İki Orta Doğu Teknik Üniversiteli; biri Yüksek Metalürji Mühendisi İzmir ANAP Milletvekili Işın Çelebi, öbürü inşaat mühendisi İzmir ili Bergama ilçesi Belediye Başkanı Sefa Taşkın…
Bu iki ismi unutmadan ilerleyelim…
1993 yılında Türk Parasını Koruma Kanunu’nda yapılan değişikle ülke yabancı maden tekellerine açılıyor.
Altın madenciliğini Gana, Guyana, Endonezya, Peru ve Tanzanya gibi “gelişmekte olan” ülkelere kaydıran çok uluslu maden tekelleri, bu listeye Türkiye’yi de eklemeyi kafaya koyuyorlar.
Eurogold Madencilik A.Ş.’ye İzmir ili Bergama ilçesinde Ovacık Altın Madeni ile ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 16 Ağustos 1989’da verdiği arama izni, 12 Şubat 1992’de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın verdiği işletme ruhsatı; 1993 yılında kazıya başlanması ve Koza Grubu tarafından madenin 2001’de üretime geçmesiyle ülkede “sömürge madenciliğinin” ilk basamağı döşeniyor.
Bergama’da siyanürlü altın işletmeciliği yapan Eurogold (Kanada, Avustralya, Almanya ortak şirketi) dönemin Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın daveti üzerine Türkiye'ye geliyor ve siyanürle altın aramaya bölgedeki 2 bin ağacı keserek başlıyor.
Bergama ile ilgili hukuksal süreç ise, Eurogold madencilik şirketinin, 1994 yılında Çevre Bakanlığı'ndan aldığı işletme izninin iptali için 650 yurttaşın İzmir 1. İdare Mahkemesi'nde açtıkları dava ile başlıyor.
Yazımın başında isimlerini andığım “İki ODLÜ’den” devam edeceğim.
Bergama köylüleri altın madenin yaratacağı çevre felaketinin farkında. Bergama’ya 1989'da Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)’den Belediye Başkanı seçilen Sefa Taşkın, 1994’de CHP’den seçilerek yoluna devam ediyor.
Eurogold’un topraklarını zehirlememesi için halkla elele mücadele bayrağını yükseltiyor.
Ocavıcık’ta sabırlar tükeniyor. Hukuk mücadelesi sonuç vermiyor. Firmanın ön çalışmaları sırasında içme suyuna kükürt karışıyor ve köylüler zehirleniyor. Ellerinde “Siyanürle ölmek istemiyoruz” pankartları taşıyan köylüler İlk toplu eylemlerini 16 Kasım 1996’da şehirlerarası ana otoyolu 5 saat trafiğe kapatarak gerçekleştiriyorlar.
Dönemin İzmir Valisi Yusuf Ziya Aksu, Işın Çelebi’yi arıyor, “Halkı ikna edebilir misiniz, yolu açsınlar” diyor.
Çelebi bunun üzerine direnişin yol kenarına alınması için devreye giriyor, başarıyor da…
23 Aralık 1996'da Bergama’ya bağlı 17 köyün halkı “belden yukarısı çıplak” bir protesto gösterisi düzenleyerek ilk özgün eylemlerini gerçekleştiriyor.
8 Mayıs 1997 günü sayıları 1000’e ulaşan otobüsler dolusu Bergamalı, Ankara'ya giderek dönemin ANAP lideri merhum Mesut Yılmaz’ı ve dönemin RAFEHYOL Hükümeti’nin Başbakanı Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller’le görüşüyorlar.
Muhtemelen siyanürle altın aramaya yol veren Rüştü Kazım Yücelen, Cumhur Ersümer gibi ilgili bakanlara ulaşamıyorlar!
Liderlere yaptıkları görüşmede “Gençlik Parkı’nı siyanürle doldursalar çocuklarının orada top oynamasını, yakınından geçmesini ister misiniz?” diye soruyorlar. Olumlu yanıt alamıyorlar.
Çelebi, Meclis’e gelen Bergamalı hemşerilerinin hemen otobüslerine dönüp, gitmelerine razı olmuyor ve onları kiraladığı bir düğün salonunda ağırlıyor.
Bergamalılara Hindistan’ı bağımsızlığa kavuşturan Mahadma Gandi’nin şiddete başvurmadan “sivil itaatsizlik eylemi” ni öneriyor. Yanlarına Gandi hakkında yazılmış kitapları koyup, uğurluyor.
O günden sonra sık sık biraraya geliyorlar.
İzmir 1. İdare Mahkemesi, 16 Mayıs 1997; Danıştay 6'ncı Dairesi'nin, Eurogold Madencilik tarafından Bergama'da siyanür kullanılarak altın çıkarılması için Çevre Bakanlığı'nca verilen iznin iptal istemini reddeden kararını bozuyor.
Maden durmuyor…
Köylüler 30 Kasım 1997'deki genel sayım sırasında sayılmayı reddediyorlar. 9 Mart 1998’de Bergama'nın Ovacık Köyü yakınlarında, siyanür yöntemiyle altın madeni işletmek üzere izinsiz test üretimi yaptığı saptanan Eurogold’un 6 ünitesi mühürleniyor. Para cezası kesiliyor.
30.11.1998’de Bergama'da yıllardır süren mücadele, Danıştay'ın, Çevre Bakanlığı'nın temyiz istemini reddetmesiyle sona ermiyor.
Yetkililerin ''Hukuksal süreç sona ermediği'' gerekçesiyle olur izni verdiği madende, mahkeme kararları uygulanmıyor.
