İran’da 16 Eylül’de ahlak polisi tarafından tutuklandıktan sonra yaşamını yitiren Mahsa Amini protestolarının kalkışmaya dönüşmesi İran’a geri adım attırdı. İki aydan fazla süren kargaşanın ardından dün İran rejimi "Ahlak Polisi"nin kaldırıldığını duyurdu. Karardan sonra Meclis Başkanlık Divanı Sözcüsü Seyyid Nizamoudin Musavi’nin , "İsyanlarla yüzleşmenin en iyi yolu, insanların gerçek taleplerine kulak vermektir" demesi kalkışmanın gücünü gösteriyor. Bir mollaya inanmadığı lafları ancak güçlü bir direniş, güçlü bir itiraz söyletir.
Önce Suudi Arabistan lağvetti
Bu karar, İran‘ı son derece katı din kurallarıyla yönetilen ülkeler arasında geri adım atan ikinci ülke yaptı. İran’dan önce, baskıcı, Suudi Arabistan yönetimi de – kuşkusuz İran’dakinden farklı gerekçelerle – kadınların kıyafet başta olmak üzere diğer davranış kurallarını denetlemek amacıyla kurduğu Ahlak Polisi birimini 2016’da lağvetmişti. Sadece modernitenin baskın oluşu değil, mantıksız bir dayatma olduğu için de bu tür uygulamaları sürdürmeleri kolay değil bu ülkelerin. Suudi Arabistan 2030 Vizyonu için yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyuyor. Kadın hakları konusunda sicili kötü bir ülkeye yatırım yapacak yatırımcı bulmak eskisi kadar kolay değil. Ambargolar altında inleyen İran’ın da ülkenin kadınlarına davranışı onu halkının yarısını oluşturan kadınların desteğinden mahrum bıraktı. "Dış düşman"a karşı "bir" olmayı zorlaştıran bir durum bu. Ama buna rağmen İran ancak kadınlar başta olmak üzere halkın çoğunun "demokrasi" talepleri ile baş edemeyince böyle bir adım atmak zorunda kaldı.
Oysa çok değil bir kaç yıl önce İran’da 195 milletvekili dönemin ılımlı (!) Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi başörtüsünü teşvik edecek önlemler almaya çağırmış, başörtü yasasının uygulanmamasının ağır sonuçları olacağı konusunda uyarmıştı.
Sadece din değil
İran rejiminin başörtüsü takıntısı sadece dini gerekçelerden kaynaklanmıyor. Batıcı eski Şah rejiminin kötü olan her şeyine karşı duruşun bir simgesi aslında. Kadınların başı açık gezmesi Pehlevi döneminin canlandırılmak istenmesi olarak görülüyor. Şah rejimi 1930’lu yıllara kadınların başını zorla açtırmıştı çünkü. Ayrıca başörtüsü rejim açısından batıcı eğilimlere karşı bir "siper". İkincisi "iç düzeni" korumaktan kadını baskılamayı anlayan molla kafası kadınlar üzerindeki kontrolü başörtüsü ile koruyacağını sandı uzun süre. Oysa dikkatli bakanlar İran’da direnişin farklı biçimlerde, genellikle "sivil itaatsizlik" olarak var olduğunu görür. İran İslam Cumhuriyeti’nin ilk dönemindeki birçok sembolün de yavaş yavaş ortadan kalktığını da.
Şunu örnek kabul edin; 1983 yılından bu yana İran rejimi kadınların başörtüsü takmasını, bol kıyafetler giymesini resmen zorunlu hale getirdi. Buna uymayanlara kırbaçtan hapse kadar değişen cezalar verdi. Yasa kabul edilmeden önce bile başörtüsü dışında birkaç tel saça bile müsamaha gösterilmezdi. Reformist cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin 1990'larla 2000'lerin başındaki görev süresi boyunca pek çok kadın bu sınırı zorladı, saçlarını kısmen açtı, hem başörtüsü hem de Batı tarzı kıyafetler giydi. Yani iki aydan fazla süren kalkışmadan önce de bu biçimde süren bir direniş vardı.
Muhafazakar kadınlara asit
Tabii ki gönüllü olarak başörtüsü takanlar var. Ama onlara bile tahammül edilmediğini anımsatalım. Beş yıl önce İsfahan kentinde bazı muhafazakar kadınlara asitli saldırılar yapılmıştı. Nedeni neydi bilmek ister misiniz? "Tesettürleri kurala uygun değildi." Yani bu aklını kadınla bozmuş dengesizlerin elinden kurtulmak mümkün değil. bugün başörtüsünden kurtulmak isteyen kadın da, katı olmamak şartıyla başörtüsü takan kadın da işte bu karanlık rejime karşı birlikte direniyor.
Ne de güzel yöntemlerle yapıyorlardı bunu. Henüz kadınlar bu kadar ayağa kalkmamışlardı, bir kaç yıl önce üçü başörtüsüz altı genç İranlı, Pharrell Williams'ın dünya çapında hit olmuş şarkısı "Happy" eşliğinde dans ettikleri bir video yayınladı. Başörtüsünü çıkarmış başı açık kadınların "selfie"lerinin yer aldığı "My Stealthy Freedom" adlı bir Facebook sayfası da yüz binlerce takipçi ile "beğeni" topladı. Grup üyeleri anında "kamu iffetine zarar vermekten" tutuklandı. Vahşi rejim, altı kişiyi İran devlet televizyonunda itirafa zorladı. Gençler bir yıla kadar hapse, 91 kırbaç cezasına mahkum edildiler. Cezaları üç yıl süreyle ertelendi. Ama rejim, grubun 700 bine yakın beğeni alan "My Stealthy Freedom" sayfasındaki kadınlara bir şey yapamadı tabii.
"Ahlak Polisi" biriminin kapatılması şu açıdan da önemli. Hayli etkili bir molla olan Büyük Ayetullah Naser Makarem Şirazi’nin "Düzgün bir başörtüsünün" olmamasını "toplum için bir tehdit" olarak nitelendirip, toplumu "tehlikeli bir yoldan" kurtarmak için parlamentoyu "doğru yasaları" çıkarmaya çağırdığı bir ortamda aldı bu kararı rejim. Yani mollanın "önerisi"ni hayata geçirecek gücü yok artık rejimin.
Daha da çok geri adım atacak. Kadınlar, işçiler yani "hayat" kazanacak.
Bu daha başlangıç.
***
Yazıyı Sesli Köşe'den dinleyebilirsiniz.