İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Geleceğin Türkiye’sini İnşa Ediyoruz” sloganıyla düzenlenen
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nden izlenimimi paylaşayım…
İş dünyasından katılımcılar özel sohbetlerinde hararetle Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Beşli çeteden 418 milyar doları geri alacağım” taahhüdünü tartışıyorlar. İnsanlar Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimini alması halinde “haksız/hukuksuz edinilmiş servetin” peşine düşeceğine inanıyor.
Burada tereddütleri yok.
Akıllarına “İyi de bu parayı halka nasıl dağıtacak?” sorusu takılıyor…
Daha sonraki yazılarımda açmayı planladığım yurt içi ve yurt dışında deneyimlenen uygulamalara
şimdi yer vermeyeceğim. Millet İttifakı’nda şekillenmeye başlayan yol haritasına dikkat çekeceğim.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Kongre’deki konuşmaları “yolsuzluklarla mücadele” önermelerini derinleştirdiklerini
gösterdi. Kılıçdaroğlu, başlarda en çok kamu ihalesi alan gruplara atfen kullandığı "beşli çete" ifadesini, iktidar gücünü kullanan tüm menfaat gruplarının jenerik ismine dönüştürdü. CHP son 20 yılda “beş ayrı sektörde” faaliyet gösteren sermayeye, Hazine’den 418 milyar dolar aktarıldığına dair bilgileri rapor haline getirdi. Ayrıntıları kamuoyu ile paylaşılmayan raporda; kamu özel işbirliği projelerinin yanı sıra kara para trafiğinden, para ve sermaye piyasası hareketlerine kadar kurumlardan elde edilen çok sayıda ulusal ve uluslararası veri yer alıyor.
İktidara geldiklerinde bu raporu kamu kurumlarının mali denetim organı Sayıştay’a götüreceklerini de
ilan eden Kılıçdaroğlu sıklıkla, “Her kuruşu bu milletin insanlarına geri verilecek. Başıma bir şey
gelirse halkıma vasiyetimdir bu parayı alın” diye de adanmışlığına vurgu yapıyor. Millet İttifakı’nın açıkladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde; 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını saptayacak “Ulusal Vergi Konseyi”, TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonunun yanı sıra “Kesin Hesap Komisyonu” gibi kurumların kurulması ve siyasi liderlerin mal varlığı beyanını sağlayacak “Siyasi Etik Yasası” çıkarılması gibi düzenlemeler yer almıştı.
Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu Kongre’deki konuşmalarında bu noktalara değindiler. Davutoğlu, kamu görevlilerinin gelirlerinde oluşan izah edilemeyen artışları “Sosyal Adalet Fonu”nda toplamayı öneriyor.
Şöyle ki: “Görev yaptıkları sürece kendi gelirleriyle sahip oldukları mal arasında görevleri dışında oluşan eşitlikte herhangi izah edilmeyecek bir artış varsa bu artış Hazine’ye intikal ettirilmeli ve şehit yakınlarına, gazilere, fakirlere, engellilere ayrı bir fonla sosyal adalet fonu kurulmalıdır. Yurt içinde ve yurt dışında kimin nerede malı, mülkü varsa; kimin birinci, ikinci derece akrabalarının üzerinde ne mal varsa herkes şeffaf bir şekilde bunu açıklamalıdır.”
İktisat Kongresi yerine Uğur Dündar’ın TV100’deki programına katılmayı tercih eden İyi Parti Başkanı
Meral Akşener, kendisine yolsuzluklarla ile ilgili yöneltilen soru üzerine Temmuz 2021’de dile getirdiği
“tiksindirici borç” kavramını hatırlattı. Muhalefetin “Bu proje gerçekleşmeyecek” dediği "Kanal İstanbul "projesi üzerinden yürütülen tartışma sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Siz nasıl devlet yönetimine talipsiniz? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar” açıklamasına Akşener şu yanıtı vermişti: “Uluslararası hukukta, tiksindirici borç diye bir kavram var; Sayın Erdoğan şimdiden para biriktir.”