Bergamalı köylüler bu kez, başta dönemin Çevre Bakanı İmren Aykut olmak üzere, ilgili bakanlar ve yerel yöneticiler hakkında kişisel tazminat davaları açıyorlar.
Açılan tazminat davalarının ardından Aykut'un, ''Türkiye'de siyanürlü liç yönteminin uygulanma olanağı hukuksal olarak ortadan kalkmıştır'' yönündeki sözleri dikkat çekiyor.
Eurogold karşı atağa geçiyor, “Marka değerine zarar verdiği” gerekçesi ile Işın Çelebi’yi mahkemeye veriyor.
Çelebi ilk baskısı 2013 yılında yapılan “Türkiye’nin Dönüşüm Yılları” kitabında İzmir ili Bergama ilçesi Ovacık Altın Madeni’nin açılmaması için verdiği mücadeleyi anlatmış.
200 bin TL’lik tazminat talep talebiyle açılan davayla ilgili anıyı Çelebi’den dinlemeyi tercih ediyorum. Anlatıyor: “Yıl 1998-1999… Hayatımda ilk kez bir mahkeme salonuna giriyorum.. Duruşma için salona girdiğimde, sırasıyla herkesin elini sıktım ve kürsüye yöneldim. Tokalaşmak için elimi uzattığım hakim, ‘Hakimin eli hiç sıkılır mı?’ diye bana çıkıştı. Maden şirketi davayı kazanamayacağını anlayınca davayı geri çekti.”
İddiaları ispatlama şansım olmadığı için Çelebi’nin Eurogold tarafından ne ölçüde taciz edildiğini yazamayacağım.
Davasından vaçgeçmesi için gelen yüksek rakamlı teklifleri geri çeviren Çelebi’nin insanların nasıl “satın alınabildiğine” vurgu yaparken duyduğu üzüntüyü yansıtan sesinin tonunu tarif etmem de zor.
Aynı günlerde Milliyet gazetesinde konuyla ilgili bir yazım üzerine benden de kendisine mahkemede tanıklık etmemi istediğini hatırlatan Çelebi “İnan tanıklığı kabul etmen benin için o kadar kıymetli ki, o günlerde herkes davadan kaçıyordu” diyor…
Nitekim Çelebi 1999 yılında partisinin genel başkanı Yılmaz ile yollarını ayırıyor ve siyaseti bırakıyor. Akademi dünyasını seçiyor.
1987 yılında Özal’ın davetiyle milletvekili olan 37 yaşında ekonomiden sorumlu bakan olarak atanan Çelebi’ye “ANAP gibi liberal kapitalizmi savunan bir partiye niye girdiniz” diye sorduğumda, Özal’a “Ben sosyal demokratım, size uymam” dediğinde, “İstersen Mao (Çin Komünist Parti Lideri) dayın olsun benim için liyakat önemli” yanıtı aldığını aktarıyor.
Özal Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken Çelebi ile metalürji mühendisliğinin üzerine Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ekonomi masterı yaptıktan sonra özel sektöre geçtiğinde tanışmış.
Çelebi, ODTÜ’de Etibank bursu ile yatılı okumuş.
Kamucu ekonomik ve sosyal kalkınma nasıl olur diye soran olursa anlatır.
Aklım Erzincan İliç maden sahasında…
Madeni işleten Amerikan-Türk ortaklı Anagold firması elindeki siyanürleri ne yaptı acaba?
Hafızamızda ne var?
Bergamalı köylüler Eurogold’un stoklarındaki 18 ton siyanürün Türkiye’den çıkarılması için eylem yaptığında, firma bu siyanürü Kütahya’daki Etibank 100.Yıl Gümüş İşletmesi’ne götürmüştü.
Ovacık Altın Madeni, 2005 yılında FETÖ davasından yargılanan firari sanık Akın İpek’in şirketi Koza Altın’a geçmişti. 10 yıl sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulan Koza Maden tarafından işletiyor. Bu bölüm ayrı bir yazı bir konusu.
İliç madenini işleten Amerikan şirketi SSR Mining (Horizon Copper) ve Çalık Grubu’nun iştiraki Lidya Mines ortaklığındaki Artmin Madencilik, Artvin’de ikinci büyük altın madeni Hod Maden’e geçen yıl büyük yatırım yaptı. Lidya Madencilik vergi cennetlerinde şirket kurdu.
İliç’de içinde ağır metaller barındıran 10 milyon metreküp toprağı nasıl bertaraf edileceği halen soru işareti olmakla birlikte, şirketin elindeki siyanür stoklarını ne yapacaklarını düşünmeden edemiyorum.
Bu yazıyı yazarken yararlandığım Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Gül Kalyoncu’nun 2005 yılında yayımlanan “Sivil İtaatsizlik” konulu yüksek lisans tezi konuyu ayrıntıları ile inceliyor.
Umutsuz olmayalım…
Halkla yanyana siyanürle altın madenciliğine direnen ve çizgi roman kahramanı Arteriks adı takılan Oktay Konyar ile “Hopdediks” olarak anılan Bayram Çavuş’un yükselttiği yaşam hakları savunusunu, bugün Erzincan’da mücadele veren Sedat Cevahirlioğlu’nun ve Çelebi ile aynı okuldan metalürji mühendisi Cemalettin Küçük gibi bilim insanlarının, Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner gibi hukuk insanlarının, çevrecilerin kararlığında, yetkinliğinde görüyoruz…
Mücadeleci vekillerin, belediye başkanların adını da saysam liste uzar.
Dünden daha çoklar!