Kanal İstanbul çılgın sorunlar yaratabilir

Devletler şirketler gibi değildir. Kâr-zarar hesabıyla karar almaz, yatırım yapmazlar. Devletler ulusal çıkar-ulusal zarar; sosyal fayda-sosyal maliyet ölçüleriyle...

Devletler şirketler gibi değildir.

Kâr-zarar hesabıyla karar almaz, yatırım yapmazlar.

Devletler ulusal çıkar-ulusal zarar; sosyal fayda-sosyal maliyet ölçüleriyle karar alır, yatırım yaparlar.

Türkiye Kanal İstanbul Projesi’ne bu ölçülerle bakmalıdır.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet bu projeyi hayata geçirmeye kararlı görünüyor.

Ulaştırma Bakanı hazırlıkların tamamlandığını açıkladı. Ancak, bu projeyle ilgili uzmanların gündeme getirdikleri kaygılar göz ardı edilecek gibi değil.

Örneğin askeri uzmanların yaptıkları uyarılar, uluslararası hukuk uzmanlarının dile getirdikleri kaygılar.

ASKERİ KAYGILAR

Kanal İstanbul’un askeri alanda öngörülmeyen sorunlara yol açabileceği dile getirilen kaygılardan biri.

21. Yüzyıl Enstitüsü’nden emekli asker olan Cahit Armağan Dilek, 2005 yılında ABD Avrupa Kuvvetleri (USEUCOM) Komutan Yardımcısı General Wald’ın Genelkumay’a geldiğini ve yaptığı sunumda, “ABD’nin bütün dünya denizlerinde olduğunu sadece Karadeniz’de olmadığını, olması gerektiğini” vurguladığını yazdı.

Dilek, ABD’nin Karadeniz’de istediği kadar ve istediği süre askeri varlık bulundurmak istediğini, buna engel olan hukuki belgenin de  Montrö Boğazlar Sözleşmesi olduğuna dikkat çekti.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, İstanbul boğazı, Marmara denizi ve Çanakkale boğazını Türkiye’nin tam egemenliğine bırakan bir sözleşme. Bu sözleşmeye göre de boğazlardan askeri gemilerin geçişlerini kurallara bağlıyor, sınırlıyor.

Bu sözleşmeye göre örneğin ABD’nin Karadeniz’e belli bir tonaj toplamını aşan büyükte gemiler geçirilmesi ve istediği kadar burada kalması mümkün değil. En fazla 21 gün kalabiliyor.

ABD ise Montrö Sözleşmesini delecek yollar arıyor. Bunu NATO da istiyor.

ABD, Karadeniz’de askeri varlık göstererek yeni bir ekonomik ve siyasi rekabet ve çatışma alanında dengeleri değiştirmeyi amaçlıyor.

Bu nedenle Montrö Boğazlar sözleşmesine bağlı olmayan bir deniz yolu açılması ABD’nin ve NATO’nun destekleyeceği bir proje olur. Ancak, Türkiye bu kez karşısında Rusya’yı bulabilir.

Rusya, Karadeniz’deki çıkarları açısından Montrö Boğazlar sözleşmesini bir güvence olarak görüyor. Bu sözleşmenin delinmesini ve Karadeniz’de ABD’nin askeri güç dengesini bozmasını istemeyecektir.

LOZAN KADAR ÖNEMLİ

Montrö Boğazlar sözleşmesi, Türkiye’nin Lozan’la bütün dünyaya kabul ettirdiği bağımsızlığını tamamlayan en önemli uluslararası sözleşmedir.

Boğazları ve Marmara denizini Türkiye egemenliğine bırakan böyle bir sözleşmenin delinmesi ve yeniden tartışmaya açılması ulusal çıkarlara ne kadar uygundur?

Türkiye’nin kontrolü altındaki doğan İstanbul boğazına paralel bir kanal  açıldığında Montrö tartışmaya açılacaktır.

Kanal’ın Montrö Sözleşmesi kapsamında olup olmadığı, askeri gemilerin bu kanaldan serbestçe geçebileceği, Karadeniz’de istediği kadar kalabileceği gibi tezler gündeme gelebilecektir.

GERÇEKTEN İHTİYAÇ VAR MI?

Kanal İstanbul’un yaratacağı askeri sorunlar dışında ekonomik açıdan böyle bir kanala ihtiyaç olup olmadığı sorusu da gündemdedir.

Kanal İstanbul’dan geçecek gemilerden 6 milyar dolar gelir beklendiği belirtiliyor. İstanbul boğazından yılda 44 bin gemi geçtiği düşünülürse böyle bir gelir toplamak mümkün değildir.

Bunun için bu ticari gemilerin hepsinin Kanal’dan geçmesi ve Türkiye’nin gemi başına 135 bin dolar civarında geçiş ücreti alması gerekir. Montrö’ye göre boğazlardan geçiş ücreti ödemden geçme hakkı bulunan gemiler kanaldan neden geçsinler, neden geçiş ücreti ödesinler?

Kanalın ticari gemiler için sağladığı bir avantaj olmayacaktır.

Kaldı ki, boğazlardaki gemi trafiği de artmıyor, giderek azalıyor. Petrol ve doğal gaz boru hatları ağı büyüdükçe bu geçişler daha da azalacaktır. 

Türkiye, Kanal İstanbul Projesi’ni çok yönlü olarak çok iyi biçimde araştırması gerekir.

Aksi halde çılgın proje yapayım derken çılgın sorunlarla karşılaşabilir.


 

Türkiye Haberleri