İktidar partisi üç gün boyunca Kızılcahamam’ta kamptaydı. Türkiye’nin temel meselelerine dair 30'uncu İstişare ve Değerlendirme Toplantısı yapıldı. Elbette ekonomi de ele alındı. Kampın birinci gününde Meclis çalışmaları, ekonomi, güvenlik ve dış politika oturumları yapıldı.
İlk günkü oturumda faizsiz bankacılık üzerinde durulduğunu öğrendim. “Enflasyon? Döviz? Cari açık? Ekonominin ana meseleleri?” diye soracaksınız, haklı olarak. Faizsiz bankacılık, bu sorunların da çözüm yolu olarak görülüyor olmalı.
Aslında faizsiz bankacılık ismi doğru değil. Doğru ama doğru değil. Sistem elbette faizsiz bankacılığa dayanıyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu adlandırmadan hoşlanmadığı, kızdığı belirtiliyor. Bunun yerine katılım finans ifadesi tercih ediliyor.
Nitekim faizsiz bankacılık ifadesi mevzuattan çıkarılmış, onun yerine katılım bankacılığı gelmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize karşı görüşleri malum. Yüksek enflasyonun arkasında yüksek faizin olduğunu düşünüyor. Merkez Bankası bu nedenle politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e düşürdü. TL’nin değerinde sert düşüşe ve toplumun bir kesiminden diğerine servet aktarımına yol açmasına rağmen bu seviyede tutmaya devam ediyor.
Aslında Cumhurbaşkanı sadece yüksek faize değil genel olarak faize karşı. Bu konuda gayet net, “Faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Şunu bir defa bilmemiz lazım: Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor?” demişti.
Faizlerin düşürülmesinde katılım bankalarına büyük rol düştüğünü düşünüyor. Daha önce kamu bankalarının katılım finans şirketleriyle birlikte hareket edip faizleri düşürmelerini istediği belirtiliyor.
Aslında her ne kadar adına faiz demeseler de katılım bankalarının kullandırdığı paranın maliyetinin faizden aşağı kalır yanı yok. Hatta bazı dönemlerde katılım bankaları diğer bankalardan daha yüksek maliyetle fon kullandırıyorlar. Yani sanılanın aksine aslında sistemde faizin aşağı çekilmesine pek bir katkı sağlamıyorlar.
Son yıllarda arka arkaya açılan kamu katılım bankalarının arkasında işte bunun, özel katılım bankalarında paranın maliyetinin piyasa faizini aratmaması gerçeğinin bulunduğu ifade ediliyor.
Hatta bir ara önde gelen kamu bankalarından birinin katılım bankasına dönüştürülmesinin de gündeme geldiği, bunun doğuracağı hukuki mahzurlar Cumhurbaşkanı’na anlatılınca vazgeçildiği belirtiliyor.
Sadece Cumhurbaşkanı değil, kamuda bazı yöneticilerin de faizlerin düşürülmesinde katılım bankalarına büyük görev düştüğü görüşünü savunduğu biliniyor.
Katılım bankaları, iktidarın verdiği tüm desteğe rağmen bugüne kadar çok fazla büyüyemedi, bankacılık sistemindeki payları yüzde 10’u geçemedi. Kızılcahamam kampının buna bir etkisinin olup olmayacağını göreceğiz.
Olsa bile bunun ekonomideki sorunların çözümüne bir katkısı olmayacak. Çünkü Türkiye’nin temel meselesi faizin yüksek olması değil, enflasyon ve cari açık.
Bu iki meseleyi görmezden gelip faizin daha nasıl düşürülebileceğini tartışmak, felaketin eşiğindeyken meleklerin cinsiyetini konuşmaya benziyor.