Bilinmezlerle dolu bir döneme girdik. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ne kadar sürecek? Petrol kaç dolara çıkacak? Doğalgaz? Buğday? Rusya ve Ukrayna’dan bu yıl turist gelecek mi? Düşüş olacağı belli ama ne kadar? Rusya’daki Türk şirketleri savaştan ne kadar etkilenecek? Türkiye’nin cari açığı ne kadar büyüyecek? Cari açık şoku yaşanırsa Merkez Bankası’nın rezervleri yeter mi?
Eskiden risklerin böyle sert biçimde arttığı dönemlerde hem Merkez Bankası hem ekonomi yönetimi olağanüstü önlemler alırdı. Finansal İstikrar Komitesi duruma göre hızlıca toplanır veya bir alt komite kurar, kurumlar kendi içlerinde krizi yakından izlemeye yönelik komiteler oluştururdu.
Bu defa Ankara’dan ses çıkmıyor. İşgalin başlamasından bu yana Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yaptığı “Bu seviyelerden dolar almayın, eliniz yanar” açıklaması dışında bir şey duymadık.
Oysa Rusya-Ukrayna krizinden en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini sağır sultan bile duydu. Sayılar belli: Petrol fiyatlarında 10 dolarlık artış Türkiye’nin cari açığını 4 milyar dolar artırıyor. Geçen yılı 80 dolar civarında bitiren petrolün varil fiyatı kimi uzmanların öngördüğü gibi 130-140 dolara çıkarsa, buradan cari açığa yaklaşık 20 milyar dolar katkı gelir.
Türkiye, Rusya ve Ukrayna’dan yılda yaklaşık 12 milyar dolar ihracat ve turizm geliri elde ediyor. Savaşın uzaması burada da sert düşüşe neden neden olur.
Dış ticaret açığında şimdiden patlama yaşanıyor. Ocak ayında dış ticaret açığı yüzde 234.9 arttı. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak ayında yüzde 83 iken, 2022 Ocak ayında yüzde 63.2'ye geriledi.
Risklerin bu kadar arttığı dönemlerde dümende kimin olduğu önemli. Kaptan fırtınalı dönemde belli olur, derler. Eski Merkez Bankası Başkanı Rüştü Saraçoğlu’nun da buna benzer bir sözü var: “Merkez Bankası başkanlığı beş yıldır ama beş günde belli olur.”
Türkiye ekonomisinin dümeninde şu anda kriz tecrübesi olmayan bir ekip var. Kriz yönetiminin en önemli aktörü olması gereken Merkez Bankası etkisiz elemana dönüştürülmüş durumda.
Bunun son işareti, geçtiğimiz hafta Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgalinin başlamasıyla dolar 14 TL’yi aşıp 14.68’e dayandığında piyasaları sakinleştirmeye yönelik açıklamanın Merkez Bankası’ndan değil Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gelmesiydi. “Böyle bir açıklamanın Merkez Bankası yerine Hazine ve Maliye tarafından yapıldığını ilk kez görüyorum” dedi, geçmişte ekonomi yönetiminde görev almış bir kaynağım.
Merkez Bankası’nın atacağı her adım, yapacağı her açıklamanın Bakan’ın onayına sunulmasının istendiği konuşuluyor. Kağıt üzerinde Merkez Bankası elbette bağımsız. Hukuken iki kurum arasında sadece koordinasyon ilişkisi var. Ama hukuken var olanlar fiiliyatta kalmadı…
Ayrıca Merkez Bankası bu kadar etkisizleştirilmiş olmasa acaba bir faydası dokunur muydu acaba? Merkez Bankası’nın en kritik birimlerin üst yöneticileri (müdür ve üstü) son iki yılda tasfiye edildi. Bugün kritik birimlerde tecrübesi çok az, hiç kriz yaşamamış isimler görev yapıyor.
İstanbul’a taşınma nedeniyle bankada tam bir kaos yaşandığı da belirtiliyor. Bu yılın Eylül ayına kadar Ankara’dan İstanbul’a taşınmanın tamamlanacağı açıklandı. Taşınma sürecinde, eski kadrolardan yöneticilerden danışman/başuzman atananlardan bazılarının bankadan ayrılmaya teşvik edildiği iddia ediliyor…
Bu durumda Rusya’nın işgalinin bir an önce bitmesi, bir an önce ateşkes sağlanması için dua etmekten başka geriye bir şey kalmıyor. Kriz inşallah Mart ayında biterse turizm sezonunu Nisan’da kazasız belasız açarız. Rusya ve Ukrayna’dan yine rekor sayıda turist gelir. Savaş bitince petrol de 80 doların altına düşer. Buğday fiyatı da iner. Yazın turizm gelirlerinde yaşanacak patlamayla cari açığı kapatırız. Cari açık kapanınca dolar düşer; dolar düşünce enflasyon düşer. Amin.