Suriye’de Yol PKK'ya Açıldı mı?

Serra Karaçam yazdı...

Suriyeli muhalifler, Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’e ulaştı. Ancak Halep’in ne kadarının kontrol altında olduğu henüz net değil. İran ve Hizbullah’tan destek alan Suriye ordusu, "geçici birlik çekme" kararı aldı.

İsrail’in Lübnan’daki savaşı bu iki gücün dikkatini başka bir alana kaydırırken, Ukrayna da Rusya’nın odağını değiştirdi.

Ancak Rusya hava saldırıları ile muhaliflere karşılık veriyor.

Rejim tarafından PKK/YPG’den yardım istendiği haberleri, "bu gruplara bölgede daha fazla alan açtı." iddialarını gündeme getirdi.

Hem rejimin Suriye ordusunun hem de Suriye Milli Ordusu’nun kolu olan Tahrir El Şam’ın Halep’teki çeşitli bölgeleri kontrol ettiği yönünde çelişkili iddialar mevcut. YPG/PKK'nın Tel Rıfat ve Havalimanını muhaliflere kaptırdığı da gelen haberler arasında.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Pazar günü ABD Dışişleri Bakanı ile telefonda görüştü.

Özgür Suriye Ordusu’nun adı, Suriye Milli Ordusu olarak değiştirilmişti. Halep’te adı geçen grup; Tahrir El Şam, El Kaide'den kopmuş bir grup ve yıllar önce bu ayrılığı duyurmuştu...

Son iki aydır konuşulan Halep operasyonu, İsrail’in Lübnan operasyonuyla birlikte değerlendiriliyor.

Biden yönetimi, ulusal güvenlik sözcüsü Jake Sullivan, Pazar günü İsrail-Hizbullah ateşkesinin kredisini Cumhuriyetçiler ve Donald Trump’a vermelerine tepki gösterdi. Sullivan, yönetimin Rusya, İran ve Hizbullah tarafından desteklenen Esad hükümetinin belirli türde baskılarla karşı karşıya olduğu gerçeğine ağlamayacağını da belirtti. İran Dışişleri Bakanı Arakçi ise Pazar günü Şam’da Esad ile bir araya geldi. Ürdün ve Venezuela da Esad’a destek veren ülkeler arasında yer alıyor.

ABD Temsilciler Meclisi üyesi Brendan Boyle Cumartesi günü yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Suriye'deki hızlı gelişmeleri yakından takip ediyoruz; burada muhalif güçler, savaş suçlusu Beşar Esad’ın ordusuna karşı geniş çaplı bir saldırı yürütüyor. Neredeyse 14 yıldır, Esad’ın acımasız rejimi Rusya ve İran rejimleri ile koordineli 21. yüzyılın en korkunç ve ölümcül insanı krizlerinden birini sürdürdü. Suriye halkı kendilerini yiyecek, refah ve demokrasiden sürekli olarak mahrum bırakan bu katil diktatörle yüzleşirken yanlarındayız."

Türkiye'nin Suriye’deki Rolü

Peki, Türkiye, Suriye denkleminde kendi oyununu mu oynuyor, yoksa bir uzlaşıya göre rolünü mü üstleniyor? Türk siyasetçilerin bir kısmı, Türkiye'nin cihatçılara yardım ettiğini savunuyor, bu da ABD’nin söylemiyle paralellik gösteriyor. "Çünkü ABD kesinlikle örgütlerle anlaşma yapmaz..."

Tahrir el Şam da ABD'nin bir terör örgütü listesinde yer almakta. ABD Esad'ın siyasi süreci reddettiğini, bunun yerine İran ve Rusya'ya güvendiğini vurguluyor...

PKK ve YPG buna bir istisna çünkü IŞİD (DAEŞ) ile mücadelede “Türk müttefiklerine güvenmediler". Türkiye'nin "sınırdan savaşçı geçişini kolaylaştırdığı" ve "eğitim verdiği" iddiaları hala Washington’da yaygın.

Ve bu bağlamda, bölge uzmanları, PKK-YPG ile çalışmanın ABD’nin tek seçeneği olduğunu savunuyor.

