Ucuz emek deposu

Gazeteci Fikret Bila, CHP'li Ali Ercan Polat'ın 1 Mayıs kutlamalarında yaşadıklarını kaleme aldı. İşte Bila'nın "Ucuz emek deposu" başlıklı yazısı...

1 Mayıs kutlamaları her yıl olduğu gibi bu yıl da iktidar engeline çarptı.

Yine polis ablukası yine işçilerin ters kelepçeyle gözaltı aracına doldurulması yine yerlerde sürükleyerek gözaltı.

Bu yıl 1 Mayıs’ın belleklere kazınacak görüntüsü, CHP İstanbul Adalar İlçe Başkanı Ali Ercan Akpolat’ın, polisin Maltepe iskelesine yanaşmasına izin verilmeyen tekneden denize atlayıp yüzerek kıyıya çıkmasıydı. Akpolat kıyıya yaklaştığında polisin uzattığı halata da tutunmadı, kendi çabasıyla kıyıda bekleyen işçilerle buluştu.

Polisin, içinde Akpolat ve CHP Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’ün de bulunduğu teknenin valiliğin izniyle 1 Mayıs kutlamasının yapılacağı Maltepe’de, iskeleye yanaşmasına “güvenlik” nedeniyle izin vermemesinin engelleme dışında bir izahı yok.

Başkanın yüzerek Maltepe’ye çıkması 1 Mayıs’ın sembol görüntülerinden biri olacaktır.

Güvenlik güçlerinin her 1 Mayıs’ta olduğu gibi en sıkı korudukları yer Taksim meydanıydı. Bütün giriş çıkışları kapatan polis meydana çıkmayı çalışanları daha yürüyüşe geçmeden Beşiktaş’ta, Mecidiyeköy’de gözaltına aldı.

AK Parti geçmiştekilerle karşılaştırıldığında en fazla işçi karşıtı olan iktidardır. İşsizliğin rekor kırdığı bu iktidar döneminde grevler yasaklanmış, işçi eylemlerine izin verilmemiş, işçiye, emekçiye, kadın eylemlerine şiddetle karşılık verilmiştir. Anayasanın güvencesi altında olan ifade, örgütlenme, gösteri ve yürüyüş hakkı fiilen kullandırılmamıştır. Bu nedenle iktidardan gelen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutlayan mesajları sadece kağıt üstünde kalmıştır.

İktidarın “çalışmak isteyen herkese iş var” demesine karşın, bugün Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyonun üzerindedir. İş bulmuş işçilerin, emekçilerin ise borçlanmadan geçinmeleri mümkün değildir. Asgari ücret ortalama ücrete dönüşmüştür. Asgari ücretle iş bulanların da işi garanti değildir. Kayıt dışı çalıştırma nedeniyle onların ücretleri de işleri de tehdit altındadır. Özelikle sığınmacı sayısının arttığı il ve ilçelerde Suriyeliler ucuz iş gücü olarak sömürülmektedir. Asgari ücretin altında, kayıt dışında boğaz tokluğuna çalıştırılmakta, bu nedenle Türk işçiler de asgari ücretin alında çalışmaya mecbur edilmektedir.

TÜRK-İŞ’in yaptığı araştırmaya göre açlık sınırı 5 bin 323 liradır. Asgari ücret ise 4 bin 253 lira. Kayıt dışı çalıştırılan işçilerin asgari ücretin altında ücret aldıkları düşünülürse emek üzerindeki sömürünün boyutu daha iyi anlaşılır. Yine TÜRK-İŞ’in verilerine göre yoksulluk sınırı 17 bin 340 liradır. Bu verilere göre asgari ücret ve altında çalışanların açlıkla boğuştukları, orta sınıf diye tanımlanan kesimin de yoksul sınıfa dönüştüğü açıktır.

İktidarın sermayeden, zenginden, yandaştan yana, emeğin karşısında olan ekonomi politikası nedeniyle Türkiye’de geçinebilmek lüks haline geldi. O kadar ki otobüs biletlerindeki büyük artış nedeniyle bayramda büyük kentlerdeki öğrenciler ailelerini ziyarete gidemediler. CHP Gençlik Kolları bu nedenle “askıda bilet” uygulaması başlattı. Artık arabası olanların depolarını doldurması lüks oldu. Zorunlu ihtiyaç maddeleri olan et, kıyma, süt, peynir, şeker lüks mallar sınıfına girdi. Her yerde ucuz ekmek kuyrukları var. 4 milyona yakın evin elektriği kesik. Doğalgaz faturaları el yakıyor.

Düşük faiz politikasıyla fakirden zengine daha fazla servet aktaran iktidar, Türk Lirası’nı değersiz hale getirip doları fırlattığı için yabancılar açısından ülkeyi ucuz hale getirmekle övünüyor. Değersiz lira ve düşük ücret politikasıyla Türkiye’yi ucuz emek deposuna çevirmekle gurur duyuyor. Dünyanın Türkiye’yi izlediğini, “nasıl başardınız” diye sorduğunu ve kıskandığını söyleyebiliyor.

Türkiye’de emek çok ucuzlaştırıldığı için ürün fiyatlarının diğer ülkelere göre ucuz kaldığını, bu nedenle Türkiye’nin ihracat patlaması yapacağını ve bu yolla refah ülkesi olacağını savunabiliyor. Oysa aylardır Türkiye’nin ihracat patlaması yaptığı yok. Aksine cari açık veriyor. Çünkü üretim de ithalata bağımlı. Lira değer kaybedip dolar değer kazandıkça ithal ara malların fiyatı artıyor, bu da ürün fiyatlarına yansıyor. Türkiye daha fazla açık vermeye devam ediyor.

Türkiye’nin ucuz emek deposu haline getirilmesinin vatandaşı süründürmekten başka bir sonucu yok.

“Ucuz emekle Türkiye refahı yakalayacak” tezi üzerine anlatılanların hepsi hikayeden ibaret.

Türkiye Haberleri