İstanbul'u Kim Alırsa Alsın Kaybedeni Erdoğan Olacak

Ayşenur Arslan yazdı: İstanbul'u Kim Alırsa Alsın Kaybedeni Erdoğan Olacak

Aslında İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’nun alacağı neredeyse kesin gibi. Bu durumda Erdoğan’ın kaybetmiş olması da son derece net bir sonuç olur.

Ya, aksi olur ve “bir şekilde” İmamoğlu’nun “seçimi alamaması” sağlanırsa.. Bu durumda da Murat Kurum ve abisi Erdoğan kazanmış sayılır mı! Düşünsenize bilumum bakanlar ve Reis’in ta kendisi.. Devletin tüm olanaklarıyla seçime yüklendiler. O kadar ki Erdoğan, Anadolu kentlerindeki mitinglerde bile durup durup İstanbul’u hatırladı.. Hatırlattı!

Daha önce de yazdım: Erdoğan bu stratejisi ile İmamoğlu’nu kendisinin en büyük -belki de tek- rakibi haline getirdi. Dahası, o rakipten ne kadar çekindiğini İstanbul kampanyasında tüm kozlarını sahaya sürerek gösterdi.

Aşil efsanesini bilirsiniz. Doğduğunda ölümsüzlük iksirinin olduğu havuza sokarlarken topuğundan tutarlar. İşte o topuk.. Yani Aşil’in tek zayıf yanı.. Sonunu da getirir.

İmamoğlu o zayıf noktası mıdır Erdoğan’ın? Göreceğiz. Ama şimdiden söyleyebiliriz; Reis’in karizması fena çizildi. Ne kadar zayıfladığını gördük.

*. *. *

Doğrusu karizmayı çizdirmek için çok talihsiz bir dönemdeyiz.

Hani astroloji meraklıları arada söz eder ya; “üç gezegen hizalandı.. ortalık fena karışacak” diye.

Benzetmek gibi olmasın, dünya öyle bir yere doğru tozu dumana katarak gidiyor.

* Putin, son seçimde yine akla ziyan bir oy oranıyla bir dönemi daha garantiledi.

* “ABD, başka adam bulamıyorlar herhalde, seçime Biden VS Trump yarışıyla gidecek gibi.”

* Biden hayaletlerle konuşurken Trump “rahatsız ve hatta bölünmeye hazır” Amerikalılar’a cazip gelir mi? Gelir!

* “Trump Beyaz Saray’a dönerse ajandasındaki ilk işlerden biri NATO’ya katkıyı azaltmak oluru mu? Olur!”

*. *. *

Bu yol haritasında kim nereye sapar, az çok tahmin edilebiliyor. “Yeniden büyük Amerika” sloganıyla gelecek bir Trump, Putin’e de aynı hayalin kapısını açar. Çarlık Rusyası.. Ardından bir döneme damgasını vuran Sovyetler Birliği.. Putin parçalanmış ve gücünü kaybetmiş bir ülkeyi eski şaşaalı günlere götürmek istemez mi!

Kültüründen başka gücü kalmayan yaşlı Avrupa.. Hele bir de Trump NATO zırhını ellerinden alırsa.. Putin’le baş edebilir mi!

Bu coğrafyada neler yaşanabilir. Düşünmesi bile insanı ürkütüyor.

Buna bir de Netanyahu delisiyle bölgenin en ateşli (?) lideri Reis’i ekleyin..

Yetmez! IŞİD’i anmadan geçmeyin!

Dünya bu yaz her anlamda çok ama çok ısınacak. Biz de belli ki kavrulacağız!

* *. *

Dış mihraklar ortalığı ateşe verecek, belli! De…

Acaba onların arasında İMF’yi saymak lazım mı?

Sorunun nedeni şu: Davutoğlu, emeklilere bekledikleri müjdenin bir türlü gelmemesini IMF’ye bağladı.

Sahiden, meselenin ne kadar hassas olduğunu bildiği halde emekliye kaynak çıkartılamadı.

Hem de Erdoğan’ı bilenlerin “para basar, borç bulur emekliye beklediğini mutlaka verir” diye bahse girdiği.. Beklenen haber gelmeyince -başta AKP’liler- herkesin şaşırdığı.. Üstelik yerel seçim öncesinde milyonların oyunun buna bağlı olduğu bir konudan söz ediyoruz.

Davutoğlu duyum mu aldı, tahmin mi yürüttü kim bilir.. Erdoğan’ın ne kadar hayati olduğunu bile bile emekliye “para yok” demesini IMF ile açıkladı:

“Neden veremiyorlar emekliye parayı biliyor musunuz? Çünkü IMF ile anlaştılar. IMF, 'Emekliye para vermeyeceksin' dedi. Kime vereceksin parayı? Faizi yüzde 50'ye çıkarıp, faizcilere vereceksin ki onlar zengin oldukça zenginleşecek. Göreceksiniz seçimden sonra ortaya çıkacak; bunlar IMF ile anlaştılar.”

*. *. *

Doğru ya da değil.. IMF’li ya da İMF’siz.. Ekonominin nasıl bir girdaba çekildiği açık. Emeklilere zırnık yokken, üstüne bir de, Davutoğlu’nun da hatırlattığı gibi, seçime bir hafta kala faiz artışı..

Peh peh peh..

Durum gerçekten vahim olmalı.

Yoksa, dünya genelinde olduğu gibi memlekette de gezegenler hizalanıp ortalığı dağıtmazdı.

Bundan sonrası kehanete girer belki. Ama iki kelam edelim:

* “Erdoğan için iki yol kaldı. Giderek artıp yükselecek isyan seslerini bastırmak için daha da sertleşecek. Ya da dayanamayıp erken seçime gidecek.”

* Aynı şekilde bizim önümüzde de iki yol var. Ya susup pısıp oturacak ve mesela geleceğin Irak’ı olmaya boyun eğeceğiz. Ya da korku duvarını yıkarak “YETER BEEEEE” deyip Reis’i evine göndereceğiz.

Askında bu pazar sandıkta oylanacak olan bu!

Siyaset Haberleri