Türkiye cihatçılara uzun süredir destek vermiyordu. İsrail istihbarati ve CIA, bu gruplarla ilişki içindeydi. İsrail tarafsız olduklarını duyurdu.

Bu arada tüm cihatçılar IŞİD’cı değil; daha az radikal olan muhalif gruplar da var.

Suriye muhalefeti kaynakları, Halep operasyonuna “Türkiye’nin yeşil ışık yaktığını” belirtiyor. Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, “Türkiye'nin istikrarsızlıktan kaçındığını ve son saldırıların anlaşmaları baltaladığını” söyledi.

Öte yandan Halepli Hristiyanlar şehre gelenlerin Noel ağaçlarını yok ettiğini söylemekte...

Halep Operasyonu ve Gelecek

Halep operasyonu, şu anda çok yönlü bir mücadeleyi temsil ediyor. Erdoğan'ın "yakında üçüncü bir ülkede görüşebiliriz" dediği Esad karşısında muhaliflere destek vermek, Türkiye'nin Rusya ile karşı karşıya gelmesine de yol açabilir.

Türkiye, burada kendi işbirliği yaptığı gruplarla komşu olmayı seçecek ve ısrar edecek. Türkiye’nin Halep operasyonundaki rolü, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde karmaşık bir strateji yansıtıyor. ABD ise "Esad için ağlamayacağız" derken örtülü duruşunu açık ediyor. PKK'nın kontrol etmeyi hedeflediği bölge konusunda, güvenli askerî bölge detaylarında Türkiye hala ikna olmuş değil.

Fırat'ın doğusu Türkiye, ABD ve Suriye hükümeti arasındaki müzakerelerde çekişme konusu oldu. Türkiye, YPG güçlerini uzak tutmak için Suriye sınırında "güvenli bölge" kurulmasını destekliyor. Doğudaki YPG varlığını itme amaçlı operasyonları sürdürdü. ABD, SDG adı altında işbirliği yaptığı YPG’ye verdiği desteği NATO ittifakı içinde olduğu Türkiye'ye karşı mantıklı bir yere oturtmaya çalıştı.Rusya da Türkiye ile Fıratın doğusundaki SDG li Kürtler arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. Tabi bunu yaparken Esad kontrolünü arttırmayı da hedefledi.

PKK/YPG, Suriye’de "terör örgütü" olmaktan çıkıp, siyasî bir otonom yapıya dönüşecekse, pek çok şeyin değişmesi gerekecek. Öcalan’ın çağrısı, bu açıdan önemli bir dönüm noktası. Hem YPG hem de Kandil açısından büyük bir adım olacak, çünkü bu grup sadece Esad ile değil, Suriyeli muhaliflerle ve Araplarla da ortak bir uzlaşı yakalamak zorunda.

Erdoğan’ın gücünü sokaktan alarak gelmiş bir lider olduğu biliniyor. Öcalan’ın örgüt üzerindeki rolü ise belirsiz... İşte Öcalan'ın gücünü arttırmak dağ kadrolarının dinlemesini sağlamak, "o bir esir" denmesini önüne geçmek hedefi ile MHP lideri Devlet Bahçeli dahiyane çıkışı yaptı ve "gelsin Meclisten konuşsun" dedi.Öcalanın örgüte çağrısı da, MHP'nin çağrısı da ABD'de yakın takip edilen konulardan oldu...

Bölgedeki diğer Kürt bölgesel yönetimleri ve KCK’nın diğer kolları da bu denkleme dahil. Erdoğan’ın Suriye’de şekillenecek yapının "en az zarar ile" hayata geçirilmesi mücadelesinde elini güçlü tutması, içerideki gücünü korumasına bağlı. İçerideki gücüne zarar veren temel ikilik ise; "markasının dini olmasından" kaynaklanıyor. Bu aynı zamanda onu güçlü yapan öğelerden de biri… Yani en güçlü tarafı aynı zamanda laneti… Erdoğan Pazar günü "terör prangasını atmak istiyoruz, bölgedeki kritik gelişmeler ve iç siyasetimiz bunu için elverişlidir" dedi.

