Bunca yanlışa rağmen bugüne kadar iyi gelmişiz doğrusu. Sohbette, tartışmada münasebet düşürüp ettiğim kimi kelamların aslında öyle olmadığını her öğrendiğimde ciddi ciddi bir güven kaybı yaşıyorum. Kime, neye güveneceğini şaşırıyor insan gerçekten de. Yanlışın yetişmesi zor bir yayılma hızı var, kabul edelim ki. Yıllarca, ta ki biri “doğrusunu” açıklayıncaya kadar belki de hiç söylenmemiş ya da yanlış anlaşılmış nice vecizeyi, sözü kullandık, durduk.
Daha önce de değinmiştim. Sezar örneğin asla “sen de mi Brütüs?” dememiştir. Shakespeare’in marifetidir bu. Jül Sezar Tragedyası'nda Sezar'a söyletmiştir bu soruyu. Ayrıca Brütüs, Sezar’ın ne yakın dostuydu ne de düşmanı. Kimse peşine düşmemiş tabii, doğru mudur diye. Yüzlerce yıldır söylenegelmiş. Günümüz tarihçileri neyse ki öncekilerden daha meraklı, daha dikkatli. Sayelerinde öğreniyoruz neyin ne olduğunu.
Goldman asla söylemedi
Aslında tarihçilerin araştırmalarına ihtiyaç duymadan, bizim de doğrusunu kolaylıkla öğrenebileceğimiz yanlışlar var. Prens’ini okuyan herkes, sanıldığının aksine, Machiavelli’nin kesinlikle “amaca giden her yol mübahtır” demediğini anlar. Çoğu insan söylendiğine inanacak kadar ortak bir yanılsamaya nasıl düşer, anlamak zor.
Büyük aktivist, büyük anarşist kuramcı Emma Goldman’a “Dans edemeyeceksem bu devrim benim değildir” dedirttiler, düşünün. Böyle bir lafı yoktur oysa. Tarihçi Alix Kates Shulman işin doğrusunu açıkladı: Goldman’a atfedilen bu ifade tişört satmak için uydurulmuştur. Shulman, anarşist bir matbaacı olan Jack Frager'ın Vietnam Savaşı'nın sona erişinin kutlanacağı büyük bir festivalde Central Park'ta satılmak üzere bastırdığı Emma Goldman tişörtlerine yazdırmış bu ifadeyi meğer.
Doğrusu Britannica ansiklopedisinde yıllardır yazılı durduğu halde hala Pandora’nın Kutusu deyip durmamız da çok tuhaf. Günümüzde “sonuçları öngörülemeyen sorunlar yaratabilecek bir eyleme kalkışmak” anlamında kullanılan bir deyim bu. Pandora sözcüğü de antik Yunan’ın Homeros’tan sonraki en önemli ozanı olan Hesidos’un “ilk kadın”saydığı Pandora’dan gelme. O dönemdeki anlamı “tüm tanrıların armağanıyla donanmış” demek. Antik Yunan tanrısı Zeus, Pandora’ya bir düğün armağanı yollar. İçinde ne olduğu belli olmayan pişmiş topraktan yapılma bir saklama küpüyle. Bu küpe Pithos deniyor. Yüzyıllar içinde Pithos anlam değişikliğine uğrayarak sandık ya da kutu anlamlarını alıyor.
Erasmus yanlış yaptı
Yani ifadenin doğrusu Pandora’nın Küpü’dür. Kutu anlamında kullanılmasının ya da öyle sanılmasının sorumlusu da büyük düşünür Erasmus’tur. Antik Yunancadan çevirirken çeviri ya da yorum hatası yapmıştır Pithos’la ilgili olarak. O gün bugündür yanlış kullanırız. Erasmus da olsa insanoğlu/kızı yanılabilir. Ayrıca kötü niyeti yoktur muhtemel.
Ne fark eder? Öyle yerleşti ki dillere bu yanlış ifade amaçlanan neyse onu gayet iyi ifade ediyor. Ancak aslından, gerçeğinden neden mahrum olalım, diye düşünüyor insan yine de.
Ama gerçek yazarı, şairi unutulduğu için hak etmeyenlere mal edilen öyle vecizeler, sözler, dizeler var ki ciddi bir haksızlık yapıyoruz gerçek sahiplerine. Ebu Said-i Ebu’l-Hayr’a çok ayıp etmişizdir örneğin. Mevlana’nın sanılan “Gel Ne Olursan Ol Yine Gel” dizesi onun şiirlerinden birinde geçer.
Şu Pandora’nın Küpü de garip ama. Söylemek zor geliyor.
Neyse... Alışırım herhalde.