"Sizin siz onların onlar olarak kalmasını istiyoruz”.
Bu söz tarikatları konu alan senaryosu ile çok tartışılan “Kızıl Goncalar’ dizisinden.
Dizinin başından beri "derin devlet" belki de "yabancı istihbaratlarla bağlantılı" olarak gösterilen güçlerin Cemaatlerin içine sızdığı vurgulanıyor bu sözlerle.
Dizinin bu haftaki bölümünde de tarikat mensubu kızların okula gitmesinin önünü açan yeni mürşidin politikalarını onaylamadıklarını belli etti bu güçler...
***
“Neden?” sorusuna verdikleri cevap ise "Sizin siz onların onlar olarak kalmasını istiyoruz” şeklinde oldu.
Yani bu güçler laik kesimin laik, dindar (dinci, siyasal islamcı-ne derseniz deyin-) kesimin ise "tutucu ve geri kalmasından" istifade ediyorlar. Belki ülkenin bekası için belki de ülkeyi karıştırmak için dini hassasiyetlere yönelik tehdit algısı hattını bir emniyet supabı olarak görüyorlar senaryo icabı…
Cemaat ve tarikatların etkin olduğu İstanbul Fatih semti ile Bulgar Aziz Stephen Kilisesi, Phanar Rum Ortodoks Koleji, Pammakaristos Kilisesi, Kariye Müzesi, Rum Ekümenik Patrikhanesi bazilikası ve sinagog ile renklenen Balat arası; İstanbul'un tarihsel olarak farklı etnik ve dini gruplara sağladığı ev sahipliği açısından çeşitlilikleri barındırmakta.
***
Cemaatler, tarikatler, okullarda dini eğitim konuları her zaman laik ve dindar kesimin hassasiyetine temel teşkil etti. Zira Cumhuriyetin kazanımlarını tehdit altında görenlerin tepkisi ile dini özgürlükleri gerekçe gösterenler için bu alanlar bir kırılma hattı. Bu ülkede laiklik, siyasal İslam ve dini özgürlükler dengesi, üzerinde oyun oynanması kolay bir yumuşak karın.
Bugün de mevzu Çanakkale'de okulda uygulamalı Hac eğitimi…
Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Biga Ortaokulu’nda, 7. Sınıf öğrencilerine okul bahçesine kurulan maket Kabe ile uygulamalı Hac eğitimi verildi. Etkinlikte öğrenciler tavaf yaptı, şeytan taşladı ve ihram giydi. Ancak bu etkinlik, bazı veliler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştirildi.
***
Okul tepkiler üzerine paylaşımı kaldırıyor.
Bu paylaşımın kalkmasında Milli Eğitim Bakanlığı mı etkili oldu okul kendisi mi bu kararı aldı bilmiyoruz.
Tartışmalı ve ikilik çıkardığı görülen bir konuda geri adım atılması olarak okunabilir.
Kimi muhafazakar çevreler Milli Eğitimi suçladı. Okula baskı yapılmasını veya okulun geri adım atmasını eleştirdiler…
Bunlar 28 Şubat’ta bir takım provokasyonları sürekli hatırlatan ve halkı germenin neye hizmet ettiğini en iyi bilmesi gereken kesimler…
Ancak bugünün dinamikleri ile yatıştırıcı bir tutumu geri adım olarak görüyorlar...
Zira güç el değiştirdi.
***
Elbette yapılan doğru mu yanlış mı onu tartışmak yerine uygulamanın örtbas edilmesi yanlış.
Konuşmayı öğrenebilmek, medeni olmak, tartışabilmek gerekiyor.
Konuşabilmek, tanışabilmek için adım atılmasını engelleyenlere iyi bakmak gerekir.
Her kesimin kendince sebepleri, gerekçeleri var bu hassasiyette.
Kimileri için milyonların ettiği ibadetten rahatsız olmak kabul edilemez ve buna karşı tavır din düşmanlığı…
Kimileri için de Atatürk'ün kurduğu laik demokratik Cumhuriyetin okullarında bu uygulamalı ders pedagojik olarak da uygun değil.
Yani her kesim kendisini tehdit altında hissediyor.
***
Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının Birinci Değişikliği din özgürlüğünü koruyor ve hükümetin belirli bir din oluşturmasını yasaklıyor. Pew Research Center’a göre bu, "devlet okullarının öğrencilerin dini inançlarına saygı duyma ile kilise ve devlet arasındaki ayrımı koruma arasında bir denge kurması gerektiği anlamına gelmekte".
Dini duyguları ve değerleri telkin için tasarlanan ibadet veya İncil okuma gibi dini faaliyetler ile "din hakkında eğitim" arasında sürekli bir ayrım var.
