Stajyer mi? İşçi mi? Bursiyer mi? Kursiyer mi? Ne Zaman Emekli Olabilecekler?

 Sosyal Güvenlik Uzmanı
Mehmet Akif Cenkci yazdı: Stajyer mi? İşçi mi? Bursiyer mi? Kursiyer mi? Ne Zaman Emekli Olabilecekler?

Türkiye’de bir kuşak var; tornavida tutmayı okul sıralarından önce öğrenmiş, sabah çayını paydos ziliyle içmiş, ama devletin gözünde hâlâ “çalışmamış” sayılıyor.

Bu kuşak, staj ve çıraklık döneminde alın teriyle üretimin parçası olmuş, fakat o dönemin sigortası “sayılmayan” gençlerden oluşuyor.

Bir bakıma bu insanlar, çalışıp da çalışmamış kabul edilen, alın teri istatistiklere yansımayan bir kuşak.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MESLEK ÖĞRENİMİ ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ

14-15 yaşındaki çocukların sanayi sitelerinde, kuaför salonlarında, atölyelerde, marketlerde çalıştığını herkes bilir.

“Meslek öğreniyorlar” denir, “hayata erken atılıyor” denir ama gerçek şu:

Bu çocuklar fiilen üretim yapıyor.

Ürün, hizmet, kazanç ortaya koyuyorlar. Yani çalışıyorlar.

Ancak kanun diyor ki: “Onlar stajyer veya çırak, dolayısıyla emeklilik primi yatmaz.”

İşte burada büyük bir adaletsizlik başlıyor.

Bir yanda çocuk yaşta üretime katılan binlerce genç; diğer yanda “daha işe bile başlamamış” kabul edilen bir sistem.

Bu tablo, artık bir mevzuat detayı değil, kurumsallaşmış bir haksızlık.

Devlet, meslek eğitimiyle övünürken, o eğitimin en temel ayağı olan sigortalılığı yok sayıyor.

Staj ve çıraklık dönemlerinde yalnızca “iş kazası ve meslek hastalığı” primi ödeniyor.

Yani bir çocuk iş kazası geçirirse sistem devreye giriyor,

ama o günler gelecekte emeklilik hesabında yok hükmünde sayılıyor.

Kısacası;

Bir parmağı koparsa hak doğuyor, ama ömründen kopan yıllar yok sayılıyor.

Bu, sosyal güvenlik sisteminin felsefesine aykırı bir durumdur.

Çünkü sosyal güvenlik, yalnızca yaşlılığı değil, çalışma hayatı boyunca alın terini koruma ilkesine dayanır.

Oysa Türkiye’de yüz binlerce insan, “çalıştım ama sayılmadım” diyor.

Ve haklılar.

EYT düzenlemesi, 8 Eylül 1999 öncesi sigortalılara umut oldu,

ancak staj mağdurlarını yeniden görmezden geldi.

Staj döneminde sigorta girişi yapılmış ama uzun vadeli prim yatmamış olan kişiler, sisteme dâhil edilmedi.

Oysa EYT’lilerin büyük bölümü, o dönemde stajla iş hayatına adım atmış gençlerdi.

Bugün o gençler 40’lı yaşlarına geldi,

ama hâlâ “emeklilik için geç kaldınız” deniyor.

Bir gün, bazen birkaç ay farkla emekli olamayan insanlar,

şimdi çocuklarına aynı soruyu soruyor:

“Evladım, senin sigortan başladı mı?”

Bu ülkede adaletin ölçüsü, işte o sorunun cevabında gizli.

Çıraklık ve mesleki eğitim sistemi, kâğıt üzerinde “nitelikli eleman yetiştirme” hedefiyle kurulmuştu.

Ancak uygulamada çoğu zaman “sigortasız iş gücü deposuna” dönüştü.

Sanayide, berberde, oto tamircisinde, fabrikada;

çalışanların önemli bir kısmı “öğrenci” statüsünde, ama fiilen işçi gibi çalışıyor.

O gençler üretimin yükünü çekiyor,

fakat sigorta kayıtlarında yoklar.

Bu, sadece sosyal güvenlik açısından değil, ahlaki olarak da sürdürülemez bir çelişkidir.

Bir yandan “çalışmak kutsaldır” diyoruz,

öte yandan çocukların emeğini sigorta dışına itiyoruz.

Her ustanın bir “ilk günü” vardır.

Bir tornavida, bir makas, bir fırça ilk kez eline verildiğinde başlayan o yolculuk, yıllar sonra ustalıkla taçlanır.

Ama bizim sistemde o ilk gün, kayıt dışıdır.

Oysa o günler, ülkenin üretim hafızasının, emeğin tarihinin bir parçasıdır.

Bir kaynak ustasının, bir terzinin, bir kuaförün, bir teknisyenin geçmişinde hep o “staj yılı” vardır.

Yani bu mesele, sadece emeklilik hesabı değil;

emeğe saygı meselesidir.

Sosyal devlet, vatandaşının haklarını geriye dönük olarak bile koruyabilmelidir.

Bugün staj ve çıraklık mağdurları, “Biz emeklilik değil, adalet istiyoruz” diyorsa,

bu çağrı kulak verilmesi gereken bir çığlıktır.

Devlet, o günleri yeniden değerlendirmeli;

en azından prim gününe sayılmasa bile sigorta başlangıcını resmî olarak tanımalıdır.

Çünkü bir ülkenin geleceğini inşa edenler, o sanayi sitelerinde yetişen o gençlerdir.

Onların hakkını tanımamak, kendi üretim mirasımıza haksızlık etmektir.

Unutmayalım:

Bir milletin adalet terazisi, çocuk yaşta çalışanların alın terini tartabiliyorsa gerçek anlamda dengededir.

Bugün Meclis’in ve sosyal güvenlik bürokrasisinin önünde tarihi bir fırsat var.

Staj ve çıraklık mağdurlarıyla ilgili düzenleme yapılması, sadece bir “emeklilik hesabı” değil,

çocuk emeğine saygı, meslek onuruna sahip çıkma meselesidir.

Bir kuşağın geleceğini çalan bir sistemin adı, kalkınma değil; adaletsizliktir.

O nedenle diyorum ki:

Adalet, işe başlanan ilk günle başlamalıdır.

Ekonomi Haberleri