Dinci yani siyasal İslamcı örgütlenme.. Yangınların ardında, unutturulmaya çalışılan bu gerçek var.
Hatırlatalım.
Ama önce, Marmaris'teki ‘hatırlanması / hatırlatılması’ şart o görüntüye dair birkaç şey söylemek istiyorum.
Hani şu, Erdoğan'ın havada yangını izleyip, sonra karada konvoyu ile çıkarma yaptığı Marmaris turu! O tur sonunda konuştu da konuştu. Ardından tıpkı Rize'de yaptığı gibi kendisini dinlemeye gelen bir avuç insanın kafasına çay paketleri attı.
Görüntüleri izleyinceye kadar gerçek olduğuna inanamadım. Zaytung haberi gibi, şaka gibi ama Türkiye adına çok vahim bir durumdu.
Başkası adına utandığınız anlar vardır ya, onlardan birisiydi. Gözlerinizi kaçırmak istiyordunuz.
Nitekim, -geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ın konuşurken uyukladığı anları milyonlara ileten- Anadolu Ajansı (bile) o bölümü servis etmemişti.
Neydi peki bu "acıklı" şovun nedeni? Sel gibi yangın gibi faciaların ardından insanların kafasına kafasına çay paketi atmak acaba kimin fikriydi?
Yoksa Erdoğan akıl etmişti de etrafından "Doğru olmaz" diyen tek bir kişi bile çıkmamış mıydı?
"Derin" kaynaklara sahip olmak gerekmiyor. Gerçeğin farkındayız. İktidar çözülüyor.
Çözülmede ilk firar eden de "akıl" oluyor!
Baksanıza, Saray'ın elinde kala kala akla ziyan propaganda yöntemleriyle, karşılığı olmayan projeler ve bütün o saçmalıkları alkışlayacak bir avuç adam kaldı.
Gerçekten de -trajik anların dışında- bu yangın fırtınasından ne kalacak aklımızda?
Erdoğan'ın çay atması.. Cübbeli'nin "Allahuekber deyin yangın söner" sözleri... Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun "yangın uçakları nerede" diye soran Manavgatlılara "Şimdi konu o değil" demesi, diyebilmesi...
Hayır! Konu tam da bu! Cübbeli, sarıklı, cemaatçi gruplar için Türk Hava Kurumu'nun ve uçaklarının nasıl FEDA EDİLDİĞİNİ anlatmanın tam zamanı, yeri!
* * *
Kısaca: THK Atatürk'ün emriyle 1925'te, Cumhuriyet'in ilanından sadece 16 ay sonra kuruldu. Amaç askeri ve sivil havacılığın geliştirilmesiydi.
Kurumun en büyük geliri kurban derileriydi.
O paraya göz diken İslamcı örgütlenmeler, ilk müjdeyi, özelleştirmeler kralı Turgut Özal zamanında aldı. 1986 yılında, kurban derilerini toplama yetkisi THK'dan alınıp Sosyal Yardımlaşma Vakfı'na verildi.
Elbette, bu görünürde böyleydi. Gerçekte, dinci örgütler sıraya girmişti.
Ahmet Hakan'ın 2009 yılından bir yazısı, "GEÇMİŞİ" çok net ve "İÇERDEN" anlatıyor:
"80’lerde yarış daha da hızlandı.
Süleymancılar, Refahçılar, Nurcular, Nakşibendiler, Kuran kursları, radikaller, Milli Gençlik Vakfı şubeleri, “Fethullahçılar”, Haydar Baş’çılar...
Hepsi ama hepsi kurban derisi toplamaya adadılar kendilerini...
Kurban derisi kavgası, bu memlekette hep çok zorlu geçmiştir.
Her cemaatin gözü, bir başka cemaatin topladığı kurban derisindeydi.
En fazla deriyi “Fethullahçılar” toplar, “Milli Görüşçüler” buna sinir olurdu.
Bazen “el koyma” olayları falan da yaşanırdı.
Radikaller, Milli Gençlik Vakfı için toplanan derilere el koyardı...
Dernekler, vakıflar, cemiyetler, cemaatler, tarikatlar, hepsi ama hepsi, “Şu Kurban Bayramı gelse de finansal sıkıntılarımız bir bitse” derlerdi..."
Rant, dolayısıyla yarış büyüktü, ancak dinci örgütler kendi aralarında didişmekten organize olamıyorlardı. Dahası kamuoyundan büyük tepki vardı. Bu nedenle yetki 1992'de yeniden THK'na döndü.
Ne var ki, bu iki tarih arasında, yani sadece 6 yılda dinci örgütler-o zamanın parasıyla- yaklaşık 3.5 trilyon gelir elde etmişti. Dolayısıyla, kurban derisi imtiyazını ve gelirini geri almak için mücadeleden vazgeçmediler. Kara propagandadan geri durmadılar.
AKP iktidarıyla birlikte, -2015 yılında yasaklanıncaya kadar- Fethullah Gülen cemaatiyle, çok sayıda dinci örgüt de gayrı resmi faaliyetini artırarak sürdürdü.
Ve 2013 yılında kurban derisi toplama yetkisi "resmen" THK'dan alındı.
* * *
Hani bugün, 13 uçaklık filonun "sahibi", THK uçaklarının döküldüğünden söz ediyor ya! Gelirini elinden alırsanız sonuç ne olabilir ki!
Üstelik, THK'nın sorunu bu kadarla kalmadı.
Yetkinin kimde olduğuna bakmadan, milyonlarca kişi kurban derilerini yine kuruma bağışlamaya devam etti.
İktidar da baktı ki, bunu engelleyemiyor, doğrudan kurumu engelleme yoluna gitti.
2019 yılında THK'na kayyum heyeti atandı.
Bu yöntemin bir "artısı" daha vardı: Kurumun aralarında Etimesgut havaalanından Laleli'de çok değerli bir otele kadar, gelir getiren mal varlığı da artık KAYYUM kontrolündeydi.
* * *
Sadece THK değil, Türkiye'nin / Cumhuriyet'in değerleri "iktidarın devamı için" siyasal İslamcı örgütlere peşkeş çekilmedi mi!
Felaketin büyüklüğüne rağmen hangarlarda çürümeye bırakılan yangın uçakları; siyasal / toplumsal / ekonomik çürümeyi yüzümüze vurmuyor mu!