Uzman jandarmaların hakları ne zaman teslim edilecek?

 Sosyal Güvenlik Uzmanı
Mehmet Akif Cenkci yazdı: Uzman jandarmaların hakları ne zaman teslim edilecek?

Bu ülkede güvenliği sağlayanlar aynı dağda, aynı karakolda, aynı operasyonda görev yapıyor olabilir. Ancak iş hukuka, statüye ve özlük haklarına gelince aynı üniformayı taşıyanlar arasında derin bir uçurum oluşabiliyor. Bugün İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görev yapan 3466 sayılı Kanuna tabi Muvazzaf Uzman Jandarmaların yaşadığı durum tam olarak budur.

Yaklaşık 45 bin mevcutlu bir personel yapısından, aileleriyle birlikte 200 bin kişiyi aşan büyük bir camiadan söz ediyoruz. Gece gündüz demeden görev yapan, gerektiğinde şehit ve gazi olan, bundan onur ve gurur duyan bir topluluk. Buna rağmen Uzman Jandarmalar, yıllardır net bir statü tanımından ve eşit özlük haklarından yoksun bırakılmaktadır.

Uzman Jandarmalar sıradan bir yardımcı personel değildir. 3466 sayılı Kanun kapsamında, Jandarma Okullar Komutanlığı bünyesindeki Uzman Jandarma Okulu’nda; disiplin, eğitim ve görev anlayışı bakımından jandarma astsubaylarıyla aynı nitelikte yetiştirildiler. Hatta bir dönem jandarma astsubay kaynağının tamamını oluşturdukları da bilinen bir gerçektir. Ancak 2012 yılında Uzman Jandarma Okulu kapatıldı, mevcut kadrolar büyük ölçüde astsubay kadrolarına dönüştürüldü. Okulları kapatılan, görev alanları genişleyen fakat kendileri aynı statüde bırakılan bir personel grubu ortaya çıktı.

Bugün gelinen noktada Uzman Jandarmalar; istihbarat, KOM, kriminal, olay yeri inceleme, trafik tim komutanlığı, bölük astsubaylığı ve kısım amirliği gibi görevleri fiilen yürütmektedir. Yani görev ve sorumluluk düzeyi astsubayla aynıdır. Ancak statü, unvan ve özlük hakları bakımından bu fiilî durum karşılıksız bırakılmaktadır. Bu, açık bir çelişkidir.

Sorunun bir diğer boyutu sosyal güvenlik alanında karşımıza çıkmaktadır. Subay ve astsubayların okulda geçen eğitim süreleri fiilî hizmetten sayılmakta ve primleri kurum tarafından ödenmektedir. Uzman Jandarmalar için ise aynı nitelikteki eğitim süreleri fiilî hizmetten sayılmamaktadır. Oysa bu ülkede her vatandaş, askerlik borçlanması yaparak eğitim süresini emekliliğine dâhil edebilmektedir. Aynı görevi yapan jandarma personeli arasında bu farklılığın hiçbir makul ve hakkaniyetli açıklaması yoktur.

Bir başka önemli başlık ise ordu evleri ve sosyal tesislerdir. Orduevleri, askeri personel arasında aidiyet duygusunu güçlendirmek, sosyal ve moral ihtiyaçları karşılamak amacıyla kurulmuştur. Ancak uygulamada Uzman Jandarmalar ile şehit ve gazi ailelerinin bu tesislerden yararlanamadığı, kapıdan geri çevrildiği örneklerle sıkça karşılaşılmaktadır. Oysa şehidin rütbesi olmaz. Şehitlik, bu milletin en yüce makamıdır. Geride kalan eşlerin ve çocukların sosyal hayattan dışlanması, kabul edilebilir değildir.

Tazminatlar meselesi ise yaşanan adaletsizliğin en görünür hâlidir. Astsubay kadro ve görevlerinde çalışan, aynı okullarda eğitim alan, aynı riskleri üstlenen Uzman Jandarmaların, gündeme gelen tazminat düzenlemelerinin dışında bırakılması; yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda kurumsal aidiyeti zedeleyen ciddi bir sorundur. Aynı ortamda, aynı görevi yapan personel arasında bu ayrım sürdürülemez.

Ve hâlâ cevap bekleyen temel soru şudur: Uzman Jandarmalar kime bağlıdır? TSK’ya gidildiğinde İçişleri Bakanlığı işaret edilmekte, İçişleri Bakanlığı’na gidildiğinde ise özlük rejimi açısından 926 sayılı Kanun referans gösterilmektedir. İki yapı arasında sıkışmış, sorumluluğu net ama hakları belirsiz bir personel profili ortaya çıkmıştır.

Bu yazı bir ayrıcalık talebinin değil, eşitlik ve hakkaniyet çağrısının ifadesidir. 45 bin personelin, 200 bin ailenin ve bu ülke için bedel ödemiş bir camianın beklentisi nettir: Fiilî durum ile hukuki statü arasındaki bu uçurum artık kapatılmalıdır. Devlet, kendi üniformasını taşıyan personeline karşı borçlu kalmamalıdır. Çünkü bu borç yalnızca hukuki değil, aynı zamanda vicdani bir borçtur.

Ekonomi Haberleri