Neden bu kadar şaşırıldı anlamıyorum. Güney Kore’de sanki bu tür şeyler hiç olmazmış gibi davranılmasını gerçekten de tuhaf değil mi? Bir zamanlar ekonomideki “mucize”si ile de model ülke olarak gösterilen Güney Kore’de sıkıyönetimler, darbeler hiç eksik olmadı ki, bu son gelişme sürpriz olsun.
Ülkede1990'ların sonunda doğrudan demokrasiye geçmeden önce birkaç kez sıkıyönetim ilan edilmişti. 1979’da, 1961 yılında askeri bir darbeyle iktidarı ele geçiren dönemin Güney Kore diktatörü Park Chung-hee'nin suikast sonucu öldürülmesinin ardından bir sıkıyönetim ilan edildiğini biliyoruz. 1980 yılında da bir grup subay dönemin Devlet Başkanı Choi Kyu-hah'ı muhalefetin, demokratik yönetimin yeniden tesis edilmesine yönelik çağrılarını bastırmak üzere sıkıyönetim ilan etmeye zorlamış, sonunda sıkıyönetime geçilmişti.
Demokrasiye geçtikten sonra bile ülkede çözümü sıkıyönetimde bulanlar çıkıyor demek ki. Güney Kore Anayasası'na göre Başkan, “savaş, silahlı çatışma veya benzeri ulusal acil durumlarda askeri güçlerin seferber edilmesi suretiyle askeri bir gereklilikle başa çıkmak veya kamu güvenliği ve düzenini korumak için gerekli olduğunda” sıkıyönetim ilan edebiliyor. Anayasa’da böyle bir hak verilmiş Başkan’a “Güney Kore demokrasisi”nde.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim gerekçesini Kuzey Kore tehdidinin yanısıra muhalefetin parlamentoyu kontrol ederek hükümeti felç etmeye çalıştığı iddiası oluşturuyor. Kuzey’den ne tür bir tehdit geldiğinden söz etmediğine göre asıl derdi muhalefetle.
Nasıl olmasın? Sadece siyasi rakipleri değil toplumun hemen her kesimi Yoon’a muhalif. Aylardır süren bir doktor grevi var. Binlerce doktor, hükümetin tıp fakültelerindeki öğrenci sayısının arttırılması planları yüzünden iş bırakmış durumda. Şimdi 48 saatte işlerine dönmek zorundalar, yoksa sıkıyönetim kanunlarıyla yargılanacaklar. Sıkıyönetimin halk protestolarını, grevleri, diğer kamusal toplanma biçimlerini de kısıtladığı düşünülürse Güney Kore Devlet Başkanı’nın asıl niyetinin ne olduğu da anlaşılır.
“Dış güçler” en yaygın masaldır malum. Başkan Yoon muhalefetteki Demokrat Parti genel seçimlerde büyük bir farkla kazandığı andan beri “topal ördek” durumunda. Yoon'un anketlerdeki oy oranı düşükken, eşi first lady Kim Keon Hee muhalefet tarafından hisse senedi manipülasyonu yapmakla suçlanıyor. Hanımefendinin lüks bir Dior el çantasını kabul etmesiyle ilgili bir skandal da dahil olmak üzere bir dizi tartışmayla karşı karşıya kaldı Başkan Yoon. Yani sıkıyönetimin en çok Başkan Yoon’u kurtardığı çok belli.
Ancak zorluklar var. Başkan'ın bu kararına parlamento karşı çıktı. Askerlerce kuşatılmış parlamentoya girmeyi başarabilen yeterli sayıdaki milletvekili sıkıyönetimin kaldırılması için önerge verdi. Sıkıyönetim kurallarını uygulamada ısrar edenlerin de vatana ihanetten yargılanacaklarını duyurdu.
Başkan Yoon hangi kısıtlamaların uygulanacağı konusunda net bir açıklama yapmadı ancak Yonhap haber ajansı ordunun parlamento ile siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklanacağını, medya mensuplarının da sıkıyönetim komutanlığının kontrolü altında olacağını söylediğini aktardı.
Yani muhalefet ile parlamento Yoon’a kararını geri aldıramazlarsa ülkede göstermelk de olsa var olan demokrasiye veda edilmiş olacak.