Sabunun bile bulunmadığı bir okulda insan eğitemezsin!

Şahin Aybek yazdı: Sabunun bile bulunmadığı bir okulda insan eğitemezsin!

“Bölgeler, okullar ve hatta sınıflar arasındaki çok büyük uçurumlar var. Adalete olan güveni sarstığınızda, liyakate ve hakkaniyete ve dolayısıyla eğitime olan güveni de sarsarsınız.”

“Özelleştirilen onca kamu malının bırakınız gerçek değerini, hatta arsa fiyatını, satılan tesisin hurda fiyatının bile altında olduğunu sağır sultan bile biliyorsa, bu memlekette kimse eğitimle bir yerlere gelineceğine milleti ikna edemez. Çocuklarımız aptal değil, herhangi bir zekâ sorunu da yok. Böyle olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Dolayısıyla, eğitimle artık bir yerlere gelmenin mümkün olmadığını onlar da görüyorlar ve bu konudaki umut ve motivasyonları kırılıyor.”

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Olkun ile Türkiye’deki matematik eğitimi üzerine söyleştik.

Sayın Olkun, Türkiye’de matematik eğitimi denilince ilk akla gelen isimlerdensiniz. Ne zamandan beri matematik öğrenmekle ilgileniyorsunuz?

Matematiğe olan ilgi ve yeteneğimi ilk keşfeden 1. Sınıf öğretmenim Nihal öğretmen idi. Beni 3. Sınıfların çözemedikleri problemleri çözmem için 3. Sınıfa gönderdiğini hatırlıyorum. Daha sonra bizi 5. Sınıfta okutan Mehmet öğretmenim çok motive etmişti. Bana ilkokuldan ayrılırken öğüdü aynen şöyle idi:

“Bak oğlum Sinan, Matematik ve İngilizceye özel önem ver. Senin geleceğin bu iki konuda” demişti. Bugün hala dün gibi hatırlıyorum. Nasıl hatırlamam bugün matematik eğitimi konusunda hem Türkçe hem de İngilizce dersler veriyorum. Çalışmalarımın, yayınlarımın çoğu İngilizce dergilerde yayımlandı. Hatta çok yakında Erasmus+ Öğretim Personel Hareketliliği kapsamında Almanya, Berlin Free Üniversite’ye gittim ve bir hafta süreyle oradaki matematik eğitimcilerle deneyim ve düşüncelerimi paylaştım. Son günü seminerimiz 4 saat sürdü.

Sayın Olkun, PISA, TIMSS gibi uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında Matematikte durumumuz pek parlak değil malum. Sizce matematik eğitimimizde yanlış giden nedir? Elbette söylenecek çok şey vardır, ancak çok önemli ve olmazsa olmazlara kısaca değinecek olsak neler söylemek istersiniz.

Aslında yalnızca matematik değil diğer tüm alanlarda bir başarı düşüklüğü söz konusu. Yıllar önce başlayan ancak son 20-30 yıldır hızlanan bir özelleşme ve ticarileşme söz konusu. Bu aslında devletin 3 temel işlevi olan eğitim, sağlık ve güvenlik alanlarının hepsinde birden bir erozyona neden oldu. Eğitimdeki yansıması çok daha acı ve uzun vadede daha fazla yıkıma neden olacaktır. Dolayısıyla en temel sorun bölgeler, okullar ve hatta sınıflar arasındaki çok büyük uçurumlardır. Sabunun bile bulunmadığı bir okulda insan eğitemezsin.

Gelin birlikte Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ilgili maddelerine bir göz atalım.

Bölüm I – Genellik ve eşitlik:

Madde 4 – Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Bölüm V – Fırsat ve imkan eşitliği:

Madde 8 – Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.

Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.

Bir de Anayasamızın ilgili maddelerine bakalım.

