Anlaşılan şu ki her yazıya başlarken belirtmem gerekecek; savaşa karşıyım, güvenlik tehditleri konusunda haklı olmasına rağmen Rusya’nın Ukrayna’ya girmesini doğru bulmuyorum. Bunu yapmak zorundayım çünkü hiç de öyle olmadığım halde Rusya ya da Putin yanlısı olmakla suçlandığım da oluyor. Bundan çekindiğimden değil, öyle olmadığımdan bu vurguyu yapmak zorunda hissettim kendimi.
Şimdi devam edebilirim; olayları “başladı, bitti” biçiminde görenler için gerçekten “hayat kolay”. Saf tutmayı çabuklaştıran “duyguları” oluyor kimilerinin, kolaylık dediğim bu. Çok uzun sürmüş bir filmin son karesine bakarak değerlendirme yapmanın da cazip bir tarafı var elbette. Ancak bazen “şeytanın avukatlığını yapmak” da gerekir. Benim de yaptığım bu. Bu arada hangi taraf “şeytan”, “melek” kim, herkes meşrebine göre karar versin ama “kendi” şeytanlarının “avukatlığını yaptığım” sanısına kapılmasın. Şeytanın avukatlığını yapma deyiminin “en kötü olasılıkları düşünme” anlamına geldiğini tabii ki biliyor herkes.
Daha önce de yazdım, nihayetinde bu savaş bitecek diye. Tabii ki dünyanın en önemli tespitini yapmış değilim bunu söylemekle, biteceğini herkes biliyor, malum “her şeyin bir sonu vardır”. Savaş bittikten sonra olacaklar konusunda konuşmak gerektiğine inanan biriyim, dolayısıyla erken ya da değil, mutlaka söz etmemiz gereken “meseleler” var. Ukrayna’daki Nazi olgusunun savaş sonrası da Avrupa’da etkilerinin olabileceğinin altını çizmemiz gerek örneğin.
Ukrayna hükümeti Nazi mi?
Öncelikle, Rus milliyetçisi Vladimir Putin’in Ukrayna’ya müdahale gerekçelerinden biri olarak hükümeti Nazi olmakla suçlamasının pek gerçekçi bir tarafı yok. Tam tersine yakın bir zamanda Volodomir Zelensky yönetimi “Yahudi karşıtı eylemleri suç sayan” yasayı güncelledi. Bu, sayılarının 150 bin olduğu söylenen Yahudi topluluğu için hayli önemli. Hükümet içinde gizli destek verenler elbette vardır ama yönetimin “resmi” tutumu Nazi karşıtlığı olarak tanımlanabilir. Söz konusu yasanın güncellenmesinin nedeni de son aylarda sinagogların, Yahudi mezarlıklarının saldırıya uğraması.
Ama bu durum ülkede Neo Nazi güçlerin olmadığı ya da etkisiz olduğu türünden bir yanılgıya yol açmamalı. Çünkü ülkenin geçmişinde var olan, SSCB döneminde uzun süre bastırılmış olsa da, bugün de hayli yaygın olduğu gerçek bir Nazi sempatisi mevcut. İkinci Dünya Savaşı’nda Kiev’e giren Alman askerleri “Heil Hitler” yazılı pankartlarla karşılanmıştı. 30 binden fazla Yahudi, Roman, eşcinsel, engelli insan katledilmişti Ukrayna’da. Ünlü Baby Yar vadisindeki toplu mezarlar bilinir. Bu mezarlarda 100 binden fazla insan gömülüdür. Ne yazık ki bölge halkının da bu katliamlarda parmağı olduğu sır değildir.
