İktidar şapkadan tavşan çıkarayım derken Türkiye ekonomisine çok ağır yan etkileri olan zehirli bir ilacı içirdi. Dün açıklanan TL mevduata kur garantisi sisteminin tek cümlelik özeti böyle.
TL’ye kur garantisi sistemi 2018 yılındaki Rahip Brunson krizi sonrasında ekonomi yönetimi tarafından çalışılmış ama sakıncaları nedeniyle cesaret edilememişti.
O dönemde dolardaki tırmanışı kontrol altına almak için çeşitli politika seçenekleri gözden geçirildi ve bunlar arasından uygulanabilir olanları içeren bir tedbir seti çalışıldı.
Kaynaklarımdan öğrendiğime göre dün açıklanan TL’ye kur garantisi sistemi de masaya getirilen alternatifler arasındaydı. Ama bu sistemin “önemli riskler içerdiği” kanaatine varılmıştı.
Çünkü uygulama, tıpkı bugünkü gibi TL mevduat sahiplerine kurdaki gelişmelere göre sağlanacak ilave getirinin Hazine kaynaklarından aktarılması esasına dayanıyordu.
2018 yılında yapılan değerlendirmede, TL mevduatın tamamına böyle bir hak tanınmasının, olası kur senaryolarında kamu maliyesi açısından çok yıkıcı etkiler çıkarabileceği sonucuna ulaşılmıştı.
Bunun üzerine uygulama daraltılarak belli miktarda/yüksek montanlı mevduat için veya belli vadeler için (6 ay ve üzeri gibi) uygulanması seçeneği çalışıldı.
Beş risk tespit edildi:
Al-satlarla elde edilecek kâr, dönem sonunda gerçekleşecek kur farkı ilave getirisinden çoğu zaman yüksek olabilir.
Bir kere bu uygulama hayata geçirilirse sona erdirilmesi kolay olmaz.
TL mevduat sahiplerinin tamamı bu hakkı talep eder.
Mevduat sahipleri uzun vade için bu riski almak istemezler.
Kur dalgalanmalarından faydalanmak için sadece kısa vadede tutabilirler.
Bu riskler nedeniyle 2018 yılında çalışılan bu politika rafa kaldırıldı, bunun yerine Merkez Bankası “kitapta” yazanı yapıp Rahip Brunson Krizinden bir ay sonra 625 baz puanlık kallavi bir faiz artırımına gitti. Dolar yatıştı, TL mevduata kur garantisi gibi olağanüstü önlemlere gerek kalmadı.
2018 yılında sakıncalı görülerek rafa kaldırılan seçenek bu yıl raftan indirilerek eski Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’a da sunuldu.
Öğrendiğime göre bazı Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının ısrarla desteklediği bu öneriye Lütfi Elvan, yukarıda anlattığım sakıncaları sebebiyle karşı çıktı. Bu sistemin kontrolden çıkması halinde ve/veya olası bir büyük kur şokunda kamu maliyesinin ağır darbe yiyeceğini, bunun sonucunda ülke risk priminin iyice artarak kur şokunu daha da derinleştireceğini anlattı.
Elvan ayrıca bu uygulamanın toplumun bazı kesimlerinden diğerine (yani birikim sahiplerine veya üst gelir grubuna) servet transferi anlamına geleceğini de ifade etti.
Mali alan kullanılarak örtülü faiz artışı yapmak ve tüm sistemi dolarize etmek anlamına gelen olan bu tedbirin işe yaramaması halinde sıranın “süper faizli bono ihracı” seçeneğine geleceği de belirtiliyor.
Peki 2018’de içerdiği büyük sakıncalar nedeniyle rafa kaldırılan, eski Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın raftan indirilmesine itiraz ettiği konuşulan TL mevduata kur garantisi sisteminin apar topar uygulamaya sokulması ne anlama geliyor?
İki olasılık var:
Kurda 18 TL seviyesinin aşılmasının getireceği sonuçlar karşısından pes edildi ve aylardır gündeme olduğu halde cesaret edilemeyen uygulama devreye alındı.
Ufukta bir erken seçim var, o nedenle her türlü risk göze alınıyor.