Pazar sabahı telefonda şu mesajla uyandım…
“Etnik ve coğrafi temelli siyaseti doğru bulmuyoruz. Kimlik siyasetinin huzursuz edici bir komplikasyonu var. Şahsiyet siyasetini tercih ediyoruz. Tayyip Erdoğan üzerinden Kemal Bey’e kibarca hatırlattım. Diyarbakır vurgusu, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dolayısıyla bana muhtaçsınız şımarıklığı olan HDP’ye kompliman gibi olur. Dikkat ederek yürümeli, 84 milyonu bir aile gibi korumalıyız. Şehirler üzerinden değil, hukuk üzerinden demokrasiyi konuşabilmeli ve bütün memlekete Meclis’ten adalet ve refah dağıtabilmeliyiz.”
Mesaj İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’ndandı…
Geçen hafta, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede demokrasi olacaksa, bu ülkede herkes kimliğinden dolayı ötekileştirilmeyecekse, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer" demiş, Ağıralioğlu sosyal medyadan şu karşılığı vermişti: "Demokrasi ülkeye Diyarbakır'dan gelecektir diyenlerin ve bize çözüm sürecini, devamında da 1212 şehidimiz ile acıyı yaşatanların yaptıkları ortadadır! Diyarbakır dahil memleketimizin 81 iline, 84 milyonun tamamına ve bütün ülkeye ne fayda ve hayır gelecekse yolu TBMM'den geçer. TBMM'den geçmeyen ve her ferdini ayırmadan kucaklayamayan vizyonsuzluğun, memleketi 20 senede nereye getirdiği aşikârken Sayın Erdoğan gibi Diyarbakır vurgusu ile siyasi alan açmaya kalkmak, hatada ve aynı macerada ısrar etmektir. Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara'dır!"
İYİ Parti çevrelerine Yavuz Bey’in görüşü şahsi mi, partiyi bağlar mı? Diye sorduğumda "Şahsi çıkışlar" olduğu yanıtını almış, bunu da Halk TV’deki Kadraj programımda dile getirmiştim…
Aynı soruyu Yavuz Ağıralioğlu’na da yönelttim, diyor ki: "Bizim ittifakımızın gücü aynileşmek ve benzemek değil, özgünlüğümüzü ve hassasiyetlerimizi koruyarak farklılıklarımızın zenginliğini memleket için seçenek zenginliğine dönüştürmek. MHP ve AKP arasındaki gibi herkesin tek renk ve ses olmasını doğru bulmuyoruz. Bunun demokrasimizi ve memleketimizi renksiz bir hale dönüştürdüğünü düşünüyoruz. Ayrıca biz bu farklılıklarımız yüzünden AK Parti ve MHP’den oy alabiliyor ve iktidar ümidini kuvvetlendiren tarafı temsil ediyoruz… Biz olmasak mesela CHP ne kadar oy alabiliyor Cumhur İttifakı’ndan? 20 yıllık AK Parti galibiyet serisi bizimle bozuldu. Sağ seçmen maalesef kızınca sola oy vermiyor. Sol kızınca sağa verebiliyor. Bir büyük satranç. Herkes ve her şey devrede…"
Herkes ve her şeyden kastı neydi peki?
Ağıralioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Demokrasimiz, cumhuriyetimiz, devletimiz, milletimiz bir bütün olarak ayakta kalmalı İpek Hanım. Bütün siyasi güç ve hesap aktörleri hem ulusal hem uluslararası aktörler… Türkiye’nin bence en mühim seçimi bu yaşayacağımız…"
Ağıralioğlu, siyasetin Kürt, Alevi gibi kompartımanlara ayrılmasını yanlış buluyor, çünkü bunun; "gerçek muhafazakârlar AKP’ye, gerçek Aleviler CHP’ye, gerçek milliyetçiler MHP’ye oy verir" gibi siyasi bir araç haline geldiğini, bu kompartımanlaşmanın da ülkeye zarar verdiğini düşünüyor.