1963'te Yüksek Mahkeme, okullarda zorunlu İncil çalışma derslerini yasakladı, ancak okulların tarih derslerinde ve "Edebiyat olarak İncil" derslerinde; dini öğretileri öğretmekten ziyade, din hakkında nesnel eğitim verebileceğine hükmetti.
***
Haziran 2024'te Oklahoma eyaletinde Ryan Walters, okullara; her sınıfa bir İncil koyma ve öğretmenlerin 5. ila 12. sınıflar arasındaki sınıflara İncil'i dahil etmeleri talimatı verdi.
Education Week’e göre “Kutsal metinlerin sınıf çalışmalarına dahil edilmesi çağrısını destekleyenler, öğrencilerin edebiyattaki ortak referansları, önemli sanat eserlerinde tasvir edilen hikayeleri ve tarihi figürlerin bakış açılarını ile inançlarını anlamak için temel düzeyde bir Kutsal Kitap okuryazarlığına ihtiyaç duyduklarını savunuyor. Ancak eleştirmenler bu direktiflerin, ülke dinsel açıdan çeşitlilik kazandıkça Hıristiyanlığı kamusal hayata sokma çabası olduğunu söylemekte."
Yani özetle Hristiyan inancının neye inandığını, bu inanca göre İsa'nın Tanrının oğlu olduğunu derste öğretebilirsiniz. Ancak direk olarak İsa'nın Tanrı’nın oğlu olduğunu öğretemezsiniz.
***
Türkiye'de din dersi okullarda zorunlu. Zaten Türkiye'de devlet bu anlamda laik değil…
Bu kavga yarı laik olmaktan çıkıyor. Bugün özel lise sınavlarında din kültürü ve ahlak bilgisi de sınavda geçilmesi gereken derslerden biri.
Çocuklarının dini eğitim almasını isteyenler için, aslında kuruluş amacı İmam ve Hatip yetiştirmek olan ancak müspet ilimler de müfredatında olan İmam Hatip okulları var. Ki bu devirde hala kız çocuklarını okutmak istemeyen ailelerin ancak bu okullara yollamaya razı olduğu da bir gerçek.
Hepsini geçelim, Hac ibadeti herkese farz bir ibadet değil. Akıllı tahtada görseller ve videolar ile göstermek de mümkündü.
Müfredatta hac ibadeti anlatılınca kimse buna itiraz etmiyor.
Ancak o teorik ders bahçede bir Kabe maketi etrafında ihram giyerek yaptırılıp görüntüsü de paylaşılınca, sorun oluyor.
Diğer yandan 2025 için Türkiye’de hac kaydını yenileyenlerin sayısı 1.5 milyon...
Bunların 100 bini ilk kez kayıt olanlar.
Suudi Arabistan tarafından bazı yıl 30 bin bazen de yıllık 60 bin Türk vatandaşına Hac kontenjanı veriliyor.
***
Tıpkı videonun kaldırılmasına karşı çıkanlar gibi bir diğer ekip de "Halep'ten gelenler dönüyor, Selanik'ten gelenler de dönsün” diyenler.
Sürekli bir çekişme hali var ülkede.
Bunu diyenler de Osmanlı Tarihini de Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihini de bilmiyor.
Ve bilerek veya bilmeyerek “onların onlar sizin siz olarak kalmasını istiyoruz” diyen bir güç varsa, tam da buna hizmet ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik TRT World Forum’daki eylemleri sonrasında tutuklanan başörtülü kızlara dair bir diğer tavrı da konuşmak gerekir.
Tutuklanan kızlara üzülen solcular var. Üzerleri soyularak aramanın hukuksuzluğuna dikkat çekenler var. (Adalet Bakanı Tunç, söz konusu iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirtti). Diğer yandan da bu kızları; otomatikman yıllarca "sıra kendilerine gelene kadar" bu tarz uygulamalara ses çıkarmadıklarını farz ederek, sadece kendi ideolojik rahatsızlıkları söz konusu olunca tepki göstermekle suçlayanlar var... Bunu bilmiyoruz. Bu soruyu onlar kendilerine soracak.
Kimisi de bunları yıllarca 28 Şubat mağduru olarak “kıyaklara" ortak olmakla itham ediyor.
Böyle olaylardan sevinç duymak da yine aynı şekilde “onların onlar sizin siz olarak kalmasını istiyoruz” mantığına hizmet etmekte.
Bu ülkede; farklı düşünen insanları birbirlerinin geleceğini çalma hevesinde görmekten, kendini ötekinden üstün; ötekini kendine düşman görmekten vazgeçmediğimiz sürece biz sadece kuklaları izleriz.
Elbette bütün suç kuklacının mı? Değil.