SUSURLUK.. 15 TEMMUZ.. SELVİLER..

Ayşenur Arslan yazdı: SUSURLUK.. 15 TEMMUZ.. SELVİLER..

Bu yazıyı 15 Temmuz’un yıldönümü nedeniyle pek bilinmeyen ve neredeyse hiç hatırlanmayan “karanlık bir meseleye” ayırmıştım.
Ama sağolsun Hürriyet’in derin yazarı Abdülkadir Selvi üst üste öyle iki yazı yazdı ki, Susurluk’tan girip Maltepe Zırhlı Tugayı’ndan çıkmak farz oldu.
Elbette yazıyı “ithaf” ettiğim Selvi okumayacaktır. Zira kendileri Saray’ın kıymetlilerinden.. Dolayısıyla bizlerden kat kat yukarlarda bir yerde. Ayrıca, iktidarın irili ufaklı tüm bileşenleri gibi yalanlarının, yanlışlarının açığa vurulmasını istemez. Hayır! Utandıkları için değil. Yemek üstüne hazımsızlık yaptığı için!
Bu yüzden yazıyı size yazıyorum ey okuyucu. Öğren diye.. Hatırla diye.. Günü gelince birilerinin suratına tüküresin diye..
,
*. *. *
Geldik sadede!
Malum, CHP lideri Özel açlık sınırındaki milyonlara seslendi. Işıkları yakıp söndürmeye çağırdı. Hemen ardından sahneye -çıkmasa olmaz- Abdülkadir Selvi çıktı. “Özgür Özel’den 28 Şubatvari eylem çağrısı” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Gerçi başlıktaki “vari” sıkıştığında kıvırmaya yarayacak gibiydi. Hani “canım ben mesela dedim” diyebilecekti. Tabii yazıya şöyle başlamasaydı:
“Bazı semboller vardır, toplumun hafızasında kötü yer etmiş. Işıkları açıp kapama eylemi de onlardan biridir. 28 Şubat’a giden süreç ışıkları yakıp kapama eylemiyle başlamıştı.”
İnsanda biraz utanma olur!
Gazeteciyse meslek ahlakı olur!
28 Şubat süreci dediğiniz kripto ajandanızla “Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık Eylemi”nin hiç ama hiç ilgisi yoktu. İçinde olduğum bir dizi toplantıda alınmış bir kararla hayata geçirilmişti. Hedefi ve sloganı da Susurluk kazasıyla ortaya saçılan o çirkin skandalı aydınlatabilmekti.
Aaaaaa! Meğer Selvi de bilirmiş bunu. Ya da bu yazıyı yazdıktan sonra birileri hatırlatmış. Ertesi günkü yazısında tevil etmeye çalışmış. Ama önceki sözleriyle çok da çelişmemek adına -herhalde- ifadeyi şöyle toparlamış:
“Işıkları söndürüp yakma eylemi 28 Şubat’la başlamamıştı. Susurluk için başlatılmıştı ama 28 Şubat’ta da kullanıldı. Milletin hafızasında 28 Şubat’ın simgesi olarak kaldı. Algı böyle oluştu.”

*. *. *
“Algıyı böyle oluşturduk” demiyorsunuz..
Türkiye’nin en aydınlık eylemini sakil ifadelerle karalıyorsunuz..
Yetmiyor; ikinci yazınıza “15 Temmuz’da da ışıkları yakıp söndürecekler mi” başlığını atabiliyorsunuz..
Be hey Selvi!
15 Temmuz -hadi prodüksiyon ortaklarını şimdilik bir kenara bırakalım- kimin marifeti?
FETÖ’nün, değil mi!
Peki Pensilvanya’da Gülen’le yan yana poz verenler, 1996 yılındaki eylemi tasarlayıp hayata geçirenler miydi, yoksa siz ve kimi arkadaşlarınız mı?
Ya 2013’te “HOCAM TÜRKİYE’YE DÖN ARTIK” diye yazan kimdi?
Dönmek derken “nereye dönmesi için” çağrıda bulunduğunu yazmamak olmaz herhalde:
“Peygamberimiz’in vefatından sonra Hazret-i Ebubekir’in gösterdiği dirayete benzer bir şekilde dönüp BAŞIMIZA GELSENİZ HOCAM”…

*. *. *
Yazık! Hep yanlış anlaşılıyor Selvi. Dolayısıyla tevil şart oluyor.
Selvi o çağrıyı da şöyle açıkladı:
“9 Aralık 2013 tarihli ‘Hocam Türkiye’ye dön artık’ başlıklı yazım Sayın Erdoğan’ın 13 Haziran 2013 tarihinde yaptığı Türkiye’ye dön çağrısından sonra FETÖ’yü ABD’nin kontrolünden çıkarmak için yazılmıştır.”
Atalarımız ne güzel demiş: Zırva tevil götürmez.
Götürememiş nitekim.
Hele böyle çocukça bir gerekçeyle!!
Herkesi kör, alemi sersem sanıyorlar ya!
Biraz göstermek, hatırlatmak lazım.