Sonuç

Suriye savaşının başladığı 2011’den bugüne, Türkiye’nin Suriye’deki hedefleri büyük ölçüde değişti. Başlangıçta, en azından belli bir kesimde Osmanlı dönemine dayanan sınırları geri alma hedefi / hayali vardı. Bugün Halep’te Türk bayrağı haberlerini okuyoruz. Ancak haritaların değişmesi o kadar kolay değil. BM anlaşmaları, dünya düzenindeki ağırlığını koruyor. Savaşın sonunda ise yeni bir anlaşma ve halk oylaması süreci gerekebilir.

Irak Kuveyti işgal ettiğinde sonuçları gördük. Yani uzlaşma şart.

1. Dünya savaşında Fransızlarla yapılan anlaşma ile onların mandası altına verilen Hatayı Lozan ile Türkiye geri aldi. İskenderun limanı tartışmaları işin bir diğer tarihi boyutu. CIA kaynaklarına göre Hatayda 1936 sayımına göre %45 Arap (Sünni Müslüman- Alevi Müslüman ve Hristiyan- hepsinin anadili Arapça), %39 Sünni Müslüman Türk -anadilleri Türkçe, %13 Ermeni -dilleri Türkçe ve Ermenice, %3 Kürt, Yahudi ve Türkmen yaşamaktaydı. Sonrasında bu denge Arapların Suriye'ye gitmesi sonucu Türklerin çoğunluğa geçmesi şeklinde değişti.

Yani günümüzde bölgedeki Türkmenler ve Türkiye'den dönecek olan "Erdoğan aşığı muhalif Araplar" Halep bölgesinde nasıl bir role sahip olacak, nüfus değişimleri geri dönüşler ile nasıl gerçekleşir bunları da göreceğiz...

Suriye'deki dinamikler, birçok aktörün çıkarlarını çatıştıran bir ortamda şekilleniyor. ABD’nin Suriye’den çekilmesi, bu aktörler için farklı fırsatlar ve tehditler oluşturuyor. Muhaliflerin son hamlesi Esad ile yapılan PKK/YPG anlaşmasını bozdu. Muhalif HTS lideri Rusya ya da seslenerek "çıkarlarınızı Esad'ın şahsı ile sınırlandırmayın" çağrısında bulundu.

Soner Çağaptay Washington Institute için kaleme aldığı 8 Ekim 2024 tarihli makalesinde, "ABD için daha akıllıca bir politika seçimi" olarak, Suriye’nin kuzeydoğusundaki "mülkiyeti" sürdürmeyi ve Türkiye'ye, nihai bir Amerikan ayrılışından sonraki "ertesi gün" için plan yapmasında yardımcı olmayı öneriyor. Bu strateji, IŞİD’in geri dönüşünü engellerken, IŞİD hapishanelerinin ve kamplarının korunmasına yönelik planları da içeriyor.

Türkiye ABD’nin çekilmesini gerçekten istemeli mi? El Kaide’nin yeniden güçlenmesi risk analizi nedir? Nötr bir Suriye mümkün mü?


Önümüzdeki dönem “askerler eve” diyen Trump’ın liderliğinde bu soruların cevap bulacağı bir dönem. Elbette Trump’ın ilk sınavı tartışmalı Savunma Bakanı adayının belkide aylarca sürecek Kongre onayını alması olacak.

Trump dönemi Türkiye büyükelçisinin gündemi yine oldukça yoğun olacak. ATAA’nın "Trump’ın İkinci Döneminde Türk Amerikan İlişkileri" webinarında konuşan Center for American Progress’den Alan Makovsky'ye göre son dönem ABD'nin Ankara Büyükelçiliği görevini üstlenmiş olan Sabık senatör Jeffrey Flake gibi Kongre geçmişi olan bir isim olması son derece önemli.


YPG ile ilgili yeni dönemde Trump ile çalışacak Kongrede onları terk etmeye istekli olmayan isimler olduğu bir gerçek. Esad rejiminin hala düşmesini umanlar bir yanda, Esad ile uzlaşma yanlısı olanlar diğer yanda.

Son olarak Trump'ın; kızı Tiffany'nin kayınpederi olan Lübnan Amerikan kökenli Massad Boulos'u Arap ve Ortadoğu’dan sorumlu danışman olarak atanabileceği haberi ile bitirelim.

Türkiye Haberleri