Üzerinde yeterince durmadık mı acaba? Çünkü Cumhurbaşkanlığı da yapan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti üzerinde biraz daha konuşulmayı gerektirecek bir öneme sahipti. Erdoğan’ın sert geri dönüşlerine alışıldığı için mi ya da bu dönüşleri takip etmek yorduğu için mi fazla konuşulmadı bu ziyaretle ilgili olarak anlayamamakla beraber her ikisi de etkili olmuştur muhtemelen. Dönüşlerinden gerçekten biz yorulduk ama maşallahı var muhterem bu konuda son derece enerjik.
Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle ettiği onca lafı geri almasının nedenleri bizi ilgilendiriyor. Çünkü, diplomatik dili unutup, Kasımpaşavari bir üslupla sarf edilen onca suçlamadan sonra bu çok ama çok büyük bir u dönüşüdür. Cinayete elbette tepkisiz kalınmamalıydı ama o tepkinin “lafta” kalacağını da biliyorduk elbette. Normal, uluslararası hukukun belirlediği çerçevede bir tutum takınılsaydı, Türkiye, Suudi Arabistan’la bozuşarak çok şey kaybetmezdi.
Her şey yolundayken
Çünkü Kaşıkçı vahşeti nedeniyle ilişkiler bozulmadan önce Türkiye’de 2 milyar dolara yakın Suudi yatırımı vardı. Suudi vatandaşları söz konusu cinayetten önce Türkiye’de 3 bin 500’den fazla mülk satın almıştı. Türkiye'nin Suudi Arabistan'daki yatırımları da 660 milyon dolar civarındaydı. Ülkede 200'den fazla Türk şirketi faaliyet gösteriyordu.
Sonuçta ilişkiler çok fena bozuldu. O vahşi cinayet başka bir ülkede olsa o ülkeyle de arası açılırdı Suudi Arabistan’ın. Türkiye’yle bozuşması da doğaldı haliyle. Erdoğan’ın adı geçen ülkeye yönelik suçlamaları diplomatik dil dışındaydı ama doğruydu da. Suudi Arabistan, Türk mallarına resmi olmayan bir ambargo başlatınca ikili ticarette yaklaşık 5 milyar dolar bir kayıp yaşandı. Suudi Arabistan, ülkede çok tutulan Türk dizilerinin televizyondan yayınlanmasını yasakladı. Türkiye’ye turistik ziyaretleri de zorlaştırdı.
İki ülkenin özel olarak etkin oldukları bölgede genel olarak da İslam dünyasında liderlik iddiası var, malum. Erdoğan Kaşıkçı cinayetinden bu rekabette yararlanmak da istedi, saklamanın alemi yok. Görüldüğü gibi Erdoğan yüzüne gözüne bulaştırdı bunu. Sadece bu değil, Erdoğan ayrıca Suudi Arabistan ile Katar arasında başlayan gerilimden de bölgede genişlemek için yararlanmaya çalışmıştı, onda da başarılı olamadı. Diğer bir başarısızlığı da Müslüman Kardeşler’e verdiği desteğin kendisine, başta Mısır olmak üzere neler kaybettireceğini hesaplayamamış oluşuydu.
Önemini kavradı
Tüm bunların yol açtığı sıkışmışlık AKP Genel Başkanı’nın 28 Nisan'da Riyad’ı ziyaret etmesine yol açtı. Ziyaretin ilk nedeni kuşkusuz sıcak para girişini sağlamak. Türkiye’nin Suudi parasına/pazarına ihtiyacı var ama neden sadece bu değil. Erdoğan Suudi Arabistan’ın, İsrail’in BAE başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle normalleşme adımları sonucu ortaya çıkan yeni dengede kilit bir ülke olacağını anladı geç de olsa. Bir de Mısır’la ilişkileri düzeltmek isteyen Türkiye, Suudi Arabistan’la gerilimi uzun sürdüremezdi. Çünkü Mısır’la barışmanın yolu Kahire üzerinde çok büyük etkisi olan Suudi Arabistan’la uzlaşmaktan geçer.
Son zamanlarda Riyad ile yakınlaşmayı hızlandırmak için Erdoğan, örneğin 2022'nin ilk çeyreğinde Türkiye'den Suudi Arabistan'a yapılan ihracatın yüzde 25 artmasıyla sonuçlanan birkaç adım atmıştı. Ancak Suudiler, Kaşıkçı davasıyla ilgili nihai kararın kendilerince verilmesini de talep ettiler. Ankara’nın ilişkileri düzeltme amacıyla Kaşıkçı davasını kapattığını, ilgili belgeleri Suudi Arabistan’a verdiğini biliyoruz.
İlişkilerin düzelmesi Türkiye’nin istediği düzeyde olmasa da beklediği paranın gelmesine yol açabilir. Yükselen enerji fiyatlarının Suudi Arabistan’a bu yıl 400 milyar dolardan fazla bir gelir getirmesi bekleniyor. Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yatırım yapacak sermayesi var.
Yanaşan Türkiye oldu
Suudi Arabistan’ın ilişkilerin düzelmesi için Kaşıkçı cinayetinin kapatılmasını şart koşmasına rağmen Türkiye ile yakınlaşmasının nedenlerinden de söz etmek gerekecek. Öncelikle ittifaklarını genişletme ihtiyacı duyuyor Riyad. Çünkü ABD ile ilişkileri iyi değil bir süredir. ABD Başkanı Joe Biden, ülkeyi fiilen idare eden Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile doğrudan görüşme yapmadı hala. ABD ile başta F-35 olmak üzere bir çok konuda gerilim yaşayan Türkiye ile “iyi geçinmenin” tam zamanı şu sıralar. ABD, Suudi Arabistan’a Rusya ile OPEC öncülüğündeki bir anlaşmaya bağlı kalmasından ötürü pek kızgın. Ayrıca Türkiye ile iyi ilişkiler, İran’ı bölgede geriletmek için güçlü bir fırsat da yaratabilir.
Yani Türkiye ile ilişkileri düzeltmek Suudi Arabistan’ın da işine geliyor tabii. Ama ilişkiler başlasın diye son yılların en kanlı cinayetinin faillerine cinayet soruşturmasını devretmek zorunda kalan bir Türkiye var ortada.
Sebep olanlar utansın.