El Salvador’da, Pazar günü yapılan seçimleri muhalefeti adete ezip geçen Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin yeniden kazanması kimse için sürpriz olmadı. Beş yıllık ilk döneminde özellikle çetelerle mücadelede son derece başarılı olan genç devlet başkanı artık politikalarını daha da kolay hayata geçirebilecek. Büyük bir halk desteğine sahip olduğu için bu konuda sıkıntı çekmeyeceği biliniyor.
Beş yıl önce seçimleri kazanıp başkanlık koltuğuna oturduğunda, onlarca yıldır çetelerin kontrolünde olan mahalleleri kurtarmak için son derece radikal önlemler almıştı Bukele, orduyu sokaklara çıkarmak gibi. Şimdi ülkeyi, bir kez daha olağanüstü hal altında yönetecek güçlü bir lidere dönüşmüş durumda. Kimse bu kadarını tahmin etmemişti doğrusu.
Seçim sonuçlarını Yüksek Seçim Kurulu’ndan önce duyurması seçimde hile olabilir mi kuşkusuna yol açsa da 1.6 milyon oy aldığı gerçek. Bu oran diğer iki parti olan FMLN -geleneksel sol kanat- ile sağcı Arena oylarından sekiz kat daha fazla. Partisi Nuevas Ideas, 60 milletvekilinden 58'ine sahip olacağı tahmin edilen Yasama Meclisi'nde de kazandı. İşte bu yüzden Bukele, "demokraside ilk kez tek parti" sistemi kurulduğunu söyleme cesareti buldu kendisinde.
ABD ÜZGÜN, ÇİN MEMNUN
Gerçekten pek eşi benzeri olmayan bir politikacı Bukele. Dünyanın dört bir yanından gelen kutlama mesajlarını, tıpkı ülkenin güçlü çetelerini dağıttığında yaptığı gibi, sosyal medya hesaplarından duyuran 42 yaşındaki devlet başkanı, bu nedenle küresel bir fenomen haline de geldi beş yıl içinde . Bukele’nin, bir kez daha seçilmesinden ABD pek memnun kalmış sayılmaz, Çin’in ise keyfi yerinde olmalı. Çünkü beş yıllık iktdarı boyunca ABD’ye mesafeli davranan Bukele, Çin ile ilişkilerini hayli geliştirmişti. Başkent San Salvador'a yapılacak devasa Ulusal Kütüphane 'nin inşası Çin'e verildi örneğin. Küçük ama önemli bir gösterge bu iki ülke ilişkileri açısından.
İNSAN HAKLARI SİCİLİ KABARIK
Büyük halk desteğini kazanmış olması, halkın ülkenin olağanüstü hal ile yönetilmesinden şikayetçi olmadığını ortaya koydu. Bu, ülkede çok sayıda keyfi tutuklama olduğu konusunda endişe duyduğunu belirten insan hakları örgütlerinin eleştirilerine, otokratit gidişattan memnun olmayan uluslararası kuruluşların uyarılarına rağmen Bukele’nin olağanüstü hal uygulamasını sürdüreceği anlamına geliyor. Bundan sonraki adımının ne olacağı da merak konusu haliyle.
Halk desteği var diyerek devletin temel esaslarını, geleneksel işleyişini değiştirmek ne derece doğru sorusu, hele bu değişiklikler kendisini sağlama alma amaçlıysa, gündeme geliyor haliyle. Çünkü gücü eline aldığında Bukele’nin pek de demokratik kurallara uyduğu söylenemez. Örneğin, bir önceki yasama döneminde muhalefetin elindeki Ulusal Meclis'le karşı karşıya gelmiş, Şubat 2020'de polislerle, askerlerle meclisi basmıştı. Meclis başkanlığı koltuğuna oturduğunda “artık durumun kimin kontrolünde olduğunun çok açık olduğunu düşünüyorum" dediği duyuldu. Sonra ne yaptı biliyor musunuz? Elleriyle yüzünü kapatarak dua etti.
Tüm tek adamların bu tür ortak özellikleri var demek. Dua etmek bunlardan biri. Meclisin kontrolünü ele geçirdikten sonra Bukele’nin ilk işi Anayasa Mahkemesi üyelerini görevden alıp, yerlerine yandaş hukukçuları atamak oldu. Bir önceki başsavcıyı da görevden aldı. Ardından tam 24 kez daha yenilediği olağanüstü hal uygulamasını başlattı. Yoksulluğu azaltamadı, ekonomiyi düzeltemedi.
Bukele ülkedeki her şeyin tek hakimi. Ağzından çıkan kanun sayılıyor. Muhalefet ise nal topluyor.
Tek adamların olduğu ülkeler birbirlerine ne kadar benziyor.