Dün Odatv’de “500 milyon dolarlık vurgun... Selman'ın çantasındaki sır dosya” başlıklı çarpıcı bir haber yayınlandı. Tam da Suudi Arabistan’ın fiili lideri, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Türkiye ziyaretinin arifesinde…
Çarpıcılığı, haberde iddia edilen vurgunun büyüklüğünden kaynaklanıyor: 500 milyon dolar, yani yarım milyar dolar. Bu sadece Türkiye değil dünya standartlarında da büyük para.
Habere göre Bahreyn merkezli 6 banka (Bahrain Middle East, Bahrain Islamic, Gulf International, Khaleeji Commercial, Alubaf Arab International ve Ithmar bankaları), Başaran Yatırım Holding sahibi Hüseyin Başaran'ın da aralarında olduğu 5 Türk tarafından 500 milyon dolar dolandırıldıklarını öne sürerek 15 Mayıs 2020’de suç duyurusunda bulunmuş. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçerek soruşturma başlatmış. İfadeye çağrılan Bahreynli yetkili "Şeytani bir planla" karşı karşıya olduklarını öne sürmüş.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın çantasındaki dosyalardan birinin bu olduğunu yaklaşık bir ay önce halktv.com.tr’de yayınladığım “Suudi Arabistan'ın da Türkiye'den talepleri var” başlıklı yazıda belirtmiştim. Ama detaylar hakkında bilgi sahibi değildim. O yazı “500 milyon çok büyük para, yakında kokusu çıkar” diye bitiyordu. Kokusu dün çıktı.
Aslında Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki buzlar erimese 500 milyon dolarlık vurgun iddiası belki de hiçbir zaman gündeme gelmeyecekti. Ama malum Ankara, Suudi Arabistan’la yeniden dost olmaya karar verdi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Nisan’da Cidde’ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Suudi Arabistan’ın lideri Muhammed Bin Selman bugün iade-i ziyaret yapacak. Yanında Cumhurbaşkanlığı’na daha önce ilettikleri bu dosyayı da getiriyor. Bahreyn, Suudi Arabistan’ın arka bahçesi. O nedenle bu mesele küçük bir ülke olan Bahreyn’in sınırlarını aşıp Ankara ile Cidde arasındaki ilişkilerin gündem maddelerinden biri haline gelmiş durumda.
Odatv’nin haberinden anlaşılacağı üzere iddialar yeni değil, iki yıllık bir geçmişi var. İşin ilginç yanı, ekonomi yönetiminde ilgili kuruluşlar bu konudan epeydir haberdar olmasına rağmen herhangi bir ilerleme sağlanamamış. Bahreyn’in konu hakkında talep ettiği bilgileri bile edinemediği söyleniyor. Bu nokta, konuyu araştıran Cumhurbaşkanlığı’nın dikkatini çekmiş. Savsaklamadan sorumlu tutulan çok önemli bir kuruluşun başkanının yakında değiştirilebileceği belirtiliyor.
Öte yandan Bahreyn’deki vurgun olayında ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada isimleri geçen iş insanlarına geçtiğimiz yıllarda çok yüksek tutarlarda kredi kullandıran bazı bankaların mercek altına alındığı da konuşuluyor. Bir finans kuruluşunun üst düzey yöneticisinin soruşturmada adı geçen iş insanlarından birinin şirketine transfer olması da dikkatleri çekmiş.
Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında son yıllarda büyük bir düşüş yaşanıyor. Vatandaşlık karşılığı konut alanların getirdiği parayı ve birkaç tekil yatırımı/satın almayı saymazsak aslında doğrudan yabancı sermaye yatırımı tümüyle durmuş durumda. Bunun tek sebebi Türkiye ekonomisindeki istikrarsızlık mı sizce? Hukuksuzluğun, yabancı yatırımcıların Türkiye’de hak arayamamasının, resmi kurumların yabancı ya da yerli fark etmez, yatırımcıların yasal haklarını korumak konusunda inisiyatif üstlenmemelerinin hiç mi payı yok?