hatta "insanofobik" bir terör saldırısıdır. 
*Böyle bir katliamdan sonra, teröristin medyadan beklentisi; "katliam görüntülerinin yayılmasını sağlamalarıdır."
*Bu görüntüler yayıldıkça, teröristin amacı gerçekleşecektir.
*Ama eminim o terörist, şu an zevkten çıldırıyordur. 
*Düşünsene, o görüntüleri; nefret ettiği müslümanlara bizzat Recep Tayyip Erdoğan izletiyor. Tam hedef kitleye ulaştırıyor. 
*O teröristin tek amacı, bu görüntüleri; o kitlelere izletmekti.
*Kim sağladı bu amacı; Recep Tayyip Erdoğan...
*Peki ne için? Bu katliamı Millet İttifakı'na bağlayıp, 3-5 oy toplar mıyım?
*Ayıp... Siyasi tarihimiz bu kadarını hiç görmedi. Yeni Zelanda katliamını neredeyse "Kılıçdaroğlu planladı" diyecek. Hatta belki demiştir de ben kaçırmışımdır. 
*Yazıktır, günahtır! Vicdanları yerinden söküp atarcasına vahşi, canice gerçeklemiş bir terör saldırısından bile medet ummak, ne tür bir çaresizliğin, ne türden bir bayağılığın eseridir?
*Yok! Şaşırmam! Bu iş Kılıçdaroğlu'nun işi derse vallahi de şaşırmam, billahi de şaşırmam...
"Bir oy uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor..."

DIAGNE'YE BAKIYORUM, AKLIM LUKUNKU'YA GİDİYOR!

Totem yapmıştım!
Galatasaray forvet almadan çıkarım diyordum. Olmadı, kısmet...
Diagne geldi.
Diagne'ye bakınca sadece ben mi "Ali Lukunku" görüyorum?

CEZAEVİ GÜNDEMİ

*İnfaz ve koruma memurları 3600 ek gösterge istiyor.
*Tutuklu ve hükümlüler "yurttaşlık hakkı olan" oy kullanma hakkını geri istiyor.
*Ve en önemlisi, Türkiye'nin bir an önce demokrasiye geçmesini, Türkiye'de hukuk sisteminin kurulmasını, herkesin hukuk önünde eşit muamele görmesini, adil yargılanma hakkını, uzun tutuklulukların sona ermesini istiyor insanlar. Çok mu şey istiyorlar?

DIGITURK İPTALİ, TUTUKLANMA GEREKÇESİ

Cezaevinde tanıştığım bir "tutuklu."
Dosyasını inceleme imkanı buldum.
"FETÖ üyesi olma" iddiasıyla tutuklu. 
Bylock yok. Bir şey yok.
Tek delil; "Digitürk üyeliğini iptal etmiş olması."
İptal ederken şöyle demiş; "üye olduğumda var olan kanal bütünlüğü bozulduğundan üyeliğime son vermek istiyorum."
Bir "çizgi film" kanalının çıkartılmasına "gıcık" olmuş.
Şu an Silivi cezaevinde tutuklu.
"Bijde yaygı bayımşıslıyı vay" diyen o şirin, şekercik siyasetçilerimize duyurulur.

ÇHD DAVASI

ÇHD'li avukatlar tutuklandı. Mahkeme tahliye etti. Sonra savcı itiraz edince bir üst numaralı mahkeme tekrar tutukladı. Sonra tahliye eden heyet dağıtıldı. Yerine yeni heyet geldi.

Özet budur!

Gerçi ben de dev bir operasyonla; cezaevinde yakalanmıştım. Tam da hücremde; "ayıptır söylemesi tuvalete girerken..."

Bunlar sadece Türkiye'de olur. Ve esas sorun şu; artık "şaşırmıyoruz." Şaşırmıyorsak, kanıksamışsak, normalleşmişse bu çılgınlıklar,yaşadığımız karanlığı kabullendik demektir. 


 

Türkiye Haberleri