Şehitlerimiz var. Yastayız.
Aynı bölgede 20 günde 21 şehit verdik.
Bir taraftan acımızı yaşayacağız, yasımızı tutacağız ama bir yandan da SORGULAMA YAPACAĞIZ.
Güvenlik uzmanı değilim. Askeri bilirkişi de değilim ama bir gazeteci ve yurttaş olarak aklıma takılan sorular var.
Öncelikle ZAMANLAMA bize ne diyor?
Son iki terörist saldırısının zamanlaması anlamlı mı?
Özellikle seçime doğru geri sayım yaparken, sandığa 75 gün kalmışken PKK’ya bu alçakça eylemi yaptıranların amacı nedir?
Nasıl bir iklim oluşturmak istiyorlar? Hangi amaçlar elde edilmek isteniyor. Öyle ya; terör örgütleri çeşitli amaçlar için kurulan taşeronlar olduğuna göre onları maşa olarak kullananlar hangi hedefe ulaşmak için ‘saldırın’ talimatı veriyor. Bize hangi mesaj verilmek istenmektedir? ABD bu işin neresinde?
PKK kime hizmet ediyor?
Bakınız… Bugün PKK, Türkiye’de çok zayıfladı bu doğru ama PYD/YPG Suriye’de ABD tarafından destekleniyor. Her türlü silah/ mühimmat/ teçhizat sağlanıyor. PYD militanlarını eğitiyorlar, tatbikat yaptırıyorlar.
Şu makul bir sorudur:
Karşımızda PKK mı var? YPG mi var?
Yoksa ABD mi var?
Teröristlerin kullandığı teknik donanım ve istihbarat bilgisinin kaynağı nedir?
Orta Doğu'da hangi planlar sahneye konulmak isteniyor? Şu anda dünyada 3 savaş var. Bir şekilde hepsi İsrail’le ilişkileniyor. Ve haritaları değiştirmek için kim bilir hangi küresel güç odakları hangi planları yapıyor.
NE YAPMALIYIZ?
Peki hal böyle ise ne yapmalıyız? Nasıl karşılık vermeliyiz? Hangi tedbirleri almalıyız?
Evvela…
Anlayamadığım bir husus var.
Her saldırıdan sonra bir yerleri bombalıyor ve imha ediyoruz. İyi de niye o saldırıları bekliyoruz? Önceden imha edelim terörist yuvalarını.
Karşımızda gerçekten ABD varsa ne yapmalıyız?
Üstelik biz NATO’nun en güçlü ülkelerinden birisiyiz. Bu kartı etkili kullanabiliyor muyuz?
Terörün dış desteğini kesmek için kararlı adımlar atıyor muyuz? Dış politikamız bu anlamda yeterince etkili ve caydırıcı değil mi?
İçe dönelim…
Terörün ve gelen şehit haberlerinin iç siyasette istismarı mı yapılıyor yoksa gerçek bir milli bütünlük sağlamak için bilgilendirme/katılımcılık mekanizmaları kuruluyor mu? Yani yaşananlar BİRLEŞTİRİCİLİK mi AYRIŞTIRMA için mi malzeme yapılıyor. Bu sorgulanmalı.
Meselenin en can yakıcı kısmı ise sosyolojik bölümüdür. Şehitlerimizin evleri üzerinden çıkarabileceğimiz sonuçlar nelerdir?
İşte bu Türkiye portresidir. Türkiye fotoğrafıdır. Bitimsiz tekrarların coğrafyasındaki bizim insanımız acılar yaşıyor. Bir kıstırılmışlık duygusu. Bir ‘doğduğun ev kaderindir’ sarmalı. O evlerin birbirine benzemesi tesadüf değil. Sosyolojik bir gerçeklik. Bu ülkenin kahramanları ancak şehit olunca onların fedakar aileleri eve kavuşuyor. Bu ne menem bir kaderdir.