Amerikan Washington Post gazetesinin sızdırdığı bir belgede Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın (MbS) ABD’yi ekonomik olarak yıkmakla tehdit ettiği iddiası, - muhtemelen doğrudur- iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar gergin olduğunu gösteriyor.
İsterse kaos yaratır
MbS’ninki boş bir tehdit değil tabii. Bu tehdidi gerçekleştirirken kendisinin de kaybedeceği bir şeyler olacaktı kuşkusuz ama her şeyden önce Suudi Arabistan petrol üretimini arttırarak ya da azaltarak petrol fiyatlarını manipüle edebilir. Bunun yol açacağı dalgalanma da, büyük ölçüde petrol ithalatına dayanan ABD ekonomisini son derece olumsuz etkileyebilir.
Ayrıca Suudi Arabistan'ın elinde önemli miktarda ABD Hazine tahvili var. ABD Hazine tahvilleri önemli bir silah Suudi krallığı için. Mart 2016 itibariyle Suudi Arabistan 116,8 milyar dolar alacaklıydı ABD’den. Ekim 2021'de Suudi Arabistan'ın elindeki ABD Hazine tahvilleri 116,5 milyar dolara ulaşırken, uzun vadeli tahvillerin tutarı 17,99 milyar dolar ile toplamın yüzde 15'ine denk geliyordu. Ocak 2016'da Suudi Arabistan'ın elindeki Hazine tahvilleri 123,6 milyar dolarla zirve yapmıştı.
Bunların önemli bir kısmını aniden satmaya karar verse, bu durum ABD Hazine tahvillerine olan talebin azalmasına yol açarak faiz oranlarının yükselmesine, ABD ekonomisinin yine olumsuz etkilenmesine neden olabilir.
En büyük silah alıcısı
Sadece bunlar değil. ABD, Suudi Arabistan'ın önemli bir askeri teçhizat tedarikçisi bilindiği gibi. Suudi Arabistan'ın ABD’den silah ya da savunma sistemi alımlarını azaltması veya durdurması halinde, bu da ABD savunma sanayisini olumsuz etkileyebilir. Giderek iş kayıplarına yol açabilir.
Hep ABD ile gelişmiş batı ülkeleri mi canlarının istedikleri ülkelere yaptırım uygulayacak? Suudi Arbistan’da pekala ABD’ye yaptırım uygulayabilir. Suudi Arabistan da küresel ekonominin bir parçası çünkü. ABD de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerle ticaret yapıyor. Suudi Arabistan'ın ABD'ye önemli ticari kısıtlamalar veya ekonomik yaptırımlar uygulaması halinde, bu durum ikili ticareti sekteye uğratabilir, her iki ülkedeki sanayi ile işletmeleri olumsuz etkileyebilir.
ABD siyasetini alt üst eder
Suudi Arabistan dilerse bazı ABD'li politikacıların da kariyerini bitirebilir. Bunu anlamak için Suudi Arabistan'dan ya da Suudilerin tuttuğu lobicilerden fon ya da siyasi bağış alan ABD'li siyasetçilerin listesine bakmak yeter. Suudi Arabistan hükümeti adına lobi çalışmaları yürüten Alfred Mottur, Demokrat başkan adayları John Hickenlooper ile John Delaney'e 500'er bin dolar bağışta bulunmuştu. Cumhuriyetçi Senatörler Dean Heller, Roger Wicker, Ted Cruz, Roy Blunt da Suudilerden yüklüce fon almışlardı. Suudi Arabistan bu isimlere para musluğunu keserse hepsinin siyasi yaşamları sonlanabilir.
Dahası da var; 2016 ile2017 yıllarında Suudiler ABD'deki siyasi kampanyalara 2.3 milyon dolar bağışta bulundular. Suudi Arabistan adına hareket etmek üzere kiralanan yabancı temsilciler tarafından yapılan siyasi bağışlar 2018 seçimi sırasında 1,6 milyon doları aşmıştı. Suudiler 2015'ten bu yana ABD hükümetini etkilemek için 145 kayıtlı lobiciye 18 milyon dolar ödedi.
Biden’a sözünü geri aldırdılar
Suudi Arabistan’la ilişkilerin bozulmasının nelere yol açacağını bildiği için Biden yeniden Riyad’ın gözüne girmek istiyor. Aynı Biden’ın geçen yıl Suudi Arabistan’ı “parya yapmaktan” sözettiğini de anımsayalım.
ABD iş çevreleri ile ABD siyaseti Suudilerle ilişkilerin bir an önce düzeltilmesi için Biden’a büyük baskı yapıyor. Biden’ın ettiği lafı geri almasının nedeni bu. Ancak çabası ilişkileri yeniden ısıtmaya yeter mi, şimdilik belli değil. Ayrıca MbS, diğer Suudi yöneticilerinden hayli farklı bir dış poitika izliyor ki bu politika ülkeyi Çin ile Rusya’ya yakınlaştırdı. Yani ABD’ye “korunmak” için ihtiyacı da yok.
Genç Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın Biden’ı “ABD’yi ekonomik olarak çökertmekle” tehdit etmesi hiç ama hiç de hafifsenecek gibi değil.
Yıllarca ABD’nin jandarmalığını yapmış Suudi Arabistan’ın değişen dış politikası onu yalnızlaştırır mı bilemem ama öyle olursa “değerli yalnızlık” dedikleri asıl bu olur işte.
“Yalnızlık” herkes tarafında dışlanmak değildir, bir “bizimkiler” bilemedi bunu.
Veliaht Prens’ten öğrenirler belki.