Seçimi kaybettikten sonra hakkında soruşturmalar açılacağını bildiği için kapağı ABD’ye atan eski Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun Florida’da bir fastfood restoranda tek başına yemek yerken çekilmiş fotoğrafını gördüm. Bizim Burak Tatari paylaşmış.
Fotoğraftaki Bolsonaro, tavuğunu yedikten sonra evine gidip, televizyonda maç izleyecek bir adam gibi görünüyor. Ülkesinde ciddi yolsuzluklar yapan, hak, hukukla arası olmayan, seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini söyleyerek ülkede bir iç savaş başlatmaya niyetli biriymiş gibi görünmüyor hiç. Tüyleri döküldü mü böyle olurlar bunlar. Konumlarını kaybettiler mi yanlarında tek bir kişi bile kalmaz.
'Şimdi bir cesedim'
İtalyan faşist lider Benito Mussolini, İkinci Dünya Savaşı'nda zafer umutlarının azaldığı Temmuz 1943'te siyasetten uzaklaştırılarak bir otelde hapsedilmişti. Ta ki Alman paraşütçülerin kendisini kurtarmaya geldikleri zamana kadar. Önce Almanya'ya, ardından da Kuzey İtalya'daki Lombardiya'ya götürülmüştü. Ağzından köpükler saçarak konuşur, komutlar yağdırır, başta komünistler olmak üzere muhaliflerin üzerine ölüm mangallarını yollardı. Siyaset dışına itilip tamamen yetkisiz kaldığı 1945 yılında bir gazeteciye "Yedi yıl önce ilginç bir insandım. Şimdi ise bir cesedim" dediğini söylerler. Çok değil kısa bir süre sonra gerçekten "ceset" olacaktır tabii. İtalyan antifaşistlerince öldürülüp bacaklarından asılıp sallandırılacaktır. Tüm güçleri elinden alındığında gerçekten “ceset“ gibidir bunlar.
Ana kuzusu diktatör
Bir Valentine Strasser vardı. Tüm zamanların en genç diktatörüydü bu. 1992’de 25 yaşına girdiği gün, doğum gününde ülkesi Sierre Leone’da iktidarı ele geçirmişti. Çok ama çok ilgimi çekmişti. Çok zalimlik yapmış, cok can yakmış bir “çocuk” diktatördü bu. Tam dört yıl sürdü iktidarı. Tabii halk bu kadar genç biri tarafından yönetilmekten hoşlanmamış olmalı ki bir halk hareketiyle devirdiler. Diğer diktatörlerden daha şanslıydı ama. Canına kıymadılar. Şİmdi işsiz, arkadaşlarıyla zaman zaman dama oynuyor. Bir zamanların bu zalim diktatörü annesiyle beraber yaşıyor. Yetkilerini yitirince “gençlik dinamizmi” de sönmüş belli ki.
Şili’nin faşist diktatörü Augusto Pinochet, halktan yükselen baskıların da etkisiyle çok uzun yıllar sürdürdüğü görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı, emekli ancak tüm yetkileri elinde tutarak tabii. Sivil bir halde İngiltere’ye gitti bir ara. Dönemin Başbakanı Margaret Thatcher’in daveti üzerine. Thatcher çok severdi Pinochet’yi. Lüks sayılacak bir otelin resepsiyon görevlisi, “ben bir faşiste hizmet edemem” deyip otele sokmadı Pinochet’yi. Sorumluluğun önemlisi önemsizi yok gerçekten de. Duyarlı bir resepsiyon görevlisinin o küçücük sorumluluğu bir dönem halkının kaderini etkileyen kararlar veren korkunç bir diktatörün tüm “karizmasını” çizmişti. Pinochet’nin olay karşısında hiç bir şey söyleyemediği yazılmıştı gazetelerde. İktidarlarını yitirince dilsizleşir bunlar. İktidarsız hiçbir şeydirler.
Koltuk gidince dine sardı
Delinin biri başkent Bangui’de 4 Aralık 1977’de bir stadyumda düzenlediği görkemli bir törenle kendisini “Orta Afrika İmparatoru” ilan etmişti. Son derece tuhaf bir durumdu. Tören Fransa İmparatoru Napolyon’un taç giyme töreninin birebir kopyasıydı. Birkaç yıl gerçekten imparatorluk yaptı Jan-Bedel Bokassa. Kendisiyle başlattığı bir "monarşisi" vardı. Bu deliyi Fransa destekledi de üstelik. Sonra ülkesinin askerleri bu saçmalığa son verdi, ülke yeniden cumhuriyete dönerek Orta Afrika Cumhuriyeti adını aldı. Bokassa’ya bir şey yapmadılar. Ölünceye kadar ülkede kaldı.
İmparatorluk gidip, şatafat da bitince, sözünü dinleyen kimse de kalmayınca Bokassa dine sardı. Kendisini 13. Havari ilan etti, Papa’yla ruhsal görüşmeler yaptığını ileri sürdü. Bir sürü saçmalık yani. Gücünü kaybeden tüm diktatörlerde rastlanır bu duruma.
O vesikalık fotoğraf
Manul Noriega, ABD eliyle ülkesi Panama’nın başına bela edilmiş berbat bir diktatördü. Ülkenin tüm zenginliğini sömürdü büyük bir aç gözlülükle. Bölgede ABD’nin istediği her haltı yerdi. Gün geldi kontrolden çıkınca yine ABD tarafından devrildi. Bizim nasyonalsosyalist molla o zaman şimdiki gibi düşünseydi, onu da ABD karşıtı bir “yurtsever“ sayardı, Allah bilir. Alıp ABD’de bir hapishaneye attılar. Bir dönemin koca diktatörünün bir de cezevinde elinde kimlik bilgileri bulunan bir levhayla fotoğrafını çekip dünyaya rezil ettiler. Güçten düşmüş, efendilerinin elinde oyuncak olmuş biriydi fotoğraftaki.
Yani tek adamların, diktatörlerin iktidardan düşüp gücünü yitirdiklerinde bir hiç olduklarının örnekleridir bunlar.
İktidarını yitirmiş Bolsonaro‘nun tek başına tavuk yediği fotoğrafı görünce bunlar geldi aklıma. Alın iktidarlarını bu tiplerin elinden ya tavukçuda görürsünüz ya hapishanede.
Yanlarında kimse yoktur.