ABD'nin Avrupa’da bulundurduğu askeri varlığını meşrulaştırması için Ukrayna krizine ihtiyacı olduğu kuşkuya yer kalmayacak derecede net. Rusya ile AB arasındaki ilişkileri zehirleyerek AB’yi taraf olmaya zorlayıp Avro bölgesinden sermaye kaçışını umduğu da ortada. Oradan ABD’ye kaçacak sermaye ile enflasyon baskısını hafifletmek gibi bir amacı da var. Yani yaratılmasında katkısı olduğu her kriz ABD iç politikasının da yararına oluyor.
En son şu Ukrayna sorununda bu daha iyi anlaşılabildi. ABD Rusya ile rekabet etme stratejisi uyarınca çok önem verdiğini ileri sürdüğü “Ukrayna'nın güvenliğini” bile feda edebileceğini dünya aleme gösterdi. Krizi tırmandırmak için yaptıkları Avrupa’daki dostlarını da ikna edemedi ama. Örneğin Fransa Moskova’nın Ukrayna’ya karşı bir saldırı gerçekleştireceğine inanmadığını açıkladı. ABD’nin Rusya ile AB’yi karşı karşıya getirme hinliği işlemedi bu kez.
Eğer ABD’nin yarattığı bu son kriz kontrolden çıksaydı, Ukrayna ile komşuları zarar görecekti, bu kesin. Ne mutlu ki gerçekleşmedi.
Başından beri, bir gazeteci olarak risklidir böyle yazmak ama Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi için bir sebep olmadığını vurguladım. En basit argümanım Ukrayna’nın, Kırım’a ya da Donbass’a saldırmadığı sürece Rusya'nın işgale gerek duymayacağı idi, diğer nedenlerin yanı sıra.
Batı’nın panik atağı
Sadece bizler değil, ABD/Batı medyasında da ABD’nin tutumuna eleştirel yaklaşımlara rastladım çokça. ABD’nin endişelenmesi gereken durumun kendi “panik atak”ı olduğunu okuduğumda, tespite bayıldım. ABD, gerçekten “panik atak” yaşıyor. NATO 1999’da Bosnalı Sırpları bombaladığında da, 2014’deki Ukrayna krizinde de ABD kışkırtıcı olarak başroldeydi. ABD ciddi bir “iç bölünme” yaşıyor. Enflasyon, artan suç oranları, Covid’le ilgili sorunlar, aşı karşıtlığı ülkede ayrılıklar yarattı, Panik Atak da. Joe Biden için dikkatleri iç sorunlardan uzaklaştırmada iyi bir fırsat oldu Ukrayna. Sahte tehdit algısı yaratmada özellikle.
Batı basını Rusya’yı şeytanlaştırma konusunda ustadır ama Rusya’nın gerçekleştirdiği askeri tatbikatların, ABD’nin Doğu Avrupa’da birlik oluşturma çabasından daha meşru olduğunu kabul etmelidir, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un dediği gibi. Biden’ın Putin karşıtlığı bu kez Rusya’da, Putin muhalifleri nezdinde bile işe yaramadı. Rus gazetelerinde, en acımasız eleştirmenleri bile Putin’i NATO’nun genişlemesi konusundaki endişelerinde haklı bulduğunu yazıyor.
Rusya eğer Ukrayna'yı işgal etseydi, bundan Türkiye’nin de büyük zarar göreceği ortadaydı. Ekonominin olumsuz etkilenmesinden tutun, Karadeniz'de artan gerilimlere kadar sorunlar yaşayabilirdi Türkiye. Ukrayna ile yaptığı silah anlaşmaları, eğer Rus yanlısı bir hükümet işbaşına gelseydi, risk altında olabilirdi.
Yani Ukrayna Krizi dedikleri, ABD-Rusya Krizi, bu krizde taraf olmayanlar da dahil birçok ülkenin ciddi sarsıntılar geçirmesine yol açabilirdi. Rusya’nın, gerçekten takdire değer soğukkanlılığına çok şey borçlu dünya.
Ama tehlike henüz geçmiş değil. ABD, Rusya’yla rekabet stratejisi uyarınca kışkırtmaya, bölgesel sorunları kaşımaya devam edecek.
Kaşıyacağı konulardan birinin de Montrö Boğazlar Sözleşmesi olduğunu da unutmayalım. Bölgemizdeki ABD aparatı Romanya’nın bu işe alet edildiğini de anımsayalım.
ABD’ye kriz gerek çünkü.