Endonezya’nın Bali kentinde toplanan G20 Zirvesi’nin sloganının “iyimserlik” olması haddinden fazla “iyimserlik” değil mi sizce de? Zirve’nin düzenlendiği Endonezya halen pandemiden kurtulma mücadelesi veriyor, küresel durgunluk desen malum, ABD-Çin ilişkileri ortada, Ukrayna'da halen süren bir savaş var. Bu ortamda da “iyimser” olunabiliyorsa, olsunlar bakalım.
Endonezya aslında küresel sağlık altyapısının güçlendirilmesini, sürdürülebilir bir enerji dönüşümünün teşvik edilmesini Zirve’nin öncelikleri olarak duyurmuştu. Bunun için herhalde işbirliklerinin gerçekleştirilmesi, olanların da güçlendirilmesi gerekiyor. Oysa ABD/Batı hem Çin’le hem de Rusya’yla daha da fazla anlaşmazlık yaratacak konular üretmeyi ara vermeden sürdürüyor.
Endonezya’nın sadece bu Zirve’de bile karşılaştığı sorunu düşünün; başta Ukrayna olmak üzere batılı ülkelerin Rusya’nın zirveye çağrılmaması yönündeki, gittikçe baskıya dönüşen, talebini reddetti örneğin. İngiliz Guardian gazetesi de İngiliz yetkililerin dünya liderlerinin bir bildiri üzerinde anlaşmasının "neredeyse imkansız" olacağına inandığını yazdı, bu da başka bir örnek. (Bknz: Rishi Sunak faces first major foreign policy test at G20 in Bali | Foreign policy | The Guardian) Gazete böyle bir durumun, diplomasi çevrelerinde, "diplomatik bir başarısızlık olarak not edileceği korkusunun” duyulduğunu da vurguladı. Ünlü haber kanalı Al Jazeera da merkez bankalarının "aşırı fiyatları dizginlemek" için faiz oranlarını yükseltmesiyle birlikte, dünyanın "yakında hayat pahalılığı krizinden küresel bir resesyona sürüklenebileceğine" dair korkuların arttığını söyledi. (Bknz: At G20, tensions among US, China, Russia cloud economic agenda | Business and Economy | Al Jazeera ) Yani gerçekten organizatörlerin hangi konuda “iyimser” olduklarını anlayabilmiş değilim doğrusu.
İstikrarsız ekonomiler, azalmayan yoksulluk
Dünya Bankası raporları, faiz artışlarının "finansal piyasa stresiyle birleştiğinde" "küresel GSYH büyümesinin gelecek yıl yüzde 0,5'e kadar yavaşlamasına" yol açabileceğini ortaya koyuyor. Bu durum büyük ekonomileri istikrarsızlaştıracak, gelişmekte olan ülkelerde yoksulluğun azaltılmasını önemli ölçüde yavaşlatacak. (Bknz: G20 Summit in Bali: What to Expect | Time)
Zirvede tabii ki Ukrayna savaşı da ele alınacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu büyük buluşmaya katılmayacağını duyurmuştu zaten. Yerine Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov gidecekti. Bu bile Zirve’nin gerginlik içinde geçeceğinin işareti. İlk kez Başbakan olarak bir toplantıya katılacak olan, Rusya için “haydut devlet” diyen İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Putin’in zirveye katılmamasını da “yüzleşmekten kaçındığını” iddia ederek eleştirdi. Yani Putin orada olsa da olmasa da “hedef” durumunda.
Şi-Biden görüşmesi: Bir şey çıkmaz
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile ABD Başkanı Biden da zirvede görüşecekler ama bu “ikili görüşme” zirvenin bir parçası değilse de kilit önemde bir buluşma elbette. ABD, “ilişkileri sıfırlamak”tan söz ederken Çin’in tavrı ılımlı. Pekin, “ilişkiler yeniden rayına oturabilir” diyor. Bu “'buluşma'dan bir şey çıkmaz” diyenlerdenim. Sürmekte olan büyük bir “ticaret savaşı”, Ukrayna’da farklı konumlanmalar, Tayvan kaynaklı krizler ortadayken bir uzlaşma, anlaşma beklentisine girmek anlamsız. “Yumuşak” yaklaşmakla beraber herhalde Şi’nin Biden’a taviz vermesi de beklenemez.
Ha, bakın İngiltere ile Fransa, aralarındaki gerginliği gidermenin yolunu bulabilirler zirvede. Daha dün Manş Denizi’nden göçmen geçişleri konusunda, az daha savaşa tutuşuyorlardı anımsarsınız, anlaşma da imzaladılar, yani zirvede avantajlı bir zemin yaratmış olarak yer alacaklar.
Bu iki ülkenin sorunlarını giderme yolunda zirvede de mesafe alacak oluşlarının dışında “dünyaya” yararlı bir karar vs çıkacak gibi görünmüyor. Zaten bakmayın kalabalık oluşlarına “dünya”dan çok kendilerini düşünüyor hepsi. Bu yüzden G20’de “iyimserlik” adına ne var gerçekten anlayabilmiş değilim.
İngiltere ile Fransa’nın yeniden başlayan “aşkları” kastediliyorsa, iyi o zaman.