Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasa Mahkemesi’nin Hatay Milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılması yönündeki iki kararını da uygulamadı.
Anayasayı yok saydı.
Bununla da kalmadı, Meclis’e yazıyla kararını gönderdi. Kararın Meclis Genel Kurulu’nda okunmasını ve Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini istedi.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş bu anayasa ihlâline ortak olmamak için yurtdışına çıktığı sırada kararı Başkanvekili Bekir Bozdağ okuttu. Can Atalay’ın milletvekilliğinin düştüğünü söyledi.
Böylece Meclis de anayasayı yok saymış oydu.
Yargıtay ve Meclis’in anayasayı yok sayması sadece yetkin hukukçular tarafından değil, geniş toplum kesimleri tarafından da eleştirildi.
Ancak anayasayı istediği zaman uygulayan istediği zaman uygulamayın iktidar istediği sonuca ulaştı. Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen cezaevinde kalmasını ve milletvekilliğinin düşürülmesini sağladı.
Muhalefetin tepkisi sonucu değiştirmedi.
Can Atalay konusunda başta CHP olmak üzere muhalefetin gerekli ve etkili tepkiyi veremediğini de söylemek gerekir. CHP’nin 14 Ocak’ta yapılacağını ilân ettiği Anayasa ve Adalet mitingini şehitler nedeniyle iptal etmesinden sonra konuyu bir daha gündeme getirmemesi ve mitingi unutması iktidarın daha kolay hareket etmesini kolaylaştırıyor.
Uzman hukukçular Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararının Meclis’te okunmasıyla Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmediği görüşündeler.
Hem usul hem de esas bakımından bu kararının okunmasının milletvekilliğinin düşürülmesi sonucuna yol açmayacağını savunuyorlar.
Örneğin eski Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu usul hatasını şöyle ifade etti:
"TBMM'ye bildirilen, 3 Ocak 2024 tarihli Yargıtay kararıdır. Oysa hakkındaki hükmün kesinleştiği yönündeki kararın okunması gerekiyor. Buna göre anayasanın 84/2 ye göre yargılamayı yapan mahkeme kararı TBMM'ye bildirilmeli. Bu nedenle düşen milletvekilliği yok.”
Esastaki hatayı da şöyle aktardı:
“Yerel mahkeme kararı da AYM kararı nedeniyle kesinleşmemiş durumda. Yargıtay cezayı onadı ancak AYM yargılamanın durması ve tahliye kararı verdi. Kesinleşmiş bir karar yokken bu değerlendirme yapılamaz. Düşen milletvekilliği bu anlamda yok. Sadece kesinleşen yargılamayı yapan mahkeme kararı
TBMM'ye bildirilebilir. Kesinleşmeyen mahkeme kararı TBMM'ye bildirilemez. Bildirilse bile hukuken sonuç doğurmaz. Düşen milletvekilliği bu açıdan da yok.”
Eminağaoğlu’nun gerekçeleriyle ortaya koyduğu gibi Bekir Bozdağ’ın kararı okutmasıyla Can Atalay’ın milletvekilliği hukuken devam ediyor.
Bu durumda Atalay’ın avukatları yine Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını ve bu işlemin iptal ettirilmesini isteyeceklerini de açıkladılar.
Anayasa Mahkemesi kendi kararını iki kez uygulamayan Yargıtay 3 Ceza Dairesi ve bu ihlale ortak olan Meclis Başkanlığı için de anayasanın gereği olan kararı verecektir.
Ancak sorun Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya uygun kararlar verip vermemesinde değil.
Bu kararların iktidar ve iktidarın kontrolündeki yargı ve yasama organı tarafından uygulanmamasıdır.
Bu durum anayasanın fiilen rafa kaldırıldığı anlamına geliyor.
Türkiye’nin anayasasında yazıldığı gibi demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıkarıldığını gösteriyor.
Bu nedenle muhalefetin anayasanın uygulanmasını sağlamak üzere güçlerini birleştirerek etkili, aktif bir muhalefet yapması gerekiyor.