7 günlük Kongre’nin konuşmacılarından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eski Başekonomisti
Prof. Dr. Ali Hakan Kara, “Fiyat İstikrarı ve Finansal İstikrar” konulu sunumunda sorunun kaynağına
iniyor. 2011 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan ancak etkinliği tartışmalı hale gelen “Finansal İstikrar Komitesi”nin Merkez Bankası (TCMB) liderliğinde yeniden yapılanması gerektiğini vurguluyor.
Prof.Dr. Kara, böyle çalışan bir komitenin kamu bankalarının para piyasalarında baskın olan yıkıcı
etkilerini de ortadan kaldırabileceğine işaret ediyor. Kamu bankalarının ekonomiye getirdiği yükler tek tek saymakla bitmez; teminatları yetersiz ya da kusurlu olmasına karşılık açılan krediler, desteklemekle yükümlü oldukları toplumsal kesimler yerine iktidar projelerine akıtılan kaynaklar…
“Deprem konutu ihalelerine Kılıçdaroğlu ödeme garantisi verirse gireriz”
Türkiye’nin farklı coğrafyalarından ve meslek gruplarından İkinci Yüzyıl İktisat Kongresi’ni izlemeye
gelenlerle yaptığım sohbetlerin ikinci konusu, 6 Şubat depremiyle derinleşen “barınma” sorunuydu…
11 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri”ne göre apartman tipi konutların metrekare birim maliyeti 6 bin 825 lira… Bu durumda 105 metrekare bir konutun inşaat maliyeti 716 bin 625 TL… 450 bin konutun sadece inşaat maliyeti Merkez Bankası’nın 2023 kuru ile 17 milyar 108 milyon dolar karşılığı 322 milyar TL ediyor.
Bu hesaplamalara göre altyapı masrafları dahil edildiğinde toplam maliyet 25.6 milyar dolara erişiyor. Bana da özet geçiyorlar: İnşaat malzemesi fiyatları sürekli artıyor. Deprem bölgesinde konutların metrekare maliyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın belirlediği 6-8 bin lira aralığından 12 bin lira seviyesine yükseldi. Enflasyon artışı sürüyor, yarın bu maliyet daha da artacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Türkiye genelinde konut fiyatı ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 6.9 oranında arttı. Konut Fiyat Endeksi (KGF) bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 153.1 artış gösterdi.
Haksız sayılmazlar…
Bu durumda ağır hasarlı 650 bin konutun inşası için alt yapı dahil 100 milyar doların üzerinde bir
kaynağa ihtiyaç olduğunu hesaplamışlar. Müteahhitler, Hatay’da yaptığı konuşmada iktidara geldiklerinde depremzedelerden 5 kuruş almadan konutları teslim edeceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan “ödeme garantisi” vermesini istiyorlar.
Söyledikleri aynen şu: “Kılıçdaroğlu ‘Paranızı ödeyeceğime söz veriyorum’ desin. İhalelere gireriz. İnşaat malzemelerinin fiyatları sürekli artarken bu ihalelere girmek istemiyoruz. Ayrıca inşaatlarda çalışacak ekip de bulamıyoruz. Depremzede konutları ihalesine giren bir müteahhit arkadaşımız, İran’la ilişkilerimiz olduğundan oradan işçi getirmemizi istiyor. Bölgedeki inşaatlarda Afgan işçilerin çalışmasından memnunduk, çoğu döndü.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Komisyonu’nun 20 Mart’ta
Türkiye ve Suriye’deki deprem mağdurları için düzenlediği “Uluslararası Bağışçılar Konferansı”nda, 1 milyar 750 milyon Euro hibe, 4 milyar 300 milyon Euro uygun kredi taahhüdü yapıldığını açıkladı. Yardım ne zaman ve hangi kuruma gelecek? Türkiye ve Suriye’ye aktarılacak taahhüt tutarı paylaştırılırken hangi ölçütler kullanıldı? Kredi desteği verecekleri projeler belirlendi mi?
Bu soruların peşinde olacağız…
Deprem riski Türkiye sathına yayılmış durumda. Uzmanlar İstanbul’da 7’nin üzerinde bir depremde
1999 yılından önce yapılan binaların hepsi, toplamda da binaların yüzde 60’ının yıkılma riski altında
olduğunu anlatıyorlar. Yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı deprem bölgesinden iç göçleri de dikkate alırsak ülkenin en önemli sorunu “barınma” olacak…