Başından beri seçimin favorisi Emmanuel Macron’du. Nasıl olmasın, son derece vasat bir muhalefet, ekonomideki fena sayılmayın gidiş, Rusya-Ukrayna savaşı sırasında üstlendiği aktif rol gibi etkenlerle Macron’un favori görülmesinde bir tuhaflık yoktu. Bir de aşırı sağ karşısında “denize düşenin sarılacağı” bir figür olması etkiliydi elbette.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu Fransa’nın da bir çok batılı ülke gibi övündüğü demokrasisinin kırılgan olabilecek noktalara savrulabileceğini gösterdi. Aşırı sağcı Marinne Le Pen’in yüzde 23,2 oy oranıyla Macron’la birlikte ikinci tura kalması “demokrasiyi yaralayıcı” bir gelişme, kuşkusuz. Dileyen, ikinci tura kalamasa da yüzde 22 oranında oy alan - aşırı sol kabul ediliyor- sosyalist aday Jean-Luc Melanchon’ın yükselişinden memnuniyet duyabilir.
Zemmour’a teşekkür etmeli
Macron taraftarları da berbat mı berbat bir figür olan, “Fransa’nın Trump’ı” lakaplı Eric Zemmour’a Le Pen’in oylarını böldüğü için teşekkür etmeli. “Ben değil babam faşistti” demeye getirerek “ırkçı ya da faşist olmadığını” söyleyen Le Pen’i “pasif” bulan yüzde 7’lik bir seçmen Zemmour için oy kullandı ilk tur seçimlerde. Fransa’da AB, küreselleşme karşıtı, İslamofobik, yabancı düşmanı ciddi bir kesim var. Buna rağmen Zemmour’un beklenenden daha az oy almasının (aslında az da sayılmaz) bir kaç nedeni var; uğradığı devlet kaynaklı engelleme, (nefret yasalarının yürürlükte olması yani), diğer tüm sorunları öteleyen yabancılara kültürel temelli karşıtlığı, nihayet hiç ama hiç karizmatik olmayışı. Bu, bundan sonraki seçimlerde faşistlerin neye dikkat etmeleri gerektiğini gösteriyor.
Aslında Marinne Le Pen’in bir karizması var tabii, ama dediğim gibi şimdi “sadece aşırı” kabul edilen bir sağcı lider olarak yıllarca önderliğini yaptığı faşistlerin büyük bir kesiminin gözünde “pasif” görülüyor. Tabii Zemmour’u engelleyen o nefret yasalarının varlığı da Le Pen’in geri adım atmasında etkili oldu. Bu yasalar sayesinde kamuda o iğrenç görüşlerini kolay dillendiremiyorlar bunlar. Bu iki aşırı sağcı, birden fazla cephede susturuldu. İyi oldu tabii.
Fransız medyasına bravo
Fransız medyasına da bir bravo demek gerek. Zemmour’un neredeyse deli olduğunu yazdı birçok gazete. (Bence de deli. Anası, babası Cezayirli bu adamın. göçmen olduğunu unutup ırkçılık yapması başka nasıl açıklanabilir? Delidir herhalde) Ülkeye göçmen akımının ekonomik durumla, yüksek vergilerle, birikmekte olan devlet borcuyla, suçlardaki artışla ilgisi olmadığını vurguladı Fransız medyası. Dünyanın en hızlı kirlenen medyası Türkiye medyasında göçmenler söz konusu olduğunda bunu yapacak çok ama çok az yayın var.
Haziran seçimlerinde durum değişebilir
Vasat liderliğine ragmen ekonominin iyi durumda oluşunun da etkisiyle, seçmenin istikrarı korumak adına yeniden seçtiği Emmanuel Macron için belki de asıl mücadele Haziran’da yapılacak olan parlamento seçimleri olacak. Herhangi bir yasayı geçirebilmek için mecliste çoğunluğa sahip olmalı Macron. Şu anda Macron'un La République en Marche partisi parlamentoda çoğunluğu diğer iki partiyle ittifak kurarak elinde tutuyor şimdilik. Bu nedenle kolayca yasalar geçirebildi parlamentodan.
Haziran seçimlerinde partisi çoğunluğu elde edemezse, Macron, muhalif partilerle de ittifak yapmak zorunda kalabilir. Kendisine Başbakan olarak bir sağcıyı seçebilir. François Mitterand’ın başına bu gelmişti. “Solcu” Mitterand, meclis çoğunluğunu kazanamayınca sağcı Jacques Chirac’ı Başbakan yapmak zorunda kalmıştı.
Aynısını Chirac da yaşamıştı tabii. Bir sonraki Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Chirac da parlamento seçimlerinde çoğunluğu elde edemediği için “solcu” Lionel Jospin'i başbakan olarak atamıştı.
Tamam, duyarlı bir kamuoyu, asıl sorunun ne olduğunun farkında olan dürüst bir medya, nihayet nefret suçlarını/söylemini engelleyen yasalar sayesinde faşistler, aşırı sağcılar istediklerini elde edemediler ama Zemmour’uyla Le Pen’iyle, irili, ufaklı örgütleriyle aşırı sağ güçlenmeye devam ediyor Fransa’da. Devleti aşırı sağa teslim etmeyen kimi seçmenler, yerel yönetimleri aşırı sağa vermekte tereddüt etmeyebilirler. Yabancılara karşı belediyeler önemli mevziler aşırı sağ için.
Haziran seçimleri aşırı sağın ne kadar güçlendiğini gösterecek bir kez daha. Parlamentonun yanı sıra yerel yönetimlerde de güçlenmeleri durumunda bu yabancılar için hiç de iyi olmayacak elbette. Yabancı düşmanlığı üzerinden elde edecekleri yönetme fırsatıyla yabancılardan sonra emekçilere, ilericilere karşı tutum alacaklar, kuşku yok ki. Tarihte örneği vardır.
Fransa’yı ciddi bir aşırı sağ tehlikesi bekliyor önümüzdeki dönemde de.
Komünarların yurdunda bu manzara hayli can yakıyor doğrusu.