Ukrayna merkez olabilir
Bu anımsatmaları Rusya’nın ülkeyi işgaline haklılık kazandırmak için yapmıyorum. Dikkat çekmek istediğim nokta savaş sonrası (sonuç ne olursa olsun) Ukrayna’nın Avrupa’daki Naziler için bir merkeze dönüşecek oluşunadır. Şu anda bile binlerce Neo Nazi’nin Rusya’ya karşı “gönüllü savaşmak” için Ukrayna’ya gidiyor olmaları bir “Nazi Enternasyonal”i oluştuğunun habercisi. Sağcıların, başka ülkelerin sağcılarıyla her zaman birlikte hareket etmediklerini biliyoruz, “kendi milletimin çıkarları” düsturu uyarınca. O nedenle “yabancı düşmanlığı” üzerinde ortak tutum belirlemenin dışında bir aşır sağ birlikteliği oluyor değil. Ama “Yahudi nefretinde, İslam düşmanlığında, yabancı karşıtlığında" ortak olan çeşitli ülkelerin Nazilerinin bir araya gelmeleri ise kolay.
Bu belirlemenin ışığında Ukrayna’nın şimdiden Naziler için bir “eylem sahası”na dönüştüğünü söylemek mümkün. Çünkü, Zelensky’nin de dediği gibi “16 bin yabancı gönüllü” ülkeye girdi. Kim bu ABD’den, Kanada’dan, Japonya’dan giden “yabancı gönüllüler?” Savaş çıkmasın diye Ukrayna’ya asker göndermeyen güçlerin, sivile çıkmış/çıkarılmış “askerleri” olmasın bunlar? Mümkün. Buzzfeed News’ın bildirdiğine göre “altı Amerikalı, üç İngiliz, bir Alman, iki Fransız" olmak üzere NATO tarafından eğitilmiş 10 savaş gazisinden oluşan bir grup, uluslararası lejyona katılmaya hazır durumda. Sayı küçük olabilir ama bunun sembolik bir anlamı var. Bu grup üyelerinin mensubu olduğu ülkelere bakılırsa gayri resmi olarak NATO Ukrayna’da denebilir rahatlıkla.
Hükümet destekli yabancı “gönüllüler”
Japon medyasına özellikle Mainichi Shimbun'a göre, çoğu, Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’nin eski üyesi olan 70 Japon da Ukrayna’ya gitmeye hazır. Gürcistan Ulusal Lejyonu mensubu 200 gönüllü de yakında ülkeye gidecek. Liderleri Mamuka Mamulashvili kendi web sitesine duyurdu bunu. Kanada’dan da kendilerine “Ukrayna Gönüllüleri” adını veren bir grup çatışmalara katılacak. Tüm bunların hepsinin “sağcı” gruplara mensup olduklarına dair ciddi kuşkular var.
Yanıltan şu; adı geçen kişilerin mensubu olduğu ülkelerin yönetimleri “gönüllü” katılımı destekliyor. Bu nedenle “aşırı sağcı” ya da “Nazi” bireyleri yollamayacakları inancı yaygın. Söz konusu hükûmetlerin bu tutumu savaşı körüklemek, uluslararasılaştırmak, nihayet çatışmaları “özelleştirmek” demek. Bunu yaparken artık gizlenmiyorlar da. Örneğin İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, Ukrayna'daki uluslararası güce katılmak isteyenleri desteklediğini söyledi. Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly de benzer bir görüşü dile getirdi. Danimarka, Norveç, vatandaşlarının, Zelensky'nin çağrısına yanıt verebileceklerini açıkladı. Çek Cumhuriyeti gitmek isteyen vatandaşlarına engel olmayacaklarını duyurdu.
Sadece Slovakya ile Avustralya bu konuda tersi bir tutum aldılar. Slovakya Başsavcısı, ülke vatandaşlarının yabancı bir ordu için savaşmasının suç olduğunu açıkladı. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, vatandaşlarının Ukrayna'ya gitmemeleri gerektiğini söyleyerek “bu tür eylemlerin yasallığı belirsizdir” dedi. Sonuçta Ukrayna, şimdi Danimarka’sından, Japonya’sına kadar tüm Nazilerin “Beyaz Avrupa” için savaş pratiği yaptıkları bir ülke durumunda. Gelişmeler Rusya lehine sonuçlansa bile güçlenmiş, halk desteği de olan Nazi hareketleri Avrupa’da çok büyük/etkin güç haline gelecekler.
Rusya haklıydı, haksızdı, Ukrayna hak etti, etmedi (etti der miyim hiç?) meselesinden ayrı bir konuyu dikkatlere getirmek istedim.
Bu hengâmede arada kaybolmasın diye.