İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir televizyon programında sunucuya “bir tanem“ diye seslenmesi, adıgeçenin pek de bu tür muhabbetlere uygun bir imajı olmadığı için şaşırtıcı oldu tabii. Her bulduğu fırsatta düşman gördüklerine ağzına geleni söyleyen bir politikacı olarak ondan “bir tanem“ gibi bir sözcük duyulacağı kimsenin aklına gelmez gerçekten de.
Kibir ifadesi
Öncelikle belirteyim, “bir tanem” sevgi sözcüğü gibi görünse de pek öyle değil tabii. Soylu’nun ağzında karşısındakine karşı kibrini gösteren bir ifadedir bu sadece. Kendisini sunucuyla eşitlemek yerine ona lütufta bulunarak üste çıkma tutumu da denebilir. “Bir tanem”, eğer karşısındaki yakını ya da dostu değilse kendini beğenmiş bir kişiliğin sarfedeceği bir sözcüktür olsa olsa.
Tanıdığımız, sevdiğimiz kişilere sevgi sözcükleri kullanmanın ani bir sıcaklık, aşinalık, şefkat duygusu yarattığı ortada. Ama tanımadığımız ya da çok az tanıdığımız birine söylendiğinde etkisi tabii ki böyle olmuyor. En azından muhatabımızla bir samimiyet olması şarttır aramızda. Samimiyetin de koşulları vardır kuşkusuz. En azından iki tarafın da bu samimiyete karar vermesi gerekir örneğin. Ama Soylu’nun sözkonusu sunucuyla bir samimiyeti varsa eğer, ikili arasındaki özel dilin ortalığa saçılması da doğru değil. Sunucu sonuçta Soylu’ya “yabancı”dır, sadece işlevsel bir “diyalog” kurmuşlardır birbirleriyle. Bu nedenle “bir tanem“ sözcüğü ikilinin diyalogunda son derece “samimiyetsiz” bir içerik taşıyor.
Soylu’nun amacı, nazik ya da samimi bir insan olduğunu göstermekti belki de ama “bir tanem” benzeri bir dil kullanmadan da yapabilirdi bunu. Bu sözcük Soylu’nun ağzında son derece küçültücü bir anlam taşıyor. Saygı ile resmiyet eksikliğinin de ifadesidir bu, kuşkusuz.
Bu tür sözcükleri kendisi için çok özel olan insanlara yönelik kullanmalı Soylu, kendisine soru soran sunucuya değil. Sunucuyla arasında bir bağ yaratma ihtiyacını neden duyduğunu da anlamak isterdim. Gerek var mıdır buna? Soru -eğer- sorulmuşsa yanıtını vermesidir ondan beklenen.
Daha da ileri gideyim; iyi tanımadığımız birine “bir tanem” benzeri sözcükler kullanılması cinsiyetçilik, yaş ayrımcılığı olarak da algılanabilir. Kültürlerarası farklılık buna yol açar rahatlıkla. Örneğin bizim gibi toplumlarda yakın dostluk ya da akrabalık bağı olanların bile kolay kullandığı bir sözcük değildir “bir tanem”. Özellikle erkeklerin birbirine böyle seslenmedikleri de malum.
Adıyla seslensene
Oysa kendini bu tür durumlara düşürmeden şunu yapabilirdi Soylu: Muhatabına adıyla seslenebilirdi. Kimse adıyla çağrılmaktan memnuniyetsizlik duymaz. Ayrıca hitap etmenin en tutarlı, en saygılı yolu da budur.
Şurda kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Süleyman Soylu pek de kibar biri değildir. Kamu karşısında kimi figürlere yönelik kullandığı dilin yabancısı sayılmayız çünkü. Demokrat Parti Genel Başkanı iken Recep Tayyip Erdoğan hakkında nasıl konuştuğunu biliyoruz. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na “onursuz” demişliği vardır. TİP Milletvekili Barış Atay’a “tecavüzcü”, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’a “Soros çocuğu” , Barış terkoğlu’na “kötü yola düşmüşsün” diyen de odur.
Aslında üslubu bu olduğu için kimse herhangi birine gerçek anlamıyla “bir tanem” demeyeceğini iyi biliyor Soylu’nun. Kendisini anlamadığını sandığı sunucuya yönelik hafif bir öfke patlamasıdır aslında sergilediği. Yani ağzına gelen her neyse tutup onun yerine “bir tanem“ dediğini düşünüyorum ben.
Sunucu meslektaş aldırmayabilir ama Soylu bana “bir tanem“ deseydi çok ama çok alınır, incinirdim. Çünkü ağzından herşey küfür gibi çıkıyor, bilmem farkında mı?
“Bir tanem” diyerek ne demek istedi diye düşün dur işin yoksa.