II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

MADDE 42- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Şimdi yukarıda saydığımız yasaların hakkıyla uygulandığını söyleyebilir misiniz? Adalete olan güveni sarstığınızda, liyakate ve hakkaniyete ve dolayısıyla eğitime olan güveni de sarsarsınız. Baştan da söylediğim gibi bu sadece eğitimle sınırlı da değil, çok daha genel bir istismar söz konusu. Bir örnek daha verelim:

III. Kamu yararı

A. Kıyılardan yararlanma

MADDE 43- Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.

Bu konuda hakkaniyetli ve etik davranıldığını söyleyebilir miyiz? Elbette hayır. Milletin gözüne baka baka önce kıyılarda kısmi yangınlar çıkarmak, sonra oralara lüks oteller yapmak bu konularda yapılan trajik uygulamalardan sadece biridir. Bakınız şu madde layıkıyla yani etik ve hakkaniyetli bir şekilde uygulansa emekli maaşı 10 bin lira ama domates 50 lira olur mu?

B. Toprak mülkiyeti

MADDE 44- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.

Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.

C. Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması

MADDE 45- Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.

Bu maddeleri layıkıyla uygulamayı bir kenara bırakın tam tersi uygulamalar söz konusudur. Örneğin, köylerin mahalle yapılması, sonra köy meralarının inşaat rantına açılması konusunu bu maddenin neresine sokuşturabilirsiniz? Bunu yapmak için ya okuduğunu anlamama sorunu ya da düpedüz kötü niyetle çıkar sağlama söz konusudur.

İşte bir başka örnek:

E. Devletleştirme ve özelleştirme

MADDE 47- Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.

Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.

Özelleştirilen onca kamu malının bırakınız gerçek değerini, hatta arsa fiyatını, satılan tesisin hurda fiyatının bile altında olduğunu sağır sultan bile biliyorsa, bu memlekette kimse eğitimle bir yerlere gelineceğine milleti ikna edemez. Çocuklarımız aptal değil, herhangi bir zekâ sorunu da yok. Böyle olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Dolayısıyla, eğitimle artık bir yerlere gelmenin mümkün olmadığını onlar da görüyorlar ve bu konudaki umut ve motivasyonları kırılıyor.

Sayın Olkun, aslında herkesin, hepimizin farkında olduğu bu hakikatleri bir kez daha ve derli toplu bir şekilde belirttiğiniz için teşekkür ederiz. Elbette parçaların tek tek sağlıklı olması durumunda bütün sistem sağlıklı çalışır. Ufak çapta ve münferit olarak başlayan bazı anormallikler zamanla sistemi bozmaya ve tümüyle işlemez hale getirir. Yine de bütün bu bizi aşan hakikatleri bir kenara bırakırsak siz alanınızla ilgili neler yapıyorsunuz? Yangına su taşıyan karınca ya da kurtarılan bir tane de olsa hayatı değişen denizyıldızı ummalı mıyız, var mı böyle bir proje?

Sayın Şahin elbette, öncelikle işimi doğru ve etik ilkelere uygun, güncel bilimsel bulgular ışığında kendimi yenileyerek yapmaya çalışıyorum. İşimin dışında kendime iş edindiğim bir You Tube eğitim kanalı var. Bu kanalda şu anda 82 tane matematik eğitimi ile ilgili video yayımladım. Her hafta 1-2 tane güncel olan ya da güncelleşen konularla ilgili videolara devam ediyorum. Bu kanalda öncelikle sınıf öğretmenlerimiz olmak üzere okul öncesi öğretmenlerimize, ortaokul matematik öğretmenlerimize, kısmen lise öğretmenlerimize mesleki formasyonlarını geliştirebilecekleri eğitim videoları yayınlıyorum. Ayrıca öğrencilerimize ve velilerimize LGS ve TYT gibi merkezi sınavlarda ve okul başarılarında katkısı olacak konularda videolar da var.

Hocam kanalınız ile ilgili biraz daha detaylı bilgi verir misiniz?

Kanalımın adı: Sinan Olkun’un Matematik Okulu. Kanala ve içeriklerine youtube@sinanolkun anahtarı ile de ulaşılabilir.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

Eğitim Haberleri