“Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye oradaki yerini alır.”
2025 yılına girerken Trump’ın ABD Başkanlığı’na ikinci kez seçilmesi dünya dengelerini değiştirecek. Trump’ın ilk dönemine göre çok daha farklı bir süreç bizi bekliyor. Zira Trump büyük kavgalardan, engellemelerden sonra yeniden kazandı. Adeta statüko ile savaşa savaşa ve ‘manşetlerle vuruşa vuruşa’ Beyaz Saray’a çok güçlü biçimde döndü.
Bakınız bu fotoğrafı CNN yayınından aldım. ‘Pentagon Trump’ın yasa dışı talimat vermesi durumunda ne yapılacağını tartışıyor.’
Trump’ın Erdoğan’ın politika yapma ve devleti yönetme biçiminden hoşlandığı sır değil. Washington’u 4 yıllık mücadeleci/gürültülü bir dönem bekliyor.
Elbette dünya tüm bunlardan etkilenecek.
Global düzeyde bu sürecin etkileri olacak.
Ekonomiye yansımalarını göreceğiz. Küresel ticaret ve rekabette değişimler yaşanacak.
AB, NATO, BM gibi küresel yapılar çatırdayacak.
Üstelik Trump yalnız da değil. Rusya, Çin, Kuzey Kore, Macaristan ve Türkiye’yi yönetenlerle benzer bir politikacı tipi dünyada çok daha etkili olacak. Popülist liderler çağındayız. Değerlerden ziyade seçim kazanmaya odaklı siyasiler. Otoriterlik eğilimleri olan kişilikler. Demokratik kazanımlar aşınıyor. Kurumlar zayıflıyor. Yönettikleri ülkeleri şirket, kendilerini CEO gibi gören bakış açısına sahipler. Güçler dengesi veya erkler ayrımını önemsemiyorlar. Engel tanımıyorlar. Atamalarda liyakat değil sadakat arıyorlar. Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret sanıyorlar. Tüm hesaplar seçim kazanmaya dönük. Kazanınca da her şey mübah.
KUTUPLAŞTIR VE YÖNET ÇAĞI
Bu liderlerin ülkelerinde halk kutuplaşıyor. Adeta karpuz gibi ikiye bölünüyor. Bu kişilere oy verenler de ağırlıklı olarak en yoksul ve öfkeli kesim. Ekonomik krizden en çok etkilenenler adeta oy deposu. Bu öfke üzerine ve kurulu yapıyı yıkıp yeni düzen kurmak iddiasıyla oy topluyorlar.
Evet YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR. Ve evet
TÜRKİYE BURADA YERİNİ ALACAK.
Ama bu nasıl bir dünya olacak?
Ve Türkiye Bahçeli’nin sorduğu gibi ‘Aynı Türkiye olarak kalacak mı?’
Dünya hiç tekin bir yer değil artık. Baksanıza Ortadoğu’ya.
Türkiye'de de işler zor. Kutuplaşma had safhada. Kurumlar aşınıyor. Ortak bir gelecek hayali kurabiliyor muyuz?
Demokratik bir ülke vizyonu geçerli mi?
Gelecek için hangi risklerle karşı karşıyayız? Mesela göç sorunu.
Türkiye hala mülteci meselesini tartışmıyor. Büyük bölümü Suriye ve Afgan olan 10 milyon mülteci ile 10 yıl sonra neler yaşayacağız?
Trump’ın gelişiyle Ortadoğu’daki değişimler ve bunun bize etkisi sanılandan çok daha güçlü ve sarsıcı olacaktır.
Belirsizlikler çağında dünyada güçlü ve güven veren liderliğe ihtiyaç var. Bizde de. İktidar 22 yılın yorgunu.
Toplum umutsuz, halk karamsar. Umut aşılayacak, iyimserlik duyguları verecek yeni yaklaşımlar lazım.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü saygı ve özlemle andığımız bu günlerde BİLGE LİDERLER ÇAĞI tekrar ne zaman gelir kaygıyla onu bekliyoruz. Yıkıcı değil onarıcı liderlik, ayrıştırıcı değil birleştirici liderlik. İhtiyacımız bu.