Çok ilginç gerçekten. İngiltere’nin ülkeye gelen sığınmacıları Ruanda’ya gönderen uçağının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) durdurulmasına verdiği tepki gerçekten çok ilginç. Avrupa’nın iki yüzlü tutumuna bir örnek daha sayılmalı bu. Başka ülkelere “insan hakları” adına dayatmalarda bulunanların, kendileri söz konusu olduğunda savundukları ilkeleri(!) kolayca çiğnemeleri bildik bir tutum.
İnsan hakları kavramı başka ülkelere sızmanın aracı haline getirildiği için buna “insan hakları emperyalizmi” diyenler de vardır. Ama bendeniz her hak arama mücadelesini emperyalizme bağlama tehlikesi barındırdığından itibar etmem bu tanıma. Emperyalizmin bu kavramı kullanarak müdahaleci olmasını reddederken insan hakları mücadelesini reddeder konuma düşmemeli kişi.
İngiltere’nin yakın bir zamanda yaşanan iç savaşta büyük bir soykırıma sahne olmuş, yaralarını hızla sararak bölgesinde örnek bir ülke haline gelmiş Ruanda ile yaptığı anlaşmaya göre, İngiltere'ye yasadışı yollardan gelen tüm göçmenler, binlerce kilometre uzaktaki bu Doğu Afrika ülkesine gönderilecek. Yani Ruanda para karşılığı İngiltere’ye gelen ancak Londra’nın istemediği göçmenleri alacak. Bugüne dek örneğine rastlanmamış bir gelişme bu. Çirkin bir pazarlığın yapıldığı utandırıcı bir gelişme de tabii. Böyle düşündüğü için bir AİHM yargıcı İngiltere’den Ruanda’ya mülteci taşıyacak olan uçağı durdurmuştu. İşte bu yüzden İngiltere AİHM’den çıkabileceğinden söz ediyor.
AB kurumu değil
“İngiltere Avrupa Birliği’nden çıktığına göre AİHM’le bir bağının da olmaması gerekir” diye düşünen varsa belirtelim; çokca yapılan bir yanlışı da düzeltmiş oluruz: AİHM bir AB kurumu değil. AB oluşturulmadan yıllar önce vardı, İkinci Dünya Savaşı sonrası kuruldu, kurucu üyelerinden biri de İngiltere bu arada. AİHM kararlarına tabi olmayan ülkeler Rusya, Beyaz Rusya, Vatikan.
İngiltere’nin AİHM’den çekilmesi pek öyle kolay olmaz. Çünkü İrlanda sorununda şiddeti ortadan kaldıran Hayırlı Cuma ile Brexit dahil İngiltere’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalardaki insan hakları yükümlülüklerinin temelini oluşturuyor AİHM. Mahkemenin yargı yetkisini terk etmek, Birleşik Krallık'ta yasal belirsizliklere de yol açar kesinlikle. Ama farklı düşünenler de var; Brexit nedeniyle AB Temel Haklar Şartı tarafından sunulan insan haklarının korunmasına yönelik garantiler geçerliliğini yitirecektir. Bu nedenle İngiltere’nin AİHM’den çıkması mümkün böyle düşünenlere göre.
Güvenlik endişesi hak tanımaz
Şimdi ülkelerin tüm politikalarını güvenlik esası üzerine kurdukları bir dönemde yaşıyoruz. İngiltere de dış ilişkilere böyle bakıyor. Başbakan Boris Johnson, ulusal güvenlik gerekçesiyle gerekirse insan hakları mevzuatını yırtıp atmaya hazır olduğunu söylemişti bir ara. AİHM’in ülkedeki kimi hukuki uygulamaları engellemesiydi bunun nedeni. AİHM ile İngiltere geçmişte bir çok konuda çatıştı. AİHM, İngiltere'nin en tehlikeli radikal imamlarından biri olmakla suçlanan Ebu Katade'nin işkence göreceği gerekçesiyle Ürdün'e gönderilmesini yasaklamış, ardından İngiltere yargısı, Katade'yi serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Ayrıca AİHM yine İngiltere’de mahkumlara oy hakkı verilmesini de karara bağlamıştı. İngiltere’nin memnun olmadığı gelişmeler bunlar.
AİHM özellikle sığınmacılar konusunda ilgili ülkeleri sıkıntıya sokan tutumlar alıyordu. AİHM Başsavcısı, sığınma talep mekanizmaları Avrupa'ya giren sığınmacı akını yüzünden bozulan bazı ülkelerin güvenlik endişelerine ancak son zamanlarda yanıt verdi. Dublin Tüzüğü adıyla yapılan bir takım düzenlemeler getirdi. Ama bu bazı Avrupa ülkelerinin mahkemeye yönelik şikayetlerine engel olamadı.
Tutumu diktatörleri cesaretlendirir
İngiltere, AİHM’in serbest hareket etme ile bir ülkeden ayrılma hakkını düzenleyen, sınır dışı etmeleri yasaklayan, başka bir ülkeye giriş hakkını tanıyan 4. Protokolünü onaylamamıştır. Güvenlik endişeleriyle tabii.
İngiltere’nin AİHM kararlarından memnun olmayışı, kararları tartışmalı hale getirmesi, kimi ülkelerdeki diktatör ya da otoriter rejim yöneticilerine, kurucularından olan İngiltere’nin bile AİHM’den memnun olmadığı propagandasını yapma fırsatı verecek, insan hakları ihlallerini uygulamada rahat davranmalarına yol açacak.
AİHM kararlarını hukuku sorunlu ülkelere dayatan ancak kendi “kusursuz sistemi”nin yol açtığı hak ihlalleri karşısında tutum alan AİHM’i neredeyse tanımayan bir ülke olarak ciddi bir iki yüzlülük sergiliyor İngiltere.
Kimi diktatörlere de bu tutumuyla cesaret veriyor tabii.