*. *. *
* “Erbakan nasıl başbakan oldu, hatırlayan vardır herhalde. Refah Partisi TOFAŞ soruşturmasında Yüce Divan yolu görünen Çiller’e HAYIR oyu karşılığında koalisyon teklif etti. Hem de ilk sıranın Erbakan’a verilmesi şartıyla.”
* Refahyol hükümeti, 28 Şubat’tan aylar sonra Erbakan’ın koltuğu Çiller’e bırakmak üzere istifasıyla yeni bir sürece girdi. Ancak Demirel sürpriz yapıp, hükümeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. Ve Refahyol 1997’de tarihe karıştı.
* “1 Dakika Karanlık eylemi” ise 1996 Kasımı’ndaki Susurluk kazası / skandalı sonrası temiz ve aydınlık bir Türkiye isteyen milyonlar tarafından hayata geçirildi.
* Kaza yapan arabadaki DYP milletvekili Bucak.. Emniyet Müdürü Kocadağ.. Ve başta Çiller olmak üzere derin siyasetin sahip çıktığı, onca kişinin katili Abdullah Çatlı.. Siyaset-Polis-Mafya üçgenini ele verdiği için elbette Refah-Yol’u tedirgin etti.
* “Çiller 'devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir' mesajıyla siyaset tarihine geçti. Erbakan da eylem için 'GULU GULU DANSI' benzetmesiyle.. ”

*. *. *
Milyonlarca temiz yurttaşın “aydınlık Türkiye” dileği gerçek kılınabilseydi..
Ne FETÖ devleti kontrol edecek güce erişebilirdi ne kumpas davaları ve 15 Temmuz yaşanırdı.
Abdülkadir Selvi ironi yaptığını sanıyor ama gerçekten de 15 Temmuz’da da ışıkları yakıp söndürmek lazım.
Öyle ya! O kadar ağır, vahim sorular aydınlanmadan halının altına sürüldü ki..
Yakalandığı halde serbest bırakılan ve onca yıldır kayıplara karışan Adil Öksüz mesela! Her fırsatta yazarım: Adil Öksüz’ün “hava kuvvetleri imamı” olduğunu bilmeyen yoktu. Bizzat Gülen Cemaati’nin 2 numaralı ismi Kemalettin Özdemir hem MİT’e hem de AKP medyasına darbeden çok önce anlatmıştı çünkü.
Bu yazıda daha fazla ayrıntıya girip tekrar etmeye gerek yok.
Onun yerine sizi bundan tam tamına 8 yıl öncesine, İstanbul’da bir kışlaya götüreceğim.

*. *. *
Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı 11 Temmuz günü benzerine hiç rastlanmamış bir trafiğe sahne oldu. Farklı illerden gelen farklı rütbelerde kalabalık bir grup subay Gn. Nurettin Baransel kışlasında buluştu. Bir toplantı salonuna kapandı. Ve tam 54 saat boyunca.. Yani darbe girişimine kadar kapalı kapılar ardında “sevk ve idare” planları yapıldı. Toplantı o kadar gizliydi ki askerlerin çay servisi yapmasına bile izin verilmiyor, ihtiyaçlar kendi içlerinden birisiyle karşılanıyordu.
15 Temmuz sonrası akıbetleri ne oldu, bilmiyorum.
Ama şunu biliyorum.. Gördüm.. Okudum..
Olayın fotoğraflarına ve haberi Sözcü’de, güvenlik kamera görüntüleri de NTV’de yayınlandı.
Ne var ki şu sorular hiç sorulmadı, hiç yanıtlanmadı:
“Askeri kurallara, teamüllere katiyen uygun olmayan bu toplantıdan kimlerin haberi vardı? İstanbul dışından gelen farklı rütbelerdeki subaylara kim nasıl izin vermişti? O subaylar 54 saat boyunca kimsenin dikkatini çekmemiş miydi? Kimse toplantının mahiyetini merak etmemiş miydi? Askeri ve sivil istihbarat o sırada uyuyor muydu?"

*. *. *
İşinize gelince Hocaefendi..
İşinize gelince “askeri vesayeti temizleyecek güç”..
Sonra vay yanıldık, aldatıldık masalları..
15 Temmuz’a dair soru soranları gayrı milli ilan edip linçlemeler..
“Ayıp” kelimesi bile utanıyor sizden!!!!!

Türkiye Haberleri