“İnsanlar eğitim aracılığı ile ya aptallaşır ya da akıl geliştirir. Organize olmuş aptallara anlatmanız ve öğretmeniz mümkün değildir sizi asla dinlemez üstelik kaba kuvvet gösterirler. Mantıklı gerekçeler sunsanız da önce reddederler, reddedemeyecek duruma geldiklerinde ise olguyu ya da olayı önemsizleştirirler.”
“Çocuk çok değerlidir, çocuğun anne karnından itibaren, annenin etkilendiği her ortamdan etkilendiği açıktır. Çocuklarına, onların haklarına özen gösteren ülkeler oldukça başarılıdırlar.
Eğitimci Şule Yurcu ile zeka, akıl, aptallık ve eğitim ilişkisi üzerine konuştuk.
Ülkemizde insanlar arasında yan baktın ile başlayarak silahla yaralama ya da öldürmeye kadar uzanan şiddet unsurları ile ilgili haberler, her gün görsel ve sosyal medyada çoğalıyor. Bu durumun eğitim ve öğrenme öğretme ile bir ilişkisi var mıdır?
Tabii hem de doğrudan alakalıdır. İnsanlar öğrenme ve öğretme aracılığı ile ya aptallaşır ya da akıl geliştirir. Ülkemizde ebeveynlerin merak alanı zekâ üstünedir. Sadece Matematiksel Mantıksal ve Dilsel zekâ ölçülerek ellerine bir sayı verildiğinde ebeveynler ile çocukları kendi sorumluluklarının bittiğini zannedip her tür gelişim sorumluluğu okullara bırakıyorlar. Hükümetler için ise savundukları ideolojilerin kazanılması önemli, tabii ekonominin bozulması insanların çok yönlü gelişmelerini sağlayan sinema, tiyatro, konserlere gidebilme, kitap alabilme gücü, neredeyse yok oluyor. Bu paradigmalar arasında insanlar aptallaşıyor. Maalesef akıl geliştiremiyor.
Peki bu Aptallık ve Akıl geliştirme ya da geliştirememe biraz daha açar mısınız bu konuyu ve eğitim – öğretim ile ilişkisini paylaşır mısınız?
Evet Aptallık Teorisi ikinci dünya savaşında, genç bir Teolog olan Alman Dietrich Bonhoeffer tarafından, Beş Akıl Teorisi ise 19. Yüzyılın sonlarına doğru Howard Gardner tarafından ortaya konulmuştur.
Aptallık nasıl açıklanabilir: Problemi tanımlayamayan ve çözüm üretemeyen insanlardır. Bunun temeli hem Ülkenin Eğitim Kültürüne hem de okullara ulaşma zorluklarından ayrıca okullarda öğrencinin sorgulamasına dayanmayan öğrenme ortamları sonuçlarına ve gerçeği arayan çocukların söylenen ile uygulananın birbirine uymadığı yerleşkelerde oluşur. Ayrıca toplumda uyum da ortadan kalkar karşıt fikirler birbirini düşman gibi görürler.
Akıl nasıl açıklanabilir: Howard Gardner Aklı zekânın damıtılmış hali olarak açıklar, aklın beş çeşit olduğunu ileri sürer özellikle teknolojinin geliştiği bu çağlarda SAYGILI AKLI ve ETİK AKLI ön planda tutar. ALANSAL AKIL bir alanda uzmanlaşmanın önemini vurgular ve EHLİ BİLİR felsefesine vurgu yapar. Bunlar öğrenme ortamlarında terbiye ve öğrenme öğretme aracılığıyla ile sağlanır, alanda ilerledikçe SENTEZCİ AKIL İle problem tanımlanır çözümler üretilir, YARATICI AKIL bunlar çok etkili ve verimli insan gelişimidir. Problemi tanımlar, çözümler üretir, toplumsal uyumu mükemmeldir.
Anladığım kadar bu teoriler, zamanların toplumlar üzerinde eğitim ve öğretimin, ekonomik sıkıntıların, insan gelişimine etkisinden doğuyor, aptallık teorisinden başlayarak biraz daha derinleşelim mi?
Evet evet Almanya tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu. Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar, çocuklar öldürülüyor, ırza geçme artıyordu. Genç bir Teolog olan Dietrich Bonhoeffer bu zalimliğe yüksek sesle itiraz etti bu sebeple hapse atıldı. Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü. Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür, nasıl organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi haline gelmişti? Bonhoeffer “sorunun kökeninde kötülük değil aptallık yatıyor” çünkü savaş nedeniyle Eğitim de müthiş bir gerileme oluşmuştu, ekonomik sıkıntılar da bu gerilemeyi körüklemişti. Hapisteyken yazdığı mektuplarında aptallığın yarattığı kötülüğün diğer tüm kötülüklerden daha tehlikeli olduğunu fark etti. Cahillerin bilmediklerini BİLDİKLERİ ama aptalların bilmediklerini BİLMEDİKLERİDİR. Kötülüğü protesto edebilirsiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele edebilirsiniz. Oysa organize olmuş aptallara anlatmanız ve öğretmeniz mümkün değildir sizi asla dinlemez üstelik kaba kuvvet gösterirler. Mantıklı gerekçeler sunsanız da önce reddederler, reddedemeyecek duruma geldiklerinde ise olguyu yada olayı önemsizleştirirler. Aptal insanlar hallerinden memnundur fakat saldırıya da hazır haldedirler. Entelektüel birikimi olduğu halde aptal insanlar da vardı. İnsanlar bilinçli bir şekilde bazı argümanlar ileri sürülerek ve korku salınarak aptallaştırılırlar, bunu sağlamak için eğitim ve öğretim en önemli anahtardır. Buradan yola çıkarak Bonhoeffer aptallık psikolojik bir olgu değil sosyolojik bir problemdir sonucuna vardı. Diğer bir çıkarımı da aptallar ile diktatörler arasında muazzam bir korelasyon vardır, ikisi de birbirine ihtiyaç duyarlar. Aptallar diktatörün gücüne hayranlık duyarlar, o gücün büyüsüne kapılırlar ve bağımsız düşünme yetisini kaybederler. Gözüne sokulan gerçekleri reddederler. Onlarla görüşenler bir insanla değil sloganlar atan robotlarla görüştüklerini hissederler, büyülenmiş gibidirler ve kötülük yaptıklarının farkında değildirler. Onları bu uykudan uyandırmanın tek yolu ezber eğitimden kaçıp sorguladıkları, denedikleri, gözlemleyerek bir sonuca vardıkları demokratik bir eğitim modeline uyandırmak ve herkesin haklarını ve sorumluluklarını bildiği ve olumlu düzeyde kullandığı güvenilir insan olmasını sağlayan SAYGILI AKLI ve ETİK AKLI geliştirmekle oluşur.
Konu oldukça derin peki zekâ, akıl ve değerler ile ilgili neler söyleyebiliriz?
Ben genelde öğretmen meslektaşlarımla ya da anne-babalarla konuştuğumda “zekâ nerde yer alır?” Diye sorarım. Doğal olarak beyinde cevabı gelir. Yine sorarım beynin neresinde? Çeşitli cevaplar gelir tabii, ancak sağ ve sol beyindeki merkezler, zekâ merkezleridir. Bu merkezler bir biyolog olan Howard Gardner tarafından derin araştırmalar yapılarak bulunmuştur. Bu merkezler ilgili ortamlara maruz kaldıkça gelişir performansa dönüşür, zekâ gelişimi için illa okul gerekmez, okula gitmeden dünyaca kabul edilmiş performansların bazıları okuluna gitmeden de gelişir bu kişilere de ALAYLI denir. Dünyadaki örneklerden biri Mimar Sinan’dır. Akla gelince Eğitim ve öğretim aracılığıyla okullarda gelişir. Hatta şöyle bir ironi kullanılır Howard Gardner tarafından. Zekâ okyanus suyu ise akıl, damıtılmış okyanus suyudur.
Değerlere gelince, değerlere sahip olmak bir ülke kültürüdür ve demokratik düşünce ve davranışlar değerler aracılığıyla oluşturulursa o ülkede güven de artar. Ancak değerlerin kazanılmasında en etkili yöntem, o değerlerin bir ülke kültürü haline gelmesi ve yetişkinlerin değerleri yaşatan model olmasıdır.
Değerlendirmeme göre EĞİTİM ve ÖĞRETİM çok önemli bir başlık, insanın sadece bilgi edinmesini değil, aptallık ve akıl oluşumunu, zekâ ve değer gelişimini önemli ölçüde etkiliyor. Beklediğimiz yetişkinin profili hakkında neler söylemek istersiniz.
Çocuk çok değerlidir, çocuğun anne karnından itibaren, annenin etkilendiği her ortamdan etkilendiği açıktır. Çocuklarına, onların haklarına özen gösteren ülkeler oldukça başarılıdırlar. Çocuk dünyaya iki önemli özellikle gelir, merak ve gerçeği aramak her ikisi de çocuğun gelişmesinde önemli rol oynar. Olumlu düşünen, alanında yetkin, sorgulayan, risk alan, değerleri taşıyan, söylediği ve uyguladığı tutarlı, problemi tanımlayan ve çözüm üreten, vatanını seven, sosyal devlet uygulamalarını destekleyip, katkıda bulunan yetişkin profilidir. Öğrenme ortamlarından beklediklerimiz bu yetişkin profilini sağlamaktır. Merak ettikleri sayesinde gelişen, aradığı gerçeği bulduğundan emin olan ve başaran çocuklar ve dolayısıyla yetişkinler mutludur.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...