Kan Kaybı Belgeseli, Övgün Hocanın Sözleri

Mustafa Kemal Erdemol yazdı: Kan Kaybı Belgeseli, Övgün Hocanın Sözleri

Dün Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Sol TV’nin belgesel kanalı Pano’nun, 6 Şubat depremini, felaketi Hatay’da yaşamış bir üniversite öğrencisinin gözünden anlatan yeni belgeselini izledim. Çarpıcıydı tabii. Yıllarca konuşulacak, unutulması mümkün olmayan çok acılar getirdi bu deprem bize. 25 Şubat’ta gösterime girecek olan Kan Kaybı adlı bu belgesel de insan eliyle sonradan felakete dönüştürülmüş depremi bir tanığın anlatımıyla unutturmamayı amaçlıyor.

Belgeselde, ODTÜ öğrencisi Bahri’nin deprem günü Hatay’da yaşadıkları anlatılıyor. İlk sarsıntıdan sağ çıkan Bahri, yeğenini enkazdan çıkarıyor, onu taşırken yağmur sularında kayarak düşüp, bilek atardamarını kesiyor. Tam on iki saat boyunca da kesik atardamarla tedaviye ulaşma mücadelesi veriyor. Depremin tam bir yoksunluk olduğunu, modernitenin tüm olanaklarını ortadan kaldırdığını çok çarpıcı biçimde sergiliyor Bahri’nin öyküsü.

Çok bireysel bir tanıklık da olsa yaşadıkları tüm depremzedelerinkiyle aynı. Enkazdan sağ çıkarılıp da tedavi olanağına kavuşamadığı için, yaşatılamayan binlerce kaybımız vardı. Bahri’nin de onlardan biri olması işten bile değildi, az daha onu da kaybedecektik. Hüzünlenerek izlediğim belgeselin yapımcıları Gökhan Kazbek, Yiğit Günay, Buğrahan Aydın, Serkan Düz, Nurhan Yıldırım, Özkan Öztaş, Etkin Kolbaşı, Serhan Poçan ile Özgür Aydoğan’ın ellerine sağlık.

Gösterimin ardından belgesel emekçilerine sorular soruldu. Dikkatli, ilgili bir topluluktu çünkü izleyenler. Ama benim için asıl sürpriz bambaşkaydı. Saygıdeğer deprem bilimci Profesör Övgün Ahmet Ercan da aramızdaymış meğer. Söz alıp ayağa kalktığında anladım salonda olduğunu. Hocanın adını vererek kendisini tanıtması alçakgönüllülüğünün bir kanıtı. Herkes tarafından öyle iyi tanınıyor ki oysa. Övgün hoca, yapılan daveti geri çevirmeyip belgeseli izleme nezaketini iyi ki göstermiş. Konuşmasını soluksuz dinledi salon. Deprem bölgelerinde karşılaştığı siyasilerin felaketleri ilahi bir güce atarak nasıl sorumluluktan kaçtıklarını anlattı örneğin. 1970’deki Gediz depreminde de 1990’lardaki büyük Marmara Depremi’nde de aynı lafları eden Süleyman Demirel’i örneğin.

Deprem bilimciler arasında sözüne en çok güvendiklerimdendir Övgün hoca. Abartılı tahminlerden, değerlendirmelerden kaçınan, depremin alınacak önlemlerle üstesinden gelinebilecek bir doğa olayı olduğunu ısrarla söyleyen bir bilim adamı. “Depremlerde ölenlerin çoğu fakir insanlar“ dedi konuşmasında. Bu sözleri kaba bir halkçılık değil kesinlikle. Ömrünü deprem bölgelerinde, deprem sonrası alanlarda geçiren birisi olarak gözlemlediği toplumsal bir gerçeklik bu. Hocanın yanlış bir kader anlayışına vurgu yaptığını da belirtmeliyim. Halkın çoğunun “dünyanın gelip geçici oluşuna“ inandığı için evlerine gereken özeni göstermediğini söylemesi de gözlemlerine dayanıyor.

Övgün hocanın bilinçlenmesi gereken kesimin halk olmadığını söylemesi de son derece çarpıcı geldi bana. Çarpıcı olduğu kadar doğru da. Depreme hazırlıklı olması gerekenlerin yetkililer, siyasiler olduğunu vurguladı hoca. “Elbette halkta deprem farkındalığı arttırılmalıdır ama tüm sorumluluk ona yüklenmemelidir“ deyişine de hak verdim.

Övün hocanın, depremle ilgili bir belgeselin, belki de televizyonlara, gazetelere konu olmayacak öngösterimine gelerek bilgilerini izleyenlerle paylaşması “toplumcu“ bilimciliğe verdiği önemden kaynaklanıyor kuşkusuz. Az rastlanır bir mütevazılık ayrıca. Popülarite herkesin can attığı bir mevhum değil demek ki.

Mümkün olsa da herkes Övgün Ahmet Ercan gibi biliminsanlarının konuşmalarını dinlemenin, dinledikçe öğrenmenin zevkine varsa. Kısa sürede o kadar çok bilgi verdi ki bize, görmeliydiniz.

Hoca, bilgilerini, değerlendirmelerini paylaşmakta cimri biri değil. Alanı üzerinde kitapları da var hayli. Ama popüler düzeyde çok önemli iki kitabı var ki, depremle yaşamak zorunda olan bizlerin mutlaka okuması gerekiyor. “Göçük Altında- Yaşanmış Gerçek Deprem Öyküleri“ ile “Depremden Korunma Yolu- Korkma“ herkesin kütüphanesinde bulunmalı. Özellikle ikinci kitapta yapılması söylenenler hayat kurtarabilir türden.

Hem Kan Kaybı belgeselini izledim, hem de Övgün hocamı dinledim.

Dün, şanslı günümdü demek ki.

Türkiye Haberleri