Artık iyice belli oldu ki iktidar seçime doğru yoğun bir karatma uygulayacak
Gerçekleri gizleyecek.
Vatandaşa yalandan, harika bir Türkiye anlatacak.
Böylece kararttığı bir ortamda seçimi kazanmaya çalışacak.
Seçimi kazanacağına inansa bütün bu demokrasi ve hukuk dışı yasalara, kararlara gerek duymazdı.
Ancak seçimi kaybetme kaygısı çok büyük, seçimle beraber kaybedecekleriyle ilgili kaygıları daha büyük.
Önümüzdeki seçimler demokratik, laik Türkiye için var olma-yok olma seçimi. İYİ Parti Lideri Meral Akşener, bu gerçeği sık sık dile getiriyor. “Bu seçim son seçim” diyor.
Aynı durum AK Parti için de geçerli.
Önümüzdeki seçimler AK Parti için de varlık-yokluk seçimi olacak.
İktidar bunu bildiği için hileli yollara başvuruyor.
Seçim kurulu başkanının en kıdemli hakim olması hükmünü bunun için kaldırdılar.
Basının yüzde 95’ni bu nedenle satın aldılar.
Sansür yasasını bu nedenle getirdiler.
Vatandaşın gerçekleri öğrenmesini istemiyorlar.
Karartma bunun için.
İstiyorlar ki ekonomideki başarısızlık bilinmesin. Yolsuzluk, rüşvet, yoksulluk anlatılmasın.
İstiyorlar ki iktidarın ve yandaşlarının nasıl zenginleştiğini kimse bilmesin, konuşmasın.
Keyfi yönetim sorgulanmasın.
“Şu ihale sana, bu ihale şuna” diye ihale dağıtmaları, sonra ihale alanlara “sen şuna şu kadar, bu vakfa bu kadar, şu derneğe o kadar bağış yapacaksın, şuna bunu buna bunu alacaksın” demelerine olanak sağlayan iktidar ellerinden gitmesin.
Gitmesin ki hesap da sorulamasın.
Kimse “nereden buldun” diye sormasın.
Tarikat-ticaret-siyaset ilişkileri ortaya çıkmasın.
Siyaset-mafya ilişkileri ortaya dökülmesin.
Yargı hesap sormasın.
Medya hesap soramasın.
Vatandaş sadece iktidarın propagandasını yapan televizyonları izlesin, gazeteleri okusun, toz pembe Türkiye’de yaşadığına inansın.
“Vatan, bayrak, ezan, iman” söylemiyle heyecanlansın, dış düşmana, muhalefetin PKK’yla birlikte olduğuna inansın ve o havayla yine iktidara oy versin.
Seçim yeniden kazanılsın, zengin daha zengin olmaya, fakir daha fakir olmaya devam etsin.
İktidar sahipleri ve yandaşları lüks içinde şatafatlı yaşamlarını sürdürsün.
Bu nedenle çok ağır bir sansür yasası geliyor.
İfade ve basın özgürlüğünü zaten büyük ölçüde bastıran ve özgür kalmış bir avuç basın yayın organını da kapatmaya, susturmaya çalışan iktidar dünyada bir eşi daha olmayan bir sansür yasasını seçimleri karanlıkta yapmak için getirdi.
Sosyal medyada gerçekler ortaya çıkmasın, paylaşılmasın, yayılmasın diye 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Dünyada bir örneği daha yok.
Siyasilere, sendikalara, basına 12 Eylül’den sonra getirilen yasaklardan çok daha ağır bir sansür yasası getirildi.
12 Eylül, vatandaş konuşmasın, her karara boyun eğsin istiyordu.
Süleyman Demirel, 12 Eylül yasaklarına karşı “konuşan Türkiye” sloganıyla mücadele etmiş ve diğer yasaklı liderlerle birlikte halka ulaşmayı başarmıştı.
Bugünün teknoloji koşullarında Türkiye’yi susturmak mümkün değildir.
Gerçekler bir yolunu bulup halka ulaşacaktır.
Karartma, sansür ters tepecektir.