Pazar günü Washington'daki İsrail Büyükelçiliği önünde "soykırım" olarak nitelendirdiği İsrail-Hamas savaşını protesto etmek amacıyla kendini ateşe veren ABD’li asker 25 yaşındaki Aaron Bushnel ne yazık ki hayatını yitirdi. Bildiğimiz tek şey Aaron’un tüm dünyanın gözünün önünde yaşanan bir vahşete tahammül edememiş oluşudur. Bunu keşke kendini yakmadan dile getirebilseydi.
Ancak Gazze trajedisi için yapılan ilk feda eylemi değil bu. Aralık ayında da bir başka protestocu Atlanta’daki İsrail Büyükelçiliği’nin önünde kendini ateşe vermişti aynı gerekçeyle.
BİN YILDIR BİLİNİYOR
Nedeni ne olursa olsun insanın kendisine yönelik eylemlerine destek veren biri değilimdir. Açlık grevine, ölüm orucuna da doğal olarak. Ben ya da başkaları istediğimiz kadar destek vermeyelim ama özellikle kendini yakma eylemi Hint efsanelerinden başlatırsak eğer bin yıldan beri var. Bu efsanelerden birinde yaşanır/yaşatılır bu eylem. Tanrı Shiva’nın eşlerinden biri olan Sati babasına karşı gelerek evlenmiştir. Babası kocasına hakaret edince kendisini yakarak öldürmüştür. İki erkek yüzünden kendisini yakan bir kadın, efsanelerde bile ona biçilen rol bu. Günümüzde de, yasaklanmasına rağmen, hala sürüyor. Hindistan’da eşi ölen kadınlar kocalarının cenaze törenlerinde kendilerini yakarak intihar ederler.,
Politik gerekçelerle kendini yakma olaylarının en ünlüsüne 1963 yılında tanık olundu. Birleşmeden önceki Güney Vietnam’da Mahayana Budist rahibi Thích Quảng Đức Katolik hükümetin baskılarını protesto etmek için kendini ateş vermişti. Ateşin içinde sakince oturuşu tüyler ürperticidir. Orada kalmadı tabii bu. Ondan esinlenen dört rahip ile bir rahibe de kendilerini yakarak öldürdüler. Ama rejimin devrilmesinde etkili eylemler olduğu kabul edilir bu kendini yakmaların.
Vietnam dışında da örnek oldu tabii bu eylem kimilerine. ABD’nin Vietnam’daki varlığını protesto eden Norman Morrison adındaki Amerikalı, Pentagon'un önünde kendini yakarak intihar etti. Bu eylem ya da protesto biçimine dünyanın her yerinde rastlandığına en iyi örnek Jan Palach’dır. 1969’da ülkesi Çekoslovakya’ya yapılan Sovyet müdahalesini protesto etmek için o da kendisini yakmıştı.
HÜMA DURABİ’Yİ UNUTMAMALIYIZ
Ama bakın, her zaman ses getirmeyen bir eylem olduğu da doğrudur bedeni ateşe vermenin. Burnumuzun dibinde yaşanmıştı ama duymadık, yazmadık, konuşmadık hiç kendini yakan Hüma Darabi’yi. Bugün anımsayanı azdır ama biz artık hep anımsayalım onu. Hüma, bir çocuk doktoruydu, 16 yaşındaki bir kız çocuğu 1994 yılında ruj sürdüğü için vurularak öldürülünce gerici rejimi protesto için bedenini tutuşturdu. Alevler içindeyken "Tiranlığa ölüm, yaşasın özgürlük, yaşasın İran!" diye haykırdığını duydu etrafındakiler.
Beş Hintli öğrencinin iş kotalarını protesto etmek için, galiba 1990’lardaydı, kendilerini yaktıklarını anımsıyorum. Neredeyse tarihi, en azından Ortadoğu ile tüm Arap dünyasının çehresini değiştiren eylemler de Tunus’ta üniversiteli bir işsiz olan Muhammed Buazizi adlı gencin kendini yakmasıyla başlamıştı, anımsayalım.
Ne kadar haklı ya da soylu olursa olsun asla savunulacak bir protesto yöntemi değildir kendini yakmak. Tüm bu örneklerdeki isimler kendi inançlarının “şehidi“ olabilirler. Ama başkalarına örnek olmamalılar. Mücadelenin farklı yöntemleri var ayrıca.
Yeter ki kişi inansın savunduklarına...