Teksas Uvelde’de 19’u çocuk 21 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamın üzerinden henüz 72 saat geçmişken, sanki böyle bir kıyım yaşanmamış gibi yıllık toplantısını yapmayı ihmal etmedi Ulusal Tüfek Birliği (UTB). Yaşattıkları acılara saygısızlıkları, yakınlarını kurban vermişlere kayıtsızlıkları bilindiği için şaşıran olmadı buna tabii. Kimse, bu uğursuz kurumdan, ölenlerin anısına toplantıyı ertelemesini de beklemedi.
Kâr hırsının delirttiği tipler bunlar. Kazandıkları/kazanacakları paradan daha önemli bir şey yok onlar için. O kadar delirmişler ki, bu akıl yitimi aptala dönüştürmüş bunları. Örnek vermemi ister misiniz? Bunların herhalde en aptalı, Ulusal Tüfek Birliği’ne yaptığı bağışlarla bilinen Jim Hollis adlı üye olmalı. Çünkü bu Hollis, Politico dergisine verdiği demeçte kelimesi kelimesine şunları söyledi: “Teksas saldırısı neden üç gün önce oldu? Bunu kasıtlı yaptılar. Yıllık toplantımızı gölgede bırakmak için”. Aptal demekte haklı olduğum anlaşılmıştır herhalde.
Anladınız kuşkusuz ama ben biraz daha açayım; yani bu aptal, ciddi ciddi birilerinin o genç katilin eline silah verip, “git 21 kişiyi öldür. Böylelikle UTB’nin yıllık toplantısı gölgede kalır” dediğini sanıyor. Kâr etmenin bin türlü yöntemini bilen çakal, komplo teorisinde sıfırı çekmiş haliyle. ABD mahkemelerinde sanık savunmalarının toplandığı bir derlemede rastlamıştım vaktiyle, biri anlatsa şaka sanırdım. Katil, hakimin “neden öldürdün?” sorusuna, “ben öldürmedim, o yanlışlıkla bıçağımın üzerine düştü” yanıtını verdiğinde hakimin ikinci sorusu şu olur: “yanlışlıkla 23 defa mı?” Mahkemedeki katil ile Hollis’in zeka seviyeleri aynı. Karşılarındakini aptal sanıyorlar. Toplumsal konumları ne olursa olsun aptallar birbirilerine benzerler.
Nerede anımsamıyorum ama çok hoş bir vecizeye rastlamıştım; “çekirge tek başına bir tehlike yaratmaz, sürü halinde tehlikeli olurlar. Tıpkı ahmaklar gibi” demiş akıllı insanlardan biri. Hollis tek başına olsa güler geçersin ama değil işte, sürü halinde yaşıyor bunlar da. Toplandıkları yer de Ulusal Tüfek Birliği. Hepsi birbirinden aptal. Çünkü bunlardan biri tümünün ortak görüşü olan şu saçmalığı dile getirmişti iki yıl önceki bir saldırının ardından: “Kurbanların da silahı olsaydı, kendilerini savunacak, dolayısıyla ölmeyeceklerdi”. Tek tek sadece ahmak olan bu tipler, ciddi tehlike yaratıyorlar bir araya geldiklerinde. Vecize çok güzel.
Ben bir ABD Başkanı’nın aptal olmasına değil, bir aptalın ABD Başkanlığına kadar yükselmesine önem veririm. Tüm aptallara aşıladığı bir umut var çünkü bu durumun. Aptal olmanın ABD Başkanı olmaya engel olmadığını gören bir aptal, nasıl mutlu olmaz? Ne olursa olsun “aptal” demek doğru mudur diye huylananlarınız varsa hemen hatırlatayım; Trump Başkan seçildiğinde ünlü İngiliz gazetesi Daily Mirror “Stupid Nation” (Aptal Millet) diye başlık atmıştı. Ben hiç değilse, o da hak ettikleri için, şahıslara söylüyorum ne olduklarını. Trump'ı Başkanlığa kadar yükselmiş bir aptal olduğu için hep önemsedim. Bakın UTB’nin, Hollis’in de katıldığı o toplantısında ne demiş: “Dünyamızda kötülüğün varlığı, yasalara uyan vatandaşları silahsızlandırmaya gerekçe yapılmamalı”. Yani demek istiyor ki “21 kişi öldü diye silaha yasak da ne?” Sadece aptal değil kötü de üstelik .
Peki, Suudi parasını elden kaçırmasın diye Suudi yöneticilerle Kılıç Dansı yapan bu aptal, UTB’deki konuşmasından sonra ne yapmış? Bu sefer de 2024 başkanlık seçimlerinde gerek duyduğu parayı elden kaçırmasın diye silah üreticilerinin önünde “Hold On, I'm Comin” (Bekle Geliyorum) adlı şarkıyla dans etmiş. Çocukların ölümlerinin üzerinden 72 saat henüz geçmişti. Sadece aptal değil, ruhsuz da üstelik.
UTB’nin kayıtlı 5 milyon üyesi var, hem Kongre’de hem de Senato’da güçlü destekçilere sahip. Bu nedenle Joe Biden’ın silah karşıtı bir yasayı hayata geçirmesi çok zor. Dünyanın hiç bir yerinde olmayan “bireysel silahlanma özgürlüğü” var olmaya devam edecek gibi görünüyor ülkede. Aptallar kazanmayı sürdürecek.
Uvelde Katliamı’ndan sonra Beyaz Saray önünde silah karşıtı gösteriler yapan annelerden birinin lafı çok dokundu yüreğime. Oğlu 2019 yılında bir trafik tartışmasında tabancayla öldürülen bir annedir bu: “Bebeğimi 19. yaş gününde mezara gömdüm. Ömür boyu hapis cezası çeken, oğlumu öldüren o canavar değil, benim."
İnsanın, UTB’deki tehlikeli aptallar başta olmak üzere, dünyanın farklı yerlerindeki diktatörlere, uzağımızdaki, yakınımızdaki hırsız yöneticilere karşı şarkı söyleyesi geliyor. Hazır ülkemizde neredeyse şarkı söylemek de mücadele gerektiren bir "eylem" olduğuna göre anlamlı da olur aslında bu. Derinden, yavaş yavaş ama tek tek değil, hep bir ağızdan söylemeliyiz:
“Hold on, we're coming”