Can Kakışım
Geçtiğimiz günlerde Trump, Erdoğan’ın Suriye’de oynadığı rol için övgü dolu sözler etti ya, bizim yandaş medyadaki neşeyi görmeyin gitsin. Ne de olsa reklamını yapacakları yeni bir malzeme çıktı, artık döner dolaşır kullanırlar bunu. Zaten Erdoğan da bundan çok memnun olmuş olacak ki, mutlu bir yüz ifadesiyle konuyu ayrıca da gündeme gündeme getirdi ve Trump’ın söylediklerini “Doğru söze ne denir!” diyerek yorumladı.
Hadi onlar neyse de, muhalif kesimde de Erdoğan’ın yaratmaya çalıştığı bu algıya kapılanlar var. Oysaki Suriye’den asla bir demokrasi çıkmayacağı gibi, burada yaşananlardan AKP iktidarı için bir başarı hikayesi de çıkmaz. Ama algıları olguların önüne geçirmekte mahir olan AKP, esasında Türkiye için tümüyle yıkım olan Suriye gelişmelerini de bir zafer gibi sunmayı sonuna kadar deneyecek. Ve o noktada da Trump’ın bu açıklaması gibi örnekleri kullanmaya çalışacak.
Fakat burada bilinmesi gereken şu; zaten Trump bu sözleri tam da bunu bildiği için söyledi. Yani Erdoğan’a iç politikada kullanacağı bir malzeme sunmayı bilinçli olarak tercih etti. Çünkü Erdoğan şu an ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki planları için uyumlu bir partner ve onun pohpohlanması ve oynayacağı role teşvik edilmesi gerekiyor.
Bu rol, Suriye’de yönetime el koyan HTŞ adlı cihatçı örgütün hamiliği görevi. Türkiye’ye, sanki Suriye’de oyun kurucuymuş gibi bir görüntü verilerek hem tüm bu yaşananların esas mimarı olan ABD ve İsrail’in planları gizlenmiş olacak hem de HTŞ’nin çok da vakit kaybetmeden hayata geçireceği tüm medeniyet karşıtı eylemlerin sorumluluğu dünya kamuoyu nezdinde Türkiye’nin sırtına yüklenecek. Oynanmaya çalışılan ve Erdoğan yönetiminin de güle oynaya parçası olduğu oyun bu kadar berrak. Karşılığında Suriye’nin yeniden inşasında iktidara yakın inşaat şirketlerine verilecek öncelikler konusunda da daha şimdiden bir anlaşmaya varılmıştır herhalde.
Zaten Suriye’deki herhangi bir siyasi gelişmenin hem ABD ve İsrail’in hem de Türkiye’nin işine geliyor olması hayatın olağan akışına aykırı. Zira bu iki tarafın Suriye’deki beklentileri ve tehdit algıları birbirine büyük ölçüde ters. Türkiye’nin ve ABD-İsrail’in çıkarları belki kısa vadeli olarak aynı doğrultuda gibi gözükebilir ama biraz daha uzun vadede tekrar ve daha da keskin biçimde ayrışacağı belli. İşte Trump da bunu bilerek hem zaman kazanmayı hem de bundan sonra alacakları için Erdoğan’ı şimdiden ödüllendirmeyi seçti.
Şunu görmek lazım: Batılı siyasetçiler genel anlamda demokrasiyi kendi ülkelerine has bir model olarak görür ve bunun dünyanın diğer bölgelerinde uygulanabileceğine pek ihtimal vermez. Açıkçası Doğu toplumlarını demokrasiye layık da görmez. Bundan dolayı da, bölgede ABD ve İsrail’in çıkarlarını tehdit etmemesi kaydıyla örneğin HTŞ’nin önümüzdeki süreçte Suriye halklarına yaşatacağı zulmü asla umursamaz.
Aynı şekilde Türkiye’de bir tek adam yönetiminin olması da onlar için problem değildir, hatta bu çoğu zaman işlerini daha da kolaylaştırır. Bir meseleleri olduğunda, koca bir devlet bürokrasisiyle uğraşmak yerine o tek adamla işlerini çözmek daha yeğdir. Para verirsiniz çöpünüzü alır, para verirsiniz sizin ülkelerinizi sığınmacılardan korur, hoşunuza gitmeyen bir şey yaparsa “Bak senin ülkemdeki mal varlığını açıklarım ha!” diye tehdit ederek istediğinizi yaptırabilir, hatta antetli kağıtla hakaret dolu bir mektubu bizzat şahsına gönderebilirsiniz. Bunları yapabildikten sonra Türkiye’de ne olmuş, ne bitmiş, insanlar ne çekmiş falan hiç de umurunuzda olmaz.
Dolayısıyla Trump kendi ülkesinin çıkarları için mantıklı olanı yapıyor. İş insanı kimliğiyle, Batı dışı dünyadaki antidemokratik liderlerle onların anlayacağı dilde konuşuyor ve onları kah azarlayıp kah pohpohlayarak istediğini almayı başarıyor. Bu, iktidarının devamına yardımcı olduğu liderlerin ve onların çevresindeki çıkar gruplarının da işine gelirken bu süreçte kaybedenler ise hep geniş halk kitleleri oluyor.
Ama bu tiyatroyu Türkiye’de bitirmenin zamanı artık çoktan geldi. Çünkü Türkiye Erdoğan’dan büyüktür ve onun dar iktidar hesaplarıyla yönetilemeyecek kadar değerli bir ülkedir. Önümüzdeki günler hepimiz için bu sınavın verileceği bir süreç olacak.