Atatürk ve laik cumhuriyetin değerini bilen İzmirliler Tarkan konserinde yarattıkları manzara ile iktidara gerekli yanıtı verdi.
İktidar İzmir’deki görüntüyü hazmedememiş olacak ki bir Vahdettin tartışması çıkardı
İktidar sözcüleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, konser öncesinde yaptığı konuşmada kullandığı "100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi" cümlesinden “Vahdettin hain değildir, ecdadımıza hain diyemezsiniz” atağına geçtiler.
İzmir’deki muhteşem görüntüyü kapatmaya, gündemi değiştirmeye çaba gösterdiler.
Soyer’in bu ifadesiyle Padişah Vahdettin ve Damat Ferit’i kastettiği açıktır.
Burada tartışılacak bir şey de yoktur.
Padişah Vahdettin, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’un anahtarını İngiliz komutana eliyle teslim etmiş ve karşısında selam durduktan sonra İngiliz zırhlısına binerek ülkeden kaçmıştır.
Bunun neresinden bir kahramanlık çıkaracaksınız?
Bunun neresini savunacaksınız?
Vahdettin’i bir kahraman gibi göstermek, Mustafa Kemal Atatürk’ün üstüne çıkarmak çabaları boştur. Tarihi gerçekle ilgisi yoktur.
Vahdettin’den günümüze gelirsek.
Bugün Atatürk ve laik cumhuriyet karşıtlığı yapan, hilafetin geri getirilmesini isteyen, Vahdettin’i, Abdülhamit’i savunan tarikatların kıymeti kendinden menkul şeyhleri lüks içinde yaşıyor. Müritlerinden para topluyor. Ticaret yapıyor. Özel jetlerle seyahat ediyor, havuzlu villalarda oturuyor, lüks jiplere biniyorlar. Müritlerine ve yoksul halka da “Peygamberimiz kilimde yatardı, karnını tam doyurmadı, Allah sizi fakirlikle imtihan ediyor, imtihandan geçerseniz öbür dünyada yeriniz cennette Paygamber katındadır” diye vaaz veriyorlar.
Canlı örneğini yeni izledik.
Sosyal medya profilinde kendisini “Yetimlerin hizmetkarı Miraç Orbay Hoca” olarak tanıtan Miraç Orbay, özel bir şirkete ait jetle İstanbul’a gelişini çektirdiği videoyu paylaştı.
Orbay, paylaşımları esnasında sürekli “özel jetle” seyahat ettiğini vurguluyordu.
Orbay videoda, “Hocam ben de seni özledim. Özel jetimi gönderiyorum. Seni aldırıyorum. Allah’ın izniyle şu anda jet hareket halinde. Birazdan uçuşumuz Allah’ın izniyle gerçekleşecek. Bir saat 10 dakika sonra İstanbul Atatürk Havalimanı’nda olacağım. Cuma namazını Allah izin verirse Ayasofya’da kılacağız kardeşlerim” diyordu. İndikten sonra da uçak firmasının reklamını yapıyordu.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ortaya çıkan sonuç şu ki vatandaşa “bir hırka bir lokma ile yaşayın cennete gidersiniz” diyen tarikat şeyhlerinin büyük çoğunluğu tam tersine büyük zenginlik ve lüks içinde yaşıyorlar.
Günümüzün bir diğer gerçeği de vatandaşın her geçen gün yaşamını sürdürmekte zorlanması.
Bu gerçeği karşın, iktidara ve TÜİK’e sorarsanız her şey güllük gülistanlık. İşsizlik düşmüş, ekonomi büyümüş.
Oysa iş ve işçi bulma kurumunun kapısına gitseler, işsizliğin ne boyutta olduğunu görürler. “İşsizlik yok, iş beğenmeyenler var” diyenler, kuyruktaki herhangi birini çevirip sorsalar işsizliğin ne boyutta olduğunu anlarlar. Üniversite mezunu, meslek sahibi birçok gencin “ne iş olsa yaparım” dediğini duyarlar.
Ama yapmazlar, gerçeğe gözleri kapalı kulakları tıkalı.
Hastanelerde sıra bekleyen, ancak aylar sonrasına randevu alan hastaların yaşadığı dram ortadayken, iktidar sağlık hizmetleriyle övünüyor, doktorlara “5 dakika” muayene süresi vererek, kuyrukların biteceğini, hasta sayısının azalacağını sanıyor.
Durum hiç de öyle değil.
Gelen son haber, vatandaşın Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelere hakkının ayda üç randevu başvurusuyla sınırlandığı yönünde.
Birgün gazetesinden Sibel Bahçetepe’ye konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Ergün Demir ile Dr.Güray Kılıç, vatandaşlara “30 günde en fazla 3 randevu alabilirsiniz” mesajları gönderilmeye başladığını, Sağlık Bakanlığı’nın aylık muayene kotası getirdiğini açıkladılar.
Bu, “özel hastaneye gidin” demektir.
Tabii parası olana.
“Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” demek gibi…
İktidarın Vahdettin güzellemesini bırakıp bu sorunlara çözüm bulması gerekiyor.