NASA’nın elli yıl sonra yeniden aya döneceği haberi uzay denince hala bu konuda çocuksu merakı olanlar başta olmak üzere herkeste bir heyecan yarattı gerçekten. Bu merak sahiplerinden biri de şimdiki gidişi “neden gidiliyor ki, ne lüzum var?” sorularıyla beraber değerlendiren bendenizim. İnsansız bir uçuş bu, insanlı yolculuğun yapılacağı ana kadar da yaklaşık 100 milyar dolar harcamış olacak NASA.
Tabii NASA yetkilileri “neden gidiyorlar” sorusuna, aya gidişin, bundan sonraki insanlı uzay uçuşu programının merkezinde yer aldığı, dolayısıyla 1969-72 yılları arasında Apollo’nun yaptığı ay yolculuğundan farklı olduğu yanıtını veriyorlar. Yani bu son gidiş öncekilerin tekrarı değil.
Ne peki? NASA Yöneticisi Bill Nelson "NASA'nın ilk kadın ile ilk beyaz olmayan insanı aya indireceği bir gelecek” için çalıştığını belirterek ileride daha karmaşık hale gelecek olan bu görevlerde, astronotların uzayın derinliklerinde yaşayıp, çalışacaklarını, Mars'a gönderilecek ilk insanlar için gerekli bilimle teknolojinin geliştirileceğini söylüyor. Yani asli/resmi görev/hedef yakın bir zamanda Mars’a insan göndermek.
Hedef insanlı uçuşlar
Dün aksaklık nedeniyle roketin fırlatılmaması yüzünden ertelenen programa, daha Donald Trump döneminde Yunan mitolojisinde Apollon'un ikiz kız kardeşi olan Artemis adı verilmişti. Programın ilk adımını, astronotların gelecekteki görevler sırasında bulunacağı Orion kapsülü ile Uzay Fırlatma Sistemi olarak bilinen ay roketinin test uçuşu oluşturuyor. Orion'un Dünya'ya dönmeden önce ayın etrafında döneceği bu mürettebatsız uçuş, insanları uzay gemisine koymadan önce uzay aracıyla ilgili sorunları giderme amacını taşıyor.
Buraya kadar fena değil. Çok gerekli miydi sorusunu saklı tutarak kabul etmiş olayım. Şu can sıkıyor tabii. Uzayda iş yapmak isteyen firmalara da yol göstermiş olacak bu tür uçuşlar. Yani büyük tekellere uzayda “yol açıyor” NASA. Uzayı nasıl paylaşacak, ne tür bağımlılık ilişkileri oluşturacak bu tekeller, “yeryüzünden” bir fikrimiz var elbette.
Uzayda da yarış var
Uzayda bir yarış olduğunu biliyoruz. Oralarda dolaşan sadece NASA’ya bağlı roketler değil. Çin de son yıllarda üç roketi başarıyla yörüngeye yerleştirdi, Hindistan ile İsrail de 2019’da ikisi de düşen araçlar yolladılar. Güney Kore de uzayda var. Nelson ilginç bir laf etmiş bu arada. Çin’in 2030’larda bir ay üssü de dahil olmak üzere hayli planı olduğunu anımsatarak “bu Artemis için de teşvik edici oldu” diyor. Tabii, Çin’in uzayda “burası bizim bölgemiz, siz terk edin” diyeceği endişesini de taşıyor Nelson. Yani Çin korkusu “dünya” sınırlarını aşmış durumda.
Bu tür uzay yolculuklarının bilimsel amaçları olduğuna ikna olmak istiyorum. Uzaydan toplanan kayalar güneş sistemine ilişkin bilinenleri değiştirdi deniyor çünkü. Radyoaktif izotopların analizi sayesinde ay yüzeyinin çeşitli bölgelerinin tarihlendirilmesinde kesinlik sağlandı örneğin. Mars boyutlarında bir nesnenin 4,5 milyar yıl önce Dünya’ya çarpması sonucu Ay’ın oluştuğu gibi olağanüstü bir bilgiye bu araştırmalar sayesinde ulaştık.
Uzaya gitmenin önemli bir adım olması NASA’nın hedefini Mars’a, Jüpiter’e, Satürn’e yöneltti. Ama Ay’a olan bilimsel ilgi hiç ama hiç tükenmedi. Bir bilim adamının “Ay’ın bir anlamda Rosetta taşı olduğunu düşünüyoruz. Güneş sistemindeki gezegenlerin kökenini, evrimini incelemek için galaksimizdeki en iyi yer burası" deyişi bu ilginin hiç eksilemeyeceğinin kanıtı. Bu arada Ay’ın bilim adamlarının sandığı kadar kurak olmadığı da ortaya çıktı. Bu geleceğin astronotlarının ayın kutuplarındaki kraterlerin dibindeki donmuş su sayesinde susuzluk çekmeyecekleri anlamına geliyor. Ay’da ya da yörüngesindeki bir yakıt ikmali istasyonu, uzay araçlarının güneş sistemine gitmeden önce tanklarını yeniden doldurmaları için bir durak işlevi de görebilir ileride.
Yani NASA’nın elli yıl sonra, önceki gidişin sonuçları da tam olarak açıklanmamışken yeni Ay yolculuğu yapacak oluşunun umarım askeri bir tarafı yoktur.